28 Eylül 2007

Oh Baby Baby

Ne zamandır görüyordum sağda solda, hatta profil fotoğrafı olarak kullanmışlığım dahi vardı bu cici bebekleri. Sonra Halep Pasajı'ndaki çerçi dükkanında 2 YTL'ye satılan süper düper cep aynalarının üzerinde de gördüm bu bağyanları. Bugün ofiste canım sıkılmışken dur bakıyım dedim, her ünlü gibi kesin iç burkan bir hikayeleri vardır bunların da.
Araştırmacı kişiliğim yaklaşık 1 dakika 35 saniye içinde cins isimlerinin Blythe Dolls, özel isimlerininse bildiğin insan adı gibi Mary, Jane, Amanda, Julia, Rose diye gittiğini öğrendi. Acılı hikaye konusunda da hislerime güvenmekle akıllılık etmişim, zira bu bebekler ilk piyasaya çıktıkları 1972 yılında tam bir hayal kırıklığı yaratıp hak ettikleri ilginin binde birini görememiş garibanlarmış. Kafalarının arkasındaki ipi çekince kırpışan gözleri ve kutudan çıkan bir çeşit lens sayesinde değişebilen göz renkleriyle sükse yapılacağı düşünülen bebeklerimiz, bunca ekipmanın ancak dana gibi bir kafaya sığabilmesiyle baştan denge ve estetik konusunda sınıfta kalmışlar o zamanın beğenisine göre. Sadece bir yıl üretimine devam edilen bu zuzaylı bebekler, o yıllarda koleksiyonerlerin ilgisini çekmekteymiş yalnızca.
Çok sonra, 1997 yılında, Gina Garan isimli televizyon yapımcısı bir kadına bir arkadaşı "Ahaha sen bu bebeğe benziyorsun" diyerek bir bebek vermiş. Gina da "Sen bana kocakafalı mı demek istiyorsun iblis" deyip bebeği arkadaşının kafasını vura vura parçalamak yerine evdeki eski kamerasını deneyeceği sırada ilk modeli olarak kullanmış. Sonra kadın delirmiş ve gittiği her yere bu bebekleri götürüp orda burda yüzlerce fotoğraf çekmiş. 1999 yılında Gina'nın, koca gözlere olan "hayranlığı" ile bilinen Japon ırkına mensup bir amcaya bu fotoğrafları göstermesiyle de amca bebeklere aşık olmuş ve kader yürrü ya kulum demiş adeta.
Bir takım olaylar olmuş olmuş (üşendim şimdi, gereksiz detaylar) ve Haziran 2001'de bunca yıldan sonra ilk defa Blythe bebekleri tekrar üretilmeye başlamış. Başlangıç o başlangıç. Bugün bu bebeklerin en çirkinleri e-bay'de 50 dolardan başlıyor, şanslı Gina da orda burda bebek fotoğrafları çekerek köşeyi dönmüş durumda.
Kıyafetleri ve saçı başıyla her birinin farklı bir imajı olan bu bebeklerin kıyafetleri de ayrı bir dünya. Görünce çıkarıp giymek isteyeceğiniz kadar tarz ve şık bu kıyafetleri insanlar üşenmiyor örüyor, dikiyor, tadilatını yapıp bebeğine giydirip fotoğraflarını çekiyor, cümle elaleme internetten yayıyor.
O derece güzel ve imrendiriciler ki daha sonradan pek çok taklidi de piyasa sürülüyor Blythe kızlarının. En bilineni bu yaz gudik bir filmi de çekilen Bratz. Televizyonda gördüğümde -utanarak söylüyorum ki- baya komik bulup güldüğüm Koca Kafalar bile bunlardan çıkmış olabilir, o derece.
Ama itiraf edin, etkilenilesi değil mi hakkaten.

11 Eylül 2007

Mersi BOKu

Öğle yemeği vakti gelmek üzere, böyle iştah açıcı fotoğraflar koymamın sebebi ise ağzımın suyunun akması filan değil. Aksine gördükçe midem bulanıyor daha da (hayır, hamile de değilim). İşin mutfağını öğrendiğim an itibariyle gurme geçinen yamyamlardan da, Fransızlardan da, bu işi körükleyen zenginlerden de, züppelerden de, para için her boku yiyebilecek üreticilerden de, menülerine bu zımbırtıyı ekleyen ahçılardan da, bu fotoğrafları çeken yemek fotoğrafçılarından da tiksiniyorum.

Bu gıdanın adı foie gras. Özel bir yöntemle beslenen kazların ciğerlerinden yapılan ultra lüks ve pahalı bir yiyecek. Hani şu ekmeğin ucuna bıçakla azıcık sürülüp yenen cinsten...


Buraya kadar sorun yok gibi. Konuyu azıcık açtığımızda ise bu özel besleme yöntemi insanın midesini en az beslenen kazlar kadar bulandırmakta. Ciğerlerinin iyice yağlanıp normal büyüklüğünün 4 katına ulaşabilmesi için kazlar yedikleri önlerinde, yemedikleri de önlerinde yöntemiyle beslenip günlük yemeleri gereken gıda miktarı boğazlarından aşağı huni ile tıkılmak suretiyle şişiriliyorlar. Konuyla ilgili olarak içim kaldırır diyenlere uygun bir video da mevcut. Ben gördüğümden beri aklımdan çıkaramadığım için resmini direk koymuyorum. Linklerde ve videoda bu görüntüler mevcuttur.

Bu Fransız züppeleri mutfağımız meşhur diyerek kesip biçtikleri cümle hayvanat ile gurur duyadursun, tepkiler de yükselmiyor değil. Fakat "Daha insan haklarını halledememiş bir dünyada hayvan hakkı da neymiş" düsturuna yaraşır biçimde itirazı olanlar kendi hallerinde takılmaktan öteye gidemiyorlar.
İnsanların bu zavallı hayvancıklara yaptıklarını gördükçe Panter Emel'e yandaş olasım geliyor...

6 Eylül 2007

H e r ş e y



Blur. Buna bir son vermeli artık.