20 Kasım 2010

Keyf

Bayram güzel.
Tatil güzel.
Aile saadeti güzel.
Ege sahilleri ve yazdan kalma günler güzel.
Ailenin yeni taşındığı Ege'nin güzide sahil kasabasında, bu şahane havada 9 günlük bayram tatili en güzel.

Keşke emekli olsam da inzivaya çekilsem.

7 Kasım 2010

Züppe Alice

Zaman zaman fena snob bir insan olabiliyorum, kabul. Ama bu sefer kendimi bile şaşırtmayı başardım.
Birkaç gün önce bir arkadaşımın evine gittim, ilk defa. Birkaç arkadaş birlikte yaşıyorlar, her odada kanepesi, ekstra yatağı; geleni gideni bol tipik öğrenci evi stayla. Salon bile birinin odası aynı zamanda, kenarda çift kişilik yatak; öyle düşünün. Gene bu tip evlerin olmazsa olmazı tavanı akmaktan bir hal olan banyo, rutubet kokusu ve yerlerde nuh nebiden kalma, içinde ne floralar oluşmuş halıfleks. Kabul, hiçbir zaman klasik bir öğrenci evim olmadı benim; ilk evim Etiler'in ucunda bir sitedeydi. Sonraki öğrenci semtinde ama içi parkeli pimapenli bir 3+1'di, bir sonraki bir dubleks, şimdiyse tek başıma yaşadığım ve içini komple yenilettiğim nam-ı diğer Saray Yavrusu. Belki bu yüzdendir bu tip evlere olan ilginç antipatim, alışık olmamam. Zorunlu olunca insan nelere katlanıyor, onu da anlıyorum ama gidesim, içinde zaman geçiresim gelmiyor işte böyle insanların mecburiyetten katlandıkları dökülen evlere. Gerçek bir şımarık mıyım, standartlarına körü körüne bağlı bir züppe mi bilemiyorum. Allah düşürmesin deyin bari.

4 Kasım 2010

Tüketici İsyanı

Şu "pamuk saten" denen şeyi icat edeni lanetliyorum.
Koca internette "saten nevresim takımı" aramasında karşıma çıkan tüm sonuçların isimlerinin saten, siteye girip bakıldığında hammaddelerinin %100 pamuk olması beni sinirden sinire sokuyor. 2 yıl önce de böyleydi, hala aynı. Tüketiciyi çileden çıkarmasanıza kardeşiiimm!!

2 Kasım 2010

Wezel*

Çocukken ailesi misafirliğe geldiğinde birlikte Batmancilik oynadığımız iki kardeş vardı. Ben Kedi Kadın olurdum sürekli, o zamanlar 4-5 yaşında olan bacım da fasulyeden Penguen ya da Joker. Oyun arkadaşlarımız da bizim yaşlarımıza yakın iki erkek kardeşti ki iyi karakter kıtlığından sürekli biri Batman, diğeri Robin olarak takılırdı.** Aramızda şöyle konuşmalar geçerdi oyun sırasında;
"Kemerimin içine sakladığım tel toka sayesinde kelepçeleri açıp kurtuldum, nihaha."
"Beni kandırabileceğini mi sandın, dinleme cihazı koymuştum evine."
"Beni yenemezsin!"
"Aslında sen onu böyle sanarken ben sana oyun oynamıştım da, o böyle değil şöyleydi."

Karizmayı resetlemeyi göze alarak dile getirdiğim bu dialogları tek kelimeyle niteleyeceğim; gerzekçe.
Hah işte, dün akşam Ezel'i izlerken de tam olarak bu duyguya kapıldım.
"Sana tamamen güveneceğimi mi sandın Eyşan?"
"Sen bizi kıstırmadın, biz seni köşeye sıkıştırdık Kenan."
"Oğlumu tehlikeye atacağımı nasıl düşünürsün?!"
"Beni yalnız bırakacağını sandın ama yalnız kalan sen oldun."
"Hepinizi bitireceğim!!!"

Yaa bi gidip çay koyun Allahasen. Senarist mi değiştirdiniz, sanatçı tıkanması mı yaşıyorsunuz n'apıyorsunuz bilmem de yeni aldığım dana kadar televizyon bile sizi izlenir kılamaz bu gidişle.

Bi' de Ezel'de ya "Şişmanlar, gözlüklü ve sivilceliler, orospular, zenciler ve gıcıklar ilk önce ölür." mottosunu uyguluyorlar ya da izleyiciler ölenlere pek üzülmesin diye gözden çıkarılan karakterler, öldürülmeden önce itinayla gıcıklaştırılıyor. İlk olarak bağırtkan çocuk Eren, sonra mıymıy "haniellerimiheptutacaktındahiçbırakmayacaktın" kızı Bahar, şimdi de elime geçse tokat manyağı yapacağım sümük gibi yapışkan "abimsin, abim değilsin, abimsin, abim değilsin" sorunlu ergeni Mert. Kalan karakterlerden en gıcığı şizofren taklitli buyurgan atarlı kötü adam Kaya sanki. Sana yol göründü tatlım!

* Ezel gerçek sesi için Wezel yaz, 6666'ya gönder.
** Oyunlarda bir şekilde hep kötü tarafın kazandığını belirtmeme gerek var mı?