29 Ağustos 2005

bora sora sora

değişen pek bir şey yok.. comedy max, pis 7'li, bol dalgalı deniz, 17 derecede çalıştırılan klima,gece girilen internet, daha duştan çıkarken akmaya başlayan ter, akşamları yenilen kebaplar künefeler, gün içinde arada bir gelip yüzümü güldüren mesajlar.. Zaman hem durmuş, hem de fazlasıyla hızlı akıyor gibi..
ikinci bahar'ın tekrar bölümlerini izliyoruz arada. bu akşam ali haydar usta sarhoş kafayla çöküp konuştu: kaç yıldır burdayız? zaman akıyor, herşey değişiyor, biz burdayız. yıllar geçiyor, farkına varmıyoruz.. sonunu da ben ekleyeyim; tekrar uyandığımızda 55 yaşında birer emekli olacağız..
bunaltıcı şeyler yazmak istemiyorum artık, ama elimde değil. içi ağlayıp yüzü gülenlerden değilim henüz. yakında öğrenmem lazım ama. neyse, herşeyin bir zamanı var..



burda olmak istiyorum:
hemen şimdi :(

24 Ağustos 2005

?

insan ne kadar garip bir yaratık.. asla kesin bir yargıya varamıyorsun; ne bütün ırk için ne de tek bir birey için. kendinin bile ne yapacağını kestiremezken başkasınınkini nasıl öngöreceksin ki? sorun ne aslında biliyor musun, bütün sıkıntımın kaynağı. kendimi tanıdığımı sanırdım eskiden. ama yanılıyormuşum. şimdilerde içinde olduğum sıkıntı yüzünden böyle saçma sapan işler yapıyorum diye kendimi avutmaya çalışıyorum, umarım haklıyımdır. arada toparlanıp benim için iyi olan şeylere doğru hamle yapıyorum, bir tatlı söz, bir gülümseme.. bilmiyorum ki, hiç bilmiyorum..
çok amaçsızım artık. iş aramıyorum, iş yok diye sızlanıyorum. elimin altında klimanın kumandası var ama onu açmak yerine havaya küfretmeyi seçiyorum. parodi gibi.. çözümler elinin altında ama sen onları uzanıp almaktan acizsin. kendime çok acıyorum. kendime acımama acıyorum. kötü bir kısırdöngü işte..
bir tarafıyla cenneti diğer tarafıyla cehennemi yaşıyorum burda. annemin kucağına yatıp ikinci bahar'ın tekrar bölümlerini izliyorum. sonra darlanıyorum yine, kapı camı açıp nefes alamamaya devam ediyorum. internete kaçıyorum, msn'de konuşacağım birileri olsun umuduyla. allahtan süper iki insan online oluyo genelde. reklam yapayım mı :) ya da diyelim, onlar kendilerini biliyor..
bak nasıl gülücükler filan yazmışım bir üstteki satıra. ne ara döküldü bu karakterler klavyeden? korkuyorum yahu.. birşeyler olacak, ya çok iyi ya da çok kötü.. iki olasılık da beni korkutuyor fazlasıyla. ama korkmayı hiç sevmem ki.. ben her zaman hayata karşı güçlü duran, başarılı, cesur bir hatun oldum. insanlar benden birşeyler bekledi hep, belli bir doğrultuda davranmayı. ve o doğrultuda korkuya yer yok ki.. herkes iyi şeyler bekledi benden, hala da bekliyorlar.. amerikaya git master yap, hoca ol, boşver dışişlerine gir, çok uluslulara kapağı at.. insanlara aldırmamayı bilmeyi ne çok isterdim şu an.
bu yazıyı neden yazdım bilmiyorum. başlarken sadece havanın sıcaklığından, denizin pisliğinden ve araba kullanmayı ne kadar özlediğimden bahsetmeyi planlamıştım.. plan plan plan. bak bu da büyük bi sorunum.. publish butonuna basacağım birazdan, blogu kontrol eden herkes okuyacak bunu. kafası karışmış bunun diyecekler. sonra da kapatıp pencereyi hotmail'i, yahoo'yu, ogame'i ya da sözlüğü açacaklar explorerdan. öylesine okunmuş bir yazı olacak.. bu durumdayım işte. bağırıyorum kocaman kocaman harflerle.
ne yapacağım ben??????


19 Ağustos 2005

durum durun durusu kurusu


birkaç gündür hayat güzel.. beni bu iğrenç günlerde, bu iğrenç yerlerde yalnız bırakmadıkları için ozan ve ayşe'ye sonsuz teşekkürlerimi bildiririm. pek ayık gezmiyoruz, onun dışında 3'te falan uykum geliyor zaten - iyice moruk oldum sanırım. sinbo the mesih sayesinde nefes alabiliyoruz arada. hani şu düşünmeyi bir kenara bırakıp sadece anı yaşadığın zamanlar vardır ya, onların güzelliğini unutmuşum..
yağmur sesiyle uyandım. iki pencereden de damlalar süzülüyordu. halim olsa, çıkıp yürüyüş yapsam istedim. şimdi yağmur dindi. garip bir testere sesi geliyo pencerenin tam altından. durum hikayesi mi yazmaktayım şimdi ben, çehov'u da hiç sevmem ki.. biraz daha uyumalı..

15 Ağustos 2005

shuffle

Saat 05:43. mp3leri düzenledim, dinlemediğim birkaç şarkıyı denedim, su içtim.. Uyku hala kabul etmiyor beni.
Bilgisayarın saatine baktım. Yoksa zaman kavramımı yitireli çok oldu. Hayatın gidişatıyla hiçbir alakam kalmadı ki. Buluşmaya geç gittim, saat kaç oldu farkında mısın dediler, saatim yok dedim. Birkaç aydır saat bile takmıyorum. Güneşe bakarak zamanı tahmin eder olmuştum, artık bunu da kaybediyorum. Gün kaçta doğar, kaçta batar bilmiyorum. Annemlerin evlilik yıldönümlerini bana telefonumun ajandası hatırlattı. Kredi kartımın borcunu ödemek aklıma dahi gelmedi. Gazete aldım, fiyatını bilmediğimden adama farkettirmeden üstünü okuyup ederini görmeye çalıştım. Bir aydır kuzenime gideceğim güya, arayıp soruyor artık sen iyi misin diye. Kardeşimin doğumgününü bir gün erken kutlayacaktım az daha. Ana haber bülteni saat kaçta bilmiyorum. Birşeyler yapıyorum ama ne zaman, nasıl ve niye diye düşünmeyi unutuyorum. Uçsuz bucaksızım ama kapana sıkıştım. Gülerken gözlerim dolar oldu. Doğru giden tek bir şey istiyorum, bulamıyorum.
Akıştan kopmak çok kolay oldu, ama geri dönmek gitgide imkansızlaşıyor. Hem, dönmek istemiyorum ki..
Hayır istiyorum.
İstemiyorum.
Zorundayım.
Çek git.
Salak.

12 Ağustos 2005

alkol yasaklansın!

23. mor ve ötesi'nin şarkısı vardı lisedeyken. unuttum ama melodisini de sözlerini de. bulmak çok mu zor, ama canım istemiyor. 18'den sonra yıllar fazla hızlı geçmeye başlıyor.. Bir bakmışsın ki üniversite bile bitmiş, evinde oturup zaman öldüren biri olmuş çıkmışsın. Hiç memnun değilim halimden hiççç!
Öyle ya da böyle, bi işe gireceğim. İlk maaşımla yapmam gereken bir iş var, onu araştırmaya başladım. Düşündüğümden daha zahmetli olacak sanırım.



Alkol yasaklansın kampanyası başlatıcam yine.. Mideyi ağrıtıyo.

9 Ağustos 2005

none

iş görüşmesi için koşa koşa döndüm izmir'den. dönüşte otobüs durağının camından kendimi seyrettim. ne kadar başarılı bir palyaço! "düzgün" kıyafetler, derli toplu saçlar, varlığı zar zor hissedilen sade bir makyaj (görüşmeyi 2 kadın yapacaktı), siyah deri pabuçlar.. satılığım! alın beni! 2 katlı bir otobüs geçti önümden, zemin katı olmak istedim. onun yerine içine girip evime geldim. kendi sonuma ulaşmak için bu kadar çabalayacağım hiç aklıma gelmezdi. self destruction..

5 Ağustos 2005

çüzz

eeehh gidiorum ben. kalın istanbulla baş başa. gaz geçmeden hemen yola çıkmalıyım. çüzz

istanbok

eve gitmek için bilet aldım. onur air biletlerine kıran girmiş, beşiktaş'ta 1 saat dolandım onun yüzünden. tam bavul hazırlayacakken çat bi telefon, salı iş görüşmesi. sevinmeli miyim bilmiyorum, ama sevinemedim. bu yaz istanbul'u hiç sevmedim.. bir an önce kurtulmaya çalışıyorum ama bir dolu iş çıkıyo yine. kalakaldım beeee

1 Ağustos 2005

i am bored


sı-kı-lı-yo-ruuumm! saçma sapan işlere başladım yine. thanx to alp, dün abuhannuş diye birşey pişirdim pek lezzetliydi. bugün ne yapsam şöyle zaman alıcı; yaprak sarma, zeytinyağlı dolma, iç pilavı, kayseri mantısı, ya da ya da gözleme filam? şaşırdım iyice sanırım..
neyse, kanal d yediği bi halt yüzünden ceza almış anladığım kadarıyla, sabahtan beri akdeniz gezginleri mi ne, birilerinin çektiği belgeselleri gösteriyo. onları izlemeye devam. tekir balığı, familyasından olduğu barbun kadar makbul deilmiş lezzet bakımından ve fekat 10 yıl kadar yaşayabilirmiş. balıkçılar bırakmaz ki yaşasın.. hmm olsa da yesek. tabii pişmiş olsun.