31 Aralık 2008

That's interesting...

Direktörüm Genel Müdür yapıldı.
Müdürümün işine son verildi.
Ben Ürün Müdürü oldum.

Oldukça ilginç bir gündü...

30 Aralık 2008

Başka Kapıya

Her Allahın günü "dünyanın en yakışıklısı"nı Google'da aratıp buraya gelen zat! Evet açıklıyorum; o benim! Dünyanın en yakışıklısı benim!!
(Nasıl anlarsan artık :p)

God bless me

Servisle işe gelirken bugün, birden çok sıkıntılı bir duygu geldi üzerime; vazgeçiş. Neden/kimden/ne sebeple/nasıl bilmiyorum ama bu sabah birşeyden vazgeçtim.
Sonu hayrolsun...

29 Aralık 2008

Ipod Shuffle Çekilişi

Oldukça gözde olan bir uygulama var son zamanlarda; blog/site üzerinde çekilişle hediye vermek. Bu tür bir cömertliği takdir ederek son karşılaştığım bir tanesinin haberini de geçiyorum. Çıkmaz demeyin, şansınızı deneyin :)

Yahşi Blog yılbaşında yapacağı çekiliş ile 1 kişiye IPOD SHUFFLE hediye ediyor.
Çekilişe katılmak için yapmanız gereken tek şey bloğun e-bültenine abone olmak. Ayrıca bu çekilişi blog ya da sitesinde duyuranlara extra 3 çekiliş hakkı daha. Buyrun burdan.

Kendimi pinti hissettim :p Bol şans herkeşe...

26 Aralık 2008

Kimsin seen?!!

Birisi "La Santa Roja" yazıp yanına ismimi de ekleyip google'da arama yapmış ve bloğa gelmiş.
Kullanıcı adımı ve gerçek adımı aynı anda bilip aratan birkaç kişi olabilir ancak. Sen! Çık ortaya!
Da benim adım geçmiyor ki blogda? Alala...

Hen-men

25.12.2008 @Radikal :

Seçmen tavuklar görev başında

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yaptığı adrese dayalı nüfus sayımında son skandal: Beylikdüzü’nde 10 kayıtlı seçmenin gözüktüğü Kavaklı Mahallesi’ndeki adreste bir kümes, içinde de 10 tavuk çıktı.

Ahahah yuuh!! Halk kuş beyinli ya, ne farkeder ki?

Kimlere aşık oluyormuşuz ki?

Esther'in bloğunda gördüğüm bir mim üzerine şu siteye girdim ve tipik Elle testlerinden birini yaptım; "Kimlere Aşık Oluyorsunuz?" Severim ben böyle zırvalıkları, denk geldikçe "Yemekteyiz" de izliyorum, fasıla gitmişsem kalkar göbek de atarım. Her ortama uyup eğlenmesini bileceksin arkadaşım.
Gelelim test sonuçlarına. Bu tarz testlerde, burç yorumlarında, fallarda zartlarda zurtlarda sürekli aynı çizgide şeyler çıkması beni sonunda böyle bir yaratık olduğuma inandıracak. Sonuçlardaki şey çok hoş bir yaratık değil.

La Santa Roja kimlere aşık oluyormuş?

Baskın Karakter
Siz doğarken yönetici vasıflarıyla doğmuşsunuz ve şimdiye kadar hep yönetmeye ve yönlendirmeye alışmışsınız.Bu yüzden hayatınıza girecek kişilerde sizin tercihlerinize uyması şartını gözetiyorsunuz. Sizin isteklerinizi gerçekleştirecek ve onlara uyacak karakaterde kişilere aşık oluyorsunuz. Başrolünde siz değilseniz o ilişki size mutluluk getirmiyor. Bu yüzden zaman zaman birlikte olduğunuzda birbirinizi çok daha iyi yerlere taşıyabileceğiniz ilkişkiler varken bunlara sırt çeviriyor ve çok daha azıyla yetiniyorsunuz. Bir gün birisi çıkıp size ilişkinin bir savaş olmadığını ve iki taraf da eşit olduğunda çok daha mutlu olunabileceğini farkettirecek.

Bildiğin bir Kleopatra, bir Madonna, bir Katerina'ymışım; acıların ve mücadelenin kadınıymışım, güce taparmışım, soğuk kanlıymışım da haberim yokmuş!

Webcam güzelleri

İnsanların webcamlerinden çektikleri fotoğraflarını kullandıkları bir mecra daha keşfettim. Oyuncu olmak isteyen yeni yüzler, gidin mahallenin fotoğrafçısı Hamdi Abi'den çiçekli böcekli bir arka planla fotoğraf çektirin bir zahmet. Bu fotoğraflarla, kamera açısındaki gudikliğin benzemesi bakımından peri, sihirbaz, büyücü dizilerine filan gidersiniz ancak.
Dost acı söyler.

23 Aralık 2008

21 Aralık 2008

Dandik kombinin gazabı - Sinemalarda!!!

Coşkun doğalgaz faturasının sebebi belli oldu! Bizim dandik kombinin ekran kartı bozulmuş. Biz de son günlerde zırt pırt çıkan "CO" uyarısının ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Meğer gerzek alet sürekli arıza verip yapabileceği maksimum sıcaklığa ısıtıyormuş hem kaloriferleri hem de sıcak suyu. Kullanım talimatnamesine bu uyarıyı ve anlamını koymayan Beretta isimli gudik kombi markasına "Püü!" diyorum.
200 küsürcük sıkışmış kapağına bir de. Allahtan demirbaş ya, ev sahibi ödeyecek. Tam bu noktada bugün gazetede gördüğüm bir saçmalığı sıkıştırayım, amman dikkat!

20.12.2008 @ Radikal:
Borçlar Yasa Tasarısı'nda kiracıların canını yakacak bir hüküm yer aldı. Kira kontratında çatı badana, boya, asansör tamirat masraflarının kiracılar tarafından ödenmesinin yolu açıldı..

Lan oğlum bütün AKP'liler ev sahibi herhalde?!

20 Aralık 2008

Masumiyet

16 Aralık 2008

Eee

Televizyon karşısında otururken web based gudik oyunlardan oynamak, Starbucks'ta kahvemi içerken milleti dinler gibi yapıp maillerimi kontrol etmek, otobüste e-book'umu okumak adına şöyle birşey almayı düşünüyorum.
Biliyorum, şımarığım. Ama çok da sevimli birşeyim, kızamıyorsunuz da!

Natural Gaz-Unnatural Fatura

Geçen sene yaklaşık 75 YTL doğalgaz faturası gelen 12 Kasım-15 Aralık dönemi için bu seneki fatura tutarımız tam olarak 308 YTL olarak gelmiş bulunuyor. Hani %73 zam gelmişti??!!
Kombinin en düşük ayarda çalışmasında dahi bu kadar fatura geliyorsa ısıyı mecburen yükselteceğimiz ocak-şubat aylarında donumuza kadar alacak İgdaş sanırım.
Odun sobası alıp salona kurup orda yatmaya başlamayı planlıyoruz Melo'm ilen. Birer kediyi de aldık mı yorganın içine sıcak sıcak ohh...

11 Aralık 2008

Amnezi

Böyle uzuun tatillerden sonra para kazanmak için ne iş yaptığımı hatırlayamıyorum bir müddet.
Normal mi acaba??

8 Aralık 2008

Pega-SUS

Kaçtık ama saklanamadım, gene burdayım :p
Ve diyorum ki; kahrolsun Pegasus!!


2 kişi gidiş dönüş 1000 YTL fiyat çeken THY'ye nanik yapabilmek adına 730 YTL'ye Pegasus'tan almış idim biletleri. Aklım sıra 270 YTL kar edeceğim ya.. Az buz para da değil yani yine de, kişi başı 182,5 YTL ödemişiz her bir bilete.
Uçağa bindikten sonra da herşey normaldi, anons yapan elemanın "Bayanlar baylar ve sevgili çocuklar!..." şeklindeki 23 Nisan havasındaki girişinden gayrı. İkram arabası geldiğinde ise gördük hanyayı konyayı.

Hostes : Birşey alır mıydınız?
La Santa Roja (Alala sandviç mi salata mı diye sormadı??) : Opsiyonlarımız neler?
Hostes : Koltuk ceplerinde bulabilirsiniz listeyi.
La Santa Roja (Ding!!) : Ha, anlıyorum. Ücretli. Teşekkürler, birşey almayacağız. (Böylece kardeş de aç susuz bırakılır.)

Bunun üzerine sırf merakımdan açtım baktım menüye;
Fincan çay : 4 YTL
Kutu kola : 5 YTL
33 cl kutu Efes Pilsen : 6 YTL
Jambonlu kaşarlı sandviç : 10 YTL

Uzun süredir yürürlükte olan bir uygulamaymış sanırım bu, ilk defa Pegasus'a bindiğim için yeni karşılaştım. Bundaki amaç da güya masrafları kısmakmış. Ulan derdin masraf olsa maliyetine verirsin ikramları, bir fincan dallama çaya 4 YTL istenir mi? Aynı şirketin internetten check-in yapmak istediğinizde 5 YTL istediğini, kişi başı bagaj limitini 20 kg'den 15 kg'ye düşürdüğünü, ekstra bagajdan alınan ücreti 2 katına çıkardığını, iş başvurularından dahi 10 YTL ücret aldığını, 100 kişilik uçakları sıkışık tepişik koltuk doldurarak 120-130 koltuklu yaptıklarını da unutmamak gerek. İlk çıktıklarında ucuzdular bir de bunlar, şimdiyse iyice abartılmış durumda. Demem o ki bir daha Pegasus mu, noooo!!!

PS. Internetteki menüler ile uçaktaki menülerdeki fiyatlar birbirini tutmalı mı diyorsunuz yoksa? Aaa, ne münasebet ki??!!

6 Aralık 2008

Bayram


İyi bayramlar millet!
9 gün tatilde bir kaçamak yapalım ama, değil mi :)

5 Aralık 2008

Sağlık Köşesi

Günümüzde gençler "korunmak" deyişinden istenmeyen gebelik ya da en fazla AIDS'e karşı önlemleri anlıyor. Size en az onlar kadar tehlikeli bir konudan bahsedeceğim bugün; rahim ağzı kanseri.
Sadece ilişki sırasında değil, çok yakın tensel temas ile dahi geçebilen bir virüs olan HPV, bu hastalığa sebep oluyor. 4-5 yıl kadar süren bir aktivasyon süresinden sonra gaza gelen virüs, siğil ya da kanser olarak hortluyor.
Bundan korunmak için geliştirilen bir aşı mevcut. Erkeklerin taşıyıcı olduğu bu virüs, onlarda da penis kanserine sebep olabiliyor. Erkek jinekoloğumun kendine aşı yapması da bunun oldukça yüksek bir risk olduğunu gösteriyor zaten.
0-2-6. aylarda yapılacak 3 doz aşı ile ömür boyu %100'e yakın bir oranında koruyuculuk sağlanıyor. 9-26 yaş aralığı için önerilen aşının maliyeti biraz yüksek; tek bir dozu 250 YTL civarında. Aşı şu an pek çok sağlık sigortasının kapsamına dahil olmakla beraber, sigortalar bunu kapsamdan çıkarmak için uğraşıyorlarmış. Elleri çabuk tutmakta fayda var!
"Benim tek bir partnerim var" da bir savunma değil. Unutmayın, partnerinizin sizden önce kimlerle beraber olduğunu bilemezsiniz. Onların da daha önce kiminle beraber olduğunu. Onların da... Korkunç bir zincir!
Amerika'da 9 yaşındaki kız çocuklarına uygulanması zorunlu olan bu aşı, ilerideki çok can kaybını önleyecek gibi görünüyor. Tüm dünyada kadınlarda en yaygın görülen 2. kanser türü (1 elbette ki meme) olan rahim ağzı kanseri ile ilgili Sağlık Bakanlığı'mızın düşünceleri ise oldukça acıklı:
“Rahim ağzı kanseri aşısı Türkiye için çok gerekli değil. Bizim için tarama programları önemli. Çünkü rahim ağzı kanseri ülkemiz için şu an sorun değil. Kadın kanserlerinde 9’uncu sırada.”
Bizim kadınlarımız nasılsa evlenene kadar seks yapmaz. Evlendikten sonra kocasının kimbilir ne zaman bir Nataşa'dan kaptığı virüs ona bulaşırsa da kaderine razı gelip kırar dizini oturur. Aşı maşı onun neyine?! Analarımız, çileli analarımız...
Dikkatli olun gençler. Love yaparken kaka yapmayın.

4 Aralık 2008

Evlilik danışmanı Alice

İlişkileri ve evlilikleri kurtarmak adına bir önerim var; çift kişilik yatak yasaklansın.
Arada ne geçmiş olursa olsun, gece olduğunda kocaman yatağın iki ayrı ucuna kıvrılamasın çiftler. Mecburen kucak kucağa, nefes nefese uyusunlar.
Ten dokununca akıl kaçar malum...

Hak

Ağlamayan bebeye meme vermemek gerek.
Memeyi kolay bulunur birşey sanma ihtimali yükseliyor.

2 Aralık 2008

Bayram Tatili

01.12.2008 @Radikal:

Kurban Bayramı'nda tatil 9 gün
Bakanlar Kurulu toplantısının arından açıklama yapan Cemil Çiçek beklenen açıklamayı yaptı: 12 Aralık'ta kamu çalışanları idari izinli. Köprü ve otoyolllardan geçiş bedava.

Benim işine gelince kamu, işine gelince özel sektör gibi davranan şirketim ne yapıyor peki? 9 gün tatil OK, ama 1 gün yıllık izninizden düşülecek. İznim kalmadı ki ehehe neyse borç yiyen kesesinden yer :p

1 Aralık 2008

3-dimension

Julian Beaver ismi çok tanıdık gelmiyor olabilir ama tebeşirle sokaklara çizdiği 3 boyutlu resimlere çoğu internet kullanıcısı aşina. Kendisi Türkiye'de imiş haftasonu, Cevahir AVM'nin davetlisi olarak. İstanbul'u temsil eden bir resim yapılması istenmiş Julian Bey'den, öneri olarak da bir bina resmi yapması söyleniyor. (İstanbul'un sembolü bir bina mı olacakmış?! Durun bakalım tahmin edeyim, Cevahir Holding binası filan olabilir mi talebiniz??) Bunun üzerine ressamımız bina yapmaktan hoşlanmadığını söyleyip oturup düşünüyor, araştırıyor ve İstanbul'u "lale, tavla, nargile, Türk lokumu, cezve, çaydanlık, çay bardağı ve kilim" motifleriyle tasvir etmeye karar veriyor. (Tam da Turizm Bakanlığı'nın yaptırdığı Türkiye tanıtım reklamlarına benzemiyor mu? Derin araştırmalar reklamı izleyerek geçen 3 dakika sürdü herhalde?) Her neyse, binadan daha iyidir. İşte Türkiye'nin 3 boyutlusu :


Çok oryantalist!!

30 Kasım 2008

Put your hands up!

Taksim gecelerine akacak erkeklere tavsiyeler:
1. Moda mı oldu bilmiyorum ama siz yine de pırıl pırıl parlayan gümüşi şeyler giymeyin.
2. Etraf gavur şeyi gibi yanarken bere, atkı, deri mont, palto ile durmayın.
3. Kapşonlarınızı kafanıza takmayın.
4. Kıvırmayın.
5. Çizgili t-shirtler giymeyin. Çok klişe.
6. Sıkışık yerlerden geçerken karşınıza çıkan her hatunu yol alma bahanesiyle sıvazlamayın, okşamayın.
7. Sandalye tepelerine çıkmayın.
8. İlla jest yapacaksanız viski ya da Absolut filan açtırın. Binboa komik.
9. Güneş gözlüğü takmayın.
10. Takım elbiseyle dolanmayın.

PS. Bu gece kanlı canlı bir Japon emo gördüm ya, artık beni hiçbir şey korkutamaz.

29 Kasım 2008

Casusçuluk

Facebook'un sağ barındaki reklamlar hiç mi hiç dikkatimi çekmez normalde. Ama bu bambaşka:
Sevgilinizden mi şüpheleniyorsunuz?

Reklama tıkladığınızda açılan siteden sadece iki ürün şöyle:

* Bilgisayar İçin Casus Program : Uzaktan yüklenebilen, dünyada var olan HİÇBİR antivirüs programına YAKALANMAYAN, Dünyanın en iyi bilgisayar takip yazılımı. Yüklenen bilgisayardaki bütün işlemleri, yazışmaları, girilen internet siteleri, msn ve diğer bütün programlardaki sohbet konuşmalarını ÇİFT taraflı olarak düzenli bir şekilde sizin için açılan bir WEB HESABINA raporlar.
*
Cep Telefonu Casus Program : Cep telefonu için takip ve casusluk programı. Programı yüklediğiniz cep telefonun bulunduğu yeri ve görüşmeleri mesafe sınırı olmaksızın dinleyin. Alınan - gönderilen bütün mesajların, arama kayıtlarının bir kopyasını gizlice takip edin.

Lan oğlum/kızım manyak mısınız? Bu kadar paranoyaksanız neden hala "sevgili"siniz? Bir de bu programların ilkinin fiyatı 442.50, ikincisinin 1500 YTL. Bu kadar paralar dökeceğinize bir psikoloğa gitseniz daha faydalı olmaz mı? Cep telefonu programı daha pahalı olduğuna göre aldatmalar telefonla daha çok mu yapılıyor? İnternetleşmemiş bir toplumuz mu denmeye çalışılıyor? Ben size daha başka birşey demiyorum.

28 Kasım 2008

Kendi Evinde Kiracı Olmak

28.11.2008 @Gazeteport:

Ankara Büyükşehir Belediyesi, dünyada eşi görülmemiş bir uygulama ile Rusya’ya her ay 80 bin dolar para ödüyor. Rusya kendi toprağı sayılan ve ‘’Kremlin çıkmazı’’ olarak bilinen yolun trafiğe açılması için para istemişti. Ankara’lı, 16 ay kapalı kalan yolun açılmasıyla birlikte, dünyada ilk kez kendi ülkesindeki yolu parayla satın alıyor. Belediye 5 ayda 400 bin dolar ödedi.

Neymiş ulen bu diye bir arattım, şöyle bir şey çıktı:
Helsinki Sözleşmesi'ne göre Atatürk Bulvarı'nın sağındaki ve solundaki büyükelçiliklerin toprakları, o ülkelerin egemenliğinde ve tasarrufunda.

Helsinki Sözleşmesi hakkında yorum yapamayacağım, zira incelemedim. Amma velakin ortada böyle yazılı bir belge varsa sorarım. E be gülüm, koskoca ova Ankara'da o yolu oradan geçirmek zorunda mısın ki? Rusya'dan gelin mi alıcan da para yediriyon Moskova'ya Gökçek Bey??

27 Kasım 2008

Bitsin Artık!

Bitenekadar'da bugün stok temizleme günüymüş. Ellerinde kalan ürünleri bitiriyorlar. Her ürün bittikten max. 10 dk sonra yenisini vitrine çıkarıyorlar. Bir bakın isterseniz ;)

26 Kasım 2008

Anahtar - bölüm 3

Statcounter'dan gelen son verilere göre, gelenekselleşen keywords listemize bir göz atalım:

* begenmediğiniz 3 özelliğiniz : buradan anladığım kadarıyla tecrübelerime dayanarak daha detaylı bir mülakat rehberi hazırlamam icap ediyor. Bu soru sorulduğunda ne diyeceğiz evladım; "Mükemmelliyetçiyim, ayrıntılara önem veririm, doğru bildiklerimi söylemekten asla vazgeçmem."
* festivallere gidildiğinde nasıl davranılır : Sorunun şeklinden bahsi geçen festivalin bir müzik festivali olduğu intibasına vardım, zira sinema festivalinde ayrıca bir davranış biçimi benimsenmesi gerekmiyor. Ayrıca şu sıralar güzide ülkemizde bir festival yok diye biliyorum. Tutup Alamanya'da, Belçika'da, Hollanda'da, Bulgaristan'da bir festivale gidecek paran ve iznin var iken gelip böyle bir arama yapıyorsan da Allah belanı vermesin.
* televizyonun eski zamandan bu zamana değişimleri : Önce herşey abaküstü. Sonra siyah beyaz-renkli-projektör-plazma-LCD-HD şeklinde bir gelişim gösterdi. Önümüzdeki günlerde gözlük camlarımıza girecek.
* eski mutubi : Eskiden beri yapılan garip aramalara bir örnek daha. Yutub, mutub, eski mutub.. Ne yazmaya çalışıyorsun sen aylardır??!!
* topuklu sandalet videoları : Fetişiste geell!!
* holy shit inancı ne demektir? : Ehehe yemişler seni, çok ibadet etmemişsindir umarım shit shit :p
* dünyanın 5. yakışıklısı : Spesifik olarak 5.araman ilginç. İlk 4 sana bakmaz mı sanıyorsun? Hıh, kendileri kaybeder!
* hülya kocyigit pornosunu nerden bulurum : Bakın Hülya sapıkları, değişik aramalarla gelip duruyorsunuz buraya, sinirleniyorum. Kadın gelmiş kaç yaşına, gençliğinde de saflığın temizliğin sembolü bir Kınalı Yapıncak'tı. Yok porn morn! Git moron Hilton'u izle! Bok!
* beyaz çorap bacak rontgenı : Al sana bir fetişist daha! Beyaz çorap dediğine göre muhtemelen sübyancısın. Sana Penti'den 3 numara bir beyaz opak çorap alıp giymeni, sonra da bacaklarına bakıp bakıp kendinden geçmeni tavsiye ediyorum.
* hiç izlenmemiş süper sexler : Ve sen bunu internette arıyorsun? Hiç izlenmemiş olan henüz yapılmamış olandır beybi.
* kadınların çamaşır asma çilesi : Çok haklısın, katılıyorum sana. Her eve kurutma makinesi!
* halkbankın kişileri üzerinde bıraktığı etkiler : Kuyruklara tahammül edememe, bürokrasiye kaşıntı ile tepki gösterme, sesini yükseltme korkusu, halktan tiskinme.
* salak dayilar nasil beslenir : Eti cici bebe + Süt. Ayrıca dayıya salak denmez, ayıp!

Google'daki abiler de kendi ülkelerinden insanlara "Ne aramış bunlar?" diye bakıp eğleniyorlar mıdır ki? Ben olsam kesiin :p

İthaf

Dün gece hiç tanımadığım bir erkeğe
Sırf sana benziyor diye
Usulca sokulup merhaba dedim.

Bu şarkıyı sevdiğimin eski sevgilisine ithaf ediyorum. Zira dün kendisinin yanında gördüğüm eli kolu durmayan adam, aşkımın adi bir kopyasıydı. Aynı saçlar, aynı bıyık, aynı boy, aynı kilo... Onu benden alamayınca 5.dereceden karbon kopyasına mı kaldın a canım benim...

Ottan Kale Düştü

25.11.2008 @ Radikal:

Uyuşturucu politikası konusunda serbestliği ile AB’nin “yaramaz çocuğu” olarak anılan Hollanda, bu konudaki uygulamaları değiştirmeye karar verdi. Ülkede esrar, marihuana ve joint satışı yapan dükkanların kapatılacağı açıklandı.

İleri gideceğimize geri gidiyoruz. Sigara yasal ama di miii??!! Nalçak Marlboro Man.

Mr. Tickli

Her bir iş görüşmemden ayrı birer makale konusu çıkarabilirim sanırım.
1. IK'cıların kendini tekrarlayan soruları
2. IK'cıların şımarıklıkları
3. Direktörlerde olması gereken fiziksel özellikleri

Tövbe yarabbim günah yazmasın da dünkü beyefendi çok fenaydı nitekim. İlk başta hoşuna gitmeyen birşeyler söylediğimi düşündüm yüzündeki ifadeyi görünce. İri açık mavi gözlerinden birini kocaman açıp kaşını yaklaşık 5-6 cm yukarı kaldırıyordu, Casper görmüş gibi. Aynı hareketi ben konuşmazken de tekrarlayınca ahanda dedim, bulduk tikliyi. Kalan 55 dakika boyunca o göze bakmamak ve gülmemek için insan üstü bir gayret sarfettim. Oldukça da başarılıydım diyebiliriz. "Bu pozisyona neler katabilirsin?" sorusunda gerçekte aklımda olan cevabı vermedim veremedim, o ise tatmin olmadığını söyledi. İçim kalktı öğh. Zihinden geçen rahatsız edici düşünce ve imgeleri kovuşturduktan sonra yaklaşık 1 saatlik görüşmenin sonuna gelmiştik ki ağzımdaki baklayı çıkardım:

-Şikayet olarak algılamanızı istemem, fakat IK bölümünüzle ilgili olarak söyleyeceğim birkaç şey var.
-Buyrun, La Santa Roja Hanım.
-Cuma günü arandığımda bugünkü görüşme için saat 14:00'ın uygun olduğu söylendi IK'cı ÇokHızlıveManasızKonuşan Hanım tarafından. Kendisine o saatte benim uygun olmadığımı söylediğimde ise en fazla 14:30'a alabileceğini belirtti. Ben çalışan bir insanım, sizin istediğiniz anda uygun olmak durumunda değilim, olamam da. Sizlerin bizi seçmesi gibi biz de sizi seçiyoruz bu tür kriterlere bakarak. Bugün 14:00'de çok önemli bir toplantım vardı (Yalaann!) ertelemek için çok fazla uğraştım. Sonuçta şu an o firmada çalışıyorum, işlerimi eksiksiz ve düzenli bir şekilde yerine getirmek durumundayım. Beni gerçekten çok büyük sıkıntıya soktunuz. Daha esnek olmak durumundasınız.
(Mr.Deli Göz Moody'nin yüzünden bir gülümseme geçer)
-Teşekkürler La Santa Roja Hanım, geri bildiriminiz için. Yanınızda bir fotoğrafınız var mı?
-Olacaktı, bir saniye.

Şimdi bu adam kapılara dağıtıp bir daha bu hatunu içeri almayın demek için mi istedi fotoğrafı, IK'cı kadına şikayet etmek için mi, aklında daha iyi tutabilmek için mi? Azarlanmayı seviyor sanırım :p

25 Kasım 2008

Interview Part.2

Şu cevaplara yakın şeyler söylediğim görüşmeden sonra beğenilmiş olacağım ki bugün de direktörleriyle görüşmek için çağırıldım. Lakin salak IK'cılarına uyuz olduğum için gitmeyebilirim. Ya da IK'cılarını şikayet etmek adına da gidebilirim. Kendisiyle aramızdaki dialog aşağı yukarı şu şekilde gelişti:

-Merhaba ben Blabla'dan arıyorum La Santa Roja Hanım, direktörümüzle görüşmek için Salı günü saat 14:00'de sizi bekliyoruz.
-O saatte uygun değilim daha geç bir zamana alabilir miyiz?
-14:30'a alabilirim ancak. Falanca Bey'in bir de 15:30'da görüşmesi var.
-14:00 ile 14:30 arasında bir fark yok. Toplantım olduğu için o saatlerde orada olmam mümkün değil.
-Anlıyorum fakat başka uygun bir zaman yok.
-İyi, o halde muhtemelen gelemeyeceğim.
-14:00'e mi yazayım 14:30'a mı?
-14:00 deyin ama söylediğim gibi muhtemelen gelemeyeceğim.
-Peki, iyi günler.
-İyi günler.
Telefonu kapattıktan sonra ben:
-Orrospu.

Adam gibi IK'cılar, görüşme yapacakları kişiler çalışıyor ya da gün boyu okula gidiyor olduklarında akşam kalıp 6'da 7'de bile mülakat yaparlar. Tayyareden IK'cılar ise "Bitse de gitsek" modunda şakada şukada halleder görevi. Adam gibi şirketler, şirketlerin çalışan seçmesi gibi çalışanların da şirketleri seçtiğini bilip "Şu saatte şurada olacaksın çünkü ben öyle istiyorum" direktifinde bulunmaz. Bu yazının anafikri; bu şirket tayyaredir. Nokta.

24 Kasım 2008

Tv karakterlerini içselleştirme üzerine

Bir Carrie Bradshaw, iki Meredith Grey. Çıkmayın karşıma ağzınızı yüzünüzü toparlayıp elinize vericem. Bu kadar mıymıy, bu kadar bencil, bu kadar geveze, bu kadar gerizekalı olur mu bir kadın yahu!!! Anti-kahramanlar sizi...

20 Kasım 2008

Dünyanın Eeenn Yakışıklısı

Ruh Gıdası

Jarabe de Palo - Bonito
Dinleyin dinlettirin. Ahanda buradan :)

19 Kasım 2008

547,5 gün

İş aramak için çoook güzel bir zaman seçmişim.
TOBB başkanı krizin en az 1,5 yıl daha etkili olacağını söylemiş.
Biiirrr buçuuukkk yııll!!! Ölelim a.k.

18 Kasım 2008

Benk

TaylanOV'un da bahsettiği Akbank'ın işten çıkarmalarından sonra sıra Citigroup'ta imiş.

18.11.2008 @ Radikal:
NEW YORK - ABD’li Citigroup 53 bin kişiyi daha işten çıkaracak. Planın kamuya henüz açıklanmaması nedeniyle adının açıklanmasını istemeyen bir kaynak, bankacılık devinin gelecek çeyreklerde 53 bin kişiyi daha işten çıkarmayı planladığını bildirdi.
Bu arada, İngiliz Sunday Telegraph gazetesi JPMorgan Chase bankasının gelecek yıl dünya çapında 3 binden fazla kişiyi işten çıkaracağını yazdı.(aa)

İyi ki bankacı olmamışım :p

HaSiBeCe

Şurada da belirttiğim üzere çok pis bir Advantage Club Lounge kullanıcısıyımdır. Uçağımın kalkmasına 2 saat kala havaalanında olur, pasaport işlemlerini hallettikten sonra free shop filan dinlemem atarım kendimi Advantage'in beleş yeme/içme diyarına. Hatta Advantage Card'ı elimde tutmamın yegane sebebidir bu. Lakin bugün gelen hesap özetimin 2. sayfasında yazdığı üzere;
"1 Ocak 2009 tarihi itibariyle Advantage Club Lounge'ın ayrıcalıklı hizmetlerinden kişi başı 50 YTL karşılığında faydalanabilirsiniz."miş. "Hadi ordan!" diyoruz buradan kendilerine. Başka hiçbir lounge beni kabul etmediğine göre (Dokuz isimli şahıs yüzünden Bonus'un lounge'ını zorlamış fakat içeri alınmamışsızdır ki bundan sonra nasla nasla denemem böyle bir rezilliği) aşağıda McDonalds'ın iğrenç kahvesini içip freeshop freeshop dolaşacağım.
Sizin de bilginize, erkenden gidip kalakalmayın sonra :p

14 Kasım 2008

Sarıp sarmalanacak Sarman

Dün akşam uzun bir süreden beri ilk defa ağladım. Çok çaresiz hissettim kendimi.
Sorun iş, güç, para, aşk, ev filan da değil. Sorun uyutulacağı günü bekleyen sakat bir kedi ve benim onu alamamam. Evdeki 2 canavar ayakta bile zor duran bu zavallıyı paralar. N'olur google'dan ordan burdan bloğa birileri denk gelsin de benim gibi içi erisin, alsın evine götürsün, sevsin baksın ona. Ayrıntılı bilgi burada ve kedinin videosu da burada. Panter Emel değilim ama elinden bir şey gelebilecek olan varsa da vesile olursam...

12 Kasım 2008

Ah Nerede Vah Nerede

Bugün gittim görüşmeye süslenip püslenip son moda kısa botlarımı da ayağıma geçirip. Bir IK'cı, peşinden de ilgili bölümün pazarlama müdürü ile görüştüm. Görüştüm görüşmesine de...
Kocaman salonlar, odalar düşünün. Metal sandalyeler, camlarda eski -artık sararmış- jaluziler, boyası dökülmüş kapılar, buz gibi bir görüşme odası (mecazi değil kelime anlamıyla). Tam bir Hulusi Kentmen fabrikası girişi adeta. Hiç alışık olduğum sıcak renklerde döşenmiş, konforlu, yeni, rahat ofislere benzemiyordu. (Alışık olduklarına bak, haspam!) Zaten iş yine B2B, nihai tüketiciye bir ulaştıramadılar beni! Velhasıl kelam, ı-ıh gibi görünüyor. Kariyer.net bu aralar sık kullanılanlarımda yine...

Interview with the Yampire

Yarın bir adet iş görüşmesine gideceğim. Bunu en son 2 yıl 3 ay önce yapmıştım. Paslanmış mıyız göreceğiz bakalım.

- Neden bizi tercih ettiniz?
Siz en iyisiniz!!
- Neden sizi tercih etmeliyiz?
Ben en iyisiyim!
- 5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
En iyi yerdee!
- Kendinizde beğenmediğiniz 3 özelliğinizi söyleyiniz.
Mükemmelliyetçiyim, ayrıntılara önem veririm, doğru bildiklerimi söylemekten asla vazgeçmem. (Ziee)
- Kendinizde beğendiğiniz 3 özelliğinizi söyleyiniz.
Sonuç odaklıyım, iletişim kabiliyetim yüksek, empati yeteneğim gelişmiş. (Vışş)
- Bu pozisyona neler katabilirsiniz?
Üçüncüyü... (Tövbe tövbee)

Allahım sana geliyorum. Şu IK'cı milleti ne zaman sıkılacak kendinden?

10 Kasım 2008

Dinci Derneklerden 10 Kasım boykotu

10.11.2008 @Radikal:

İslamcı dernek ve vakıflar ortak bir açıklama yaparak, 10 Kasım'dan başlamak üzere tüm resmi bayram ve törenlerin boykot edilmesi çağrısı yaptı. Çağrıda, resmi törenler "ilkel müsamere ve ayin" olarak tanımlanarak, "Kendisine saygısı olan, çocuklarına değer veren, onların kimliksiz, kişiliksiz birer fabrikasyon ürünler halinde şekillenmelerine karşı çıkan herkesi de önümüzdeki 10 Kasım'dan başlayarak bu saçma ritüellere, anlamsız propaganda ayinlerine, İslami kimliğimizin tahkir edildiği organizasyonlara tavır almaya çağırıyoruz" denildi.
...
"23 Nisan, 29 Ekim ya da 10 Kasım gibi tarihlerde Ulusal Egemenlik, Cumhuriyet, Atatürk'ü Anma gibi isimler altında gerçekleştirilen etkinliklerin ortak noktasında hep aynı hedefin öne çıktığının" belirtildiği açıklamada, resmi törenlerde islami kimliğin karalandığı iddia edildi.

Peki biz buna ne diyoruz Türkçe'de? Elini iyice altına salmak...

Eternity

7 Kasım 2008

Çalı çırpı

Bush'un 8 yıllık başkanlığının ardından orda burda yaptığı sakarlıklar, şapşallıklar, salaklıklar konuşuldu edildi. Radikal bir fotoğraf seçkisi hazırlamış ki kıh kıh güldürdü beni bu cuma günü.

Kıh kıh kıh...

4 Kasım 2008

Dua

Bu şirketten ayrılırken müdürümle yapacağım konuşmayı hazırladım az önce ayna karşısında. Muhtemelen az sonra unutacağım, olsun, self satisfaction oldu.
Allaam sen bana bunu gerçekleştirecek imkan, a.k.a. yeni bir iş, ver n'olursun.
Amin.

Lotus I Hate u!!

Hayatımda gördüğüm en problemli mail programı bu Lotus Notes denen zımbırtı.
Bu problemlerin başka sebepleri de olabilirdi, eleyerek gidiyorum:

1. Ben bilgisayardan zerre anlamıyor olabilirim. - Yanlıışşş
2. Ofisteki bilgisayarım Nuh Nebi'den alma, hatta yatay kasa! - Doğruu
3. İnternet bağlantısı poroblemli, gel-git akıllı bir nevi. - Doğruu
4. Kullandığım Lotus Notes 1999 sürüm falan. - Mümkündür.
5. Artık sabrım kalmadığı için en ufak takılmada Task Manager'a dalıp nlnotes'u harcamakta hiçbir sakınca görmüyorum. - Doğruu
6. Şirketi sevmediğimden şirketin hiçbir şeyini sevmiyorum. Sandalyesi de rahatsız, masası yamuk, kliması yetersiz, telefonu bozuk, printerı dandik, çaycısı Leyla, müdürü uyuzun önde gideni falan filan. - Çok mümkün!

As a conclusion, Lotus rezil bir programdır. Açarım gmail'i kullanırım daha iyidir. Acilen yeni bir iş bulmam lazımdır. Bugün daha salı sabahıdır ve haftasonuna 4 gün vardır. Oh my God'dır.

3 Kasım 2008

İstiridyenin Çilesi

Yareppim bugün fashion girl modundayım ve elimden birşey gelmiyor.
Daha önce bir takıyı bu kadar beğenip istediğimi de hatırlamıyorum. Hayır sanki döpiyeslerim, şifon bluzlerim, tafta tuvaletlerim filan var da gerdanıma da bunu takıcam tamamlayıcı babında. Şeyimin Prenses Diana'sı...

So-Chic sen bünyeye çook zararlı bir oluşummuşsun.

30 Ekim 2008

Hasss-sas

Bunu daha yeni farkettim:

27.10.2008 @ CNNTürk:

AK Parti, partili belediye başkanlıklarına bir yazı göndererek, "içinden geçilen hassas dönemde toplumsal sorumluluk ve duyarlılık bilincinin gereği olarak" 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda resmi kutlamalar dışında bütün eğlence ve şölen programlarının iptal edilmesini istedi.

Nitekim Ankara'da pek bir kutlama yapılmadı diye biliyorum. Ankaralılar??
Anadolu'nun pek çok AKP'li belediyesinde de...

"Hassas dönem"inize kafam girsin. Neymiş o hassas olan? Cumhuriyet Bayramı kutlamasını engelleyecek hassaslık nedir ya? Utanmazlık damarınızda şişkinlikler var da hassas mı hissediyorsunuz kendisinizi? Birilerinin bir taraflarını yalamaktan diliniz mi hassaslaştı yoksa? Olur olmaz yerlerde ve zamanlarda göstermelik namazlar kılmaktan dizlerinizde mi problem var? Kendi pis kokunuz yüzünden burnunuz mu hassaslaştı? Paralarınızı saymaktan işaret parmaklarınız hassaslaşmıştır belki de. E sizin işiniz de zor...

Ağırıma gidiyor artık bunlar. Kaldıramıyorum. Benim de onurum hassas.

29 Ekim 2008

Agucuk Gugucuk

Cumhuriyet Bayramı'nız kutlu olsun.
Böyle bir ortamda ne anlamı varsa kutlama yapmanın...
Geçen aylardan birinde, ki ilgili blog yazısını bulamadım, sansürü protesto amacıyla blogların açılış sayfalarına "Bu siteye erişim kendi kararıyla durdurulmuştur." gibi bir ibare koymuştuk, hatırlarsınız. Dalga geçiyorlar bizimle ki alın sansür öyle olmaz böyle olur dediler Devlet Baba ve erkanları.
Suç, bazı blogların kaçak maç yayınlarını dava eden Digitürk'ünmüş gibi lanse ediliyor. Digitürk'ü her ne kadar sevmesem ve her ne kadar her ay 49 YTL kazandırsam da adamlar son derece haklı. Dünyanın parasını verip maçın yayın hakkını almışsın, öbür tarafta bir zibidi internet üzerinden yayınlıyor aynı görüntüleri. Ben olsam ben de mahkemeye verirdim vallahi billahi.
Fakaatt... "Zamanla hakimlerimiz ustalaşacak, toptan site kapatmaları yerine sadece kusurlu siteyi kapatacak duruma gelecekler." kabilinden bir açıklamayla acemiyiz canlarım, sevin bizi tavrı takınmaya çalışan Adalet Bakanı'mız, zamanında bilimfelsefedin'i, blogspot camiasına dokunmadan kapatmayı becerebildiklerini unutuyorlar mıdır ki?
Digitürk salağı, yiyemeyeceği şeyin altına girmiş bulunuyor. Adına blog denilen, insanların çıkıp düşündüklerini ve yorumlarını çat çat söyleyip "masum" gençliğin zihnine nifak tohumları ektiği, internet gibi kimsenin birbirinin söz hakkını engelleyememesi gereken bir ortamda özgürce atıp tuttuğu bir nevi açık oturumu tümden kapatmak için bundan güzel bahane olur mu?? Üzerine de "Ya biz daha acemiyiz, hakimlerimiz de yaşlı zaten, gençler bu konulara daha aşina, bizim yaşlı hakimlerimiz de inşallah bir gün öğrenecekler konuları" gibi saçmasapan bir açıklama yapar sempati toplarsın orta yaş üstü bilgisayardan anlamayan kitleden, oldu da bitti. Hayır madem bu konulardan anlamadığınızı itiraf ediyorsun, o zaman müdahele hakkını nereden buluyorsun ki?! Ben gitsem birini kessem biçsem öldürsem, ya tıptan anlamam ama öğrenicem böyle kese biçe, anlayış gösterin, bizim oralarda Oxford da yoktu tıp fakültesi de desem.. Yer misiniz ki?
Burdan söyleyeyim arkadaşlar. Bu yasak da mahkemenin sevgili delillerini toplamasından sonra kalıcı olarak gelecek ve gitmeyecek bir daha. Proxy sitelerinden girip yazıyoruz nasıl olsa diye düşünen mi ararsınız, ne tepki vereceğiz de düzelecek diye boşveren mi... Blog yazarlarının bir birlikteliği olmadığı gibi haklarını savunacak kimse de yok. Zaten kendilerinin de savunma yapmaya hiç niyetleri ve enerjileri yok.
Bu yasak temelli olarak gelecek ve bir daha gitmeyecek. O proxyden bu programdan girip iki cümle yazıp çıkacağız ve kendimizi otoriteye karşı çıkan gözüpek anarşik veletler sanacağız. Hem böylesi daha heyecanlı gelir değil mi, minik özgürlük savaşçılarım benim...
Cumhuriyet Tatili'niz kutlu olsun...

26 Ekim 2008

Yassak Hemşerim!

Len ooluum neler oluyor ben anlamadım?
2 gün gazete okumadık TV izlemedik (Tamam kabul, 2 günden biraz daha fazla olmuş da olabilir) blogger kapanmış?! Sağda solda blogspot'un da kapatıldığını okuyorum ama bu sadece bir kavram karmaşası mı anlamadım. Ya da bu iki servis birleşmiş miydi ki? :p
Ne yorumlarınıza ulaşabiliyorum, ne yazı gönderebiliyorum düzgün yoldan. Proxy sitelerine muhtaç oldum, blog hacklenirse şaşırmayın. Gerçi kim neetsin benim blogumu da..
Türkiye İran'a dönmez diyenler hala o kadar ısrarcı mı bu görüşlerinde acep??

23 Ekim 2008

Zü-züüü

Cumartesi günü kara çocuğum Üzüm'ün ameliyatı var. Kendisi bundan sonra kısır bir kedi olacak. Hala suçluluk hissediyorum ne hakkım var buna diye. Fakaatt...
Dün akşam kalan son koltuk minderlerini çöpe atıp sabah 5'te kendisinin bağırışlarına uyandığımda ve yatak örtüme yine koku bıraktığını gördüğümde bu tereddüt uçuverdi!
Kısırlaştırılmamış bir erkek kediyle yaşanmıyor yaşanamıyor! Poşet ve kağıda bayıldığı için ortalıkta asla ve asla bunlardan bırakamıyoruz, gördüğü anda o rezil sıvıdan bırakıveriyor üstlerine. Bütün koltukları batırdı, hepsi bilmem hangi çöplükte şimdi. Yorganım 3 kere kuru temizlemeye gitti, kırlentlerimizi makinede yıkaya yıkaya şekilsiz elyaf yığınlarına döndürdük, kaç valiz kaç terlik çöpe atıldı, kaç perde kırklandı bilemiyorum. Eski kedimin bize zararı 24 adet minder olmuştu, bununki ise 1 ev.
Yine de... Ne bileyim işte.

Uludağ'dan kapımıza gelen kazık

Birkaç zamandır televizyonda dönen Erikli reklamında 19 lt damacaların depositosuz olduğunu duyan La Santa Roja ve ev arkadaşı Melo, madem ekstra para vermeyeceğiz 1 şişe daha alalım eve de biri bitince yedeği olsun diye düşünür. Erikli'den 2 su isterler, 1'i yeni damacana diğeri de evdeki boş yerine. Su fiyatı 7,90 YTL olduğundan 15,8 YTL'yi hazır ederler. Fakat gelen sucu amca kendilerinden 22,8 YTL talep eder; damacana depositosu 7 YTL'dir. TV'de dönen reklam kendisine söylendiğinde de halihazırda başka bir marka damacanası olanlar için Erikli'ye geçmenin bedava olduğunu bildirir. Ee, reklamlarda böyle birşeyden bahsedilmemektedir ki?
Kandırıkçı Erikli'ye kanmayın a dostlar. Reklamlarda eksik/yalan yanlış bilgi vermek nasılsa cezasız kalıyor diye atıp tutmakta bir zarar görmemiş kendüleri.
Kahretsin ki suları çok güzel. Ve 22,8 YTL ödeyip yeni damacanamızı aldık içeri gıcık gıcık.

22 Ekim 2008

Luna-gaarrkk!

22.10.2008 @ Radikal:

Melih Gökçek'in Ankara'sında son durum

19 Mayıs 1943 tarihinde hizmete açıldığından beri alkol satılan Gençlik Parkı'na içki satışı yasaklanıyor. Gökçek: Parkı aile parkı haline getiriyoruz.
Gençlik Parkı'nın da alkol yasağı içine alınmasından sonra Ankara'da AKP'li belediyelere ait olup içki içilebilen hiçbir sosyal tesis ve park kalmayacak.

Çocukluğumda yıldan en az 2 kere giderdik Ankara'ya, aile büyüklerini ziyarete. Ankara'ya gidince de benim gönlüm edilir, Lunapark'a gidilirdi illa ki. Ahtapot'u çok severdim, midem bulanmasına rağmen. Gondol'dan acayip korkardım, ki hala binemedim şu yaşıma kadar. Çarpışan arabalarda teyzemin dişi kırılmıştı bir keresinde, yine de akıllanmaz her seferinde "Bir jeton daha, bir kere daha" ısrarlarıyla 3-4 tur çarpardım millete. Labirente 1 kere girmiştim, çıkmak oldukça zor olduğu ve dakikalar ilerledikçe artan bir izleyici kitlesi her yanlış yola saptığınızda güldüğü için bir daha denemedim. Korku tüneline girmek isterdim, annem izin vermezdi. Kapanışı dönme dolapla yapardık. Tepeden Gençlik Parkı'nı izlemek çok keyif verirdi. Sonra bir masaya oturur, koyu renk cam şişeden akıllandığımız için kutuda meyve suyu içerdik ben, küçük dayım ve anneannemlerin mahallesinden peşimize takılıp onları da götürmemiz için ağlayan çocuklar. Annemle babam da çay. Çekirdek çitlerdik bol bol, boşalan kesekağıdına da çöplerini doldururduk. Saat 9-10 olunca da eve döner, mahalle çocuklarını yuvalarına dağıtır, biraz oturup yatar uyurduk. Çocuklar da mutlu olurdu ebeveynler de.
Yukarıdaki hikayede çevrede alkol kullanan insanlar yok muydu sizce? Yoo, bir sürü vardı. Ama dikkatimizi çekmezdi, normal insanlardı işte. Dikkatimizi sarıklı, cüppeli, şalvarlı, çarşaflı, ottan boktan tahrik olacak kadar sapık, kaypak, ince bıyıklı, tarikatına göre renkli boneli, başını örtüp götünü açanlarlar kadar çekmezdi. Toplumun "normal" kavramını da değiştirecek bunlar.

Gidelim buralardan...

19 Ekim 2008

Lütfen Uzun Süre Hohlamayınız.

2007 yılından beri faaliyet gösterseler de Dokuz sayesinde yeni tanıştığım bir kozmetik şirketinden, eğer ki siz de henüz tanışmadıysanız, bahsedeceğim bugün. Adı Lush. Bütün ürünleri el yapımı olan şirketin Vejetaryenler için uygun ürünleri de var. Önceleri The Body Shop için pekçok ürün geliştiren takım, daha sonra biz de çok para kazanalım diyerek 1995 yılında resmi olarak Lush'ı kurmuş.Peki nedir bu şirketi benim yazımın konusu haline getiren özellik?

Bir kere çok normal ürünleri o kadar garip hallere sokmuşlar ki insandan merak uyandırıyor. Mesela bakın, bu bir Katı Şampuan. Çok yoğun bir yasemin kokusu veriyor ve 80 yıkamaya kadar dayanıyormuş. Köpürtüp saçlarınıza sürüyor ve yıkıyorsunuz. Benim gibi en son 10 yaşında annesi tarafından saçına Hacı Şakir beyaz sabun sürülen birisi için katı haldeki bu maddeyi kullanmak ilginç olacak.
Ya da Banyo Balistiği dedikleri dondurma toplarına benzeyen toplar var. Küvete attığınızda 3-4 dakikada bütün kokuyu ve muhteviyatındaki yağları suya veriyor. Şu yandaki resimdeki biraz daha alengirli, suya atıldığında içindeki kalpler ve çiçekler de suda yüzmeye başlıyormuş. "Ah bir jakuzim olsa kocaman!!" dedirtiyor. Bizim çükko küvette işlerin zorlaşacağına eminim.
Bildiğimiz Banyo Köpüğünün katılaştırılmış halleri var mesela. Elinizle ufalayıp küvetin içine biraz atıyorsunuz, sonra da suyu açıp köpürmesini izliyorsunuz. Ben bunu ufalamaya kıyamam gerçi :p Ama şunu da belirtmeli ki mağazalarında bu fotoğraftaki gibi sanat eseri halde bulunmuyor bu arkadaşlar. Benim gördüklerim azcık yandan yemiş idi; çiçeği ezilmiş, diğerine değdiği için şekli biraz deforme olmuş gibi gibi... Henüz denemedim ama deneyenlerin yalancısıyım, durulanmaya gerek olmadan çıkıyormuşsunuz banyodan. Çok Amerikanvari...
İşi biraz daha eğlenceye dökmüşler arkadaşlar. Bu sebeple yakın zamanda camlarının "muhafazakar" militanlar tarafından indirileceğini düşünüyorum. Masaj Kremleri dedikleri üzünleri süslü püslü, acayip kokulu sabun kalıbı şeklinde barlar. Barı elinize aldığınızda vücut sıcaklığınızla erimeye başlıyor. İstediğiniz kadarını eritip başlıyorsunuz masaja. Tanıtıma bakın tanıtıma: "Evde telefonsuz, mum ışıklı, en sevdiğiniz film ve bir bardak şaraplı gecenin mutlu sonu, en ideali iki kişi için..." Arsızlaarr!

Erkekler için tıraş kremleri, jöleler; hatunlar ve metroseksüeller için taze yüz maskeleri, katı parfümler, yüz temizleyicileri; keyfine düşkünler için duş jöleleri, banyo köpükleri vs vs vs. Çok ürünleri var arkadaşların. Burnunuz kokulara karşı fazla duyarlıysa mağazalarında dolaşmak biraz problem olabilir ama. Kaşına kaşına bir hal oluyor!

PS. Bu yazıyı Lush International'a da yollasam bana 1 yıl bedava alışveriş hakkı filan verirler mi, ne dersiniz? Ha unutmadan, Gloria Jeans'teki gibi bir kartları var; her 25 YTL'lik alışverişte 1 tane damgalıyorlar kartı. 5. damgada katı şampuan ya da saç kremlerinin istediğinizden 100 gr hediye ediyorlarmış. Cici şeyler...

16 Ekim 2008

Verişveriş

Barcelona fotoğraflarıma hala ulaşamadım. Fotoğraflar geziyi zehir eden zat-ı muhteremin bilgisayarında ve kendisini bir müddet daha göresim yok. Gezi yazısını yazayım diye beklerken de blog başı boş kaldı a dostlar. Bu haftasonu ortak bir arkadaşın doğumgünü var, DVD'ye çek getir demeyi düşünüyorum. Topluluk içinde görüşen eski sevgililer misali; ver DVD'mi al teessüflerimi.
Sinema bloguma yazmaya başladım bu bekleyiş zarfında. Düşündüğümden daha fazla zaman alacak gibi görünse de keyifli birşeymiş.
Canım sıkkın değil, sevgilimden ayrılmadım, ailede bir problem yok Allaha şükür, ofis katlanılmaz olmadı, saçlarımdan hoşnutsuz değilim, evimi seviyorum, kısaca bir problemim yok hayatta. Öyleyse çılgıncasına alışveriş yapma dürtüm neden hortladı anlayamıyorum. Şurada görebileceğiniz lambayı ve burada görebileceğiniz telefonu aldım bir çırpıda. Sonrasında pişmanlık da hissetmiyorum, işin kötüsü. Alışveriş arsızı oldum sanırım. Doyumsuzluk... kötü birşey.
Velhasıl kelam eklemek ve siz sevgili blog okuyucularını uyarmak istediğim de bir konu mevcut. Haziran ayından beri kariyer.net'i tekrar takip etmeye başlamış biri olarak işinize 5 elle sarılın diyorum. Kriz olduğu herkesin dilinde de, korkarım işten çıkarmalar da başlayacak yakında. Bu bok şirkette bir müddet daha kalacağım gibi görülüyor, püü!

12 Ekim 2008

Back to Normal

Kullanılan 2.posta antibiyotiklere rağmen hala genizimde bir canavar yaşıyor gibi sesler çıkarıyorum. Ama biraz daha evcilleşmiş gibi birkaç gündür.
Gezdim-gördüm yazısı için fotoğraflarımın elime ulaşmasını bekliyorum, zira kendileri laptoplu Barcelona gezisi arkadaşının bilgisayarında. Her bir fotoğraf 10 mb olunca kartlar doluyor, taşıyor haliyle! Yalnız 2.günün sonunda elim bir bilgisayar puştluğu yüzünden o ana kadar çektiklerimin hepsi uçtu, Akvaryum'da çektiğim öyle böyle olmayan fotoğraflar da sizlere ömür. Neyse, daha fazla ayrıntı verip gezi yazısının kapsamını daraltmayalım.
Tek bir şey söyleyeyim; daha önce seyahate çıkmadığınız insanlarla uzun yola çıkmayın. Aradan 1 hafta geçmesine rağmen henüz kendilerini özlemedim bile :p

5 Ekim 2008

Prenses Alice

Döndüm ben.
Ama çok hasta oldum.
Hatta serum yiyip 3 gün rapor bile aldım. Rapor da bitti gitti.
Bir insan gezerken kendini bu kadar harap eder mi yahu?
İnsan ağzıyla içip ayağıyla gezmeli...

Sahi, yarın pazartesi. Ne iş yapıyordum ki ben??

28 Eylül 2008

4.Gün

Barcelona'da az biraz İspanyolca bilmek bir işe yaramıyormuş, zira herkeşlerde bir Katalan dili milliyetçiliği! Cerveza bile diyemedim şöyle rahatça.
Sabah uyandığımda alt dudakta 2, üst dudakta 2 olmak üzere toplam 4 adet uçuk çıkardığımı gördüm. O derece vücudu hor kullanarak geziyoruz. Yine de görülmesi gereken her yeri yetiştiremeyeceğimizi düşünen arkadaşlar mevcut. Kendileri Hitler'liğe özenmiş durumda zaten, bakalım aile içi şiddete karışmadan dönebilecek miyiz.
Bir de şu kötü pazar arabaları var ya, bebek gibi kızların adamların ellerinde sokaklarda arz-ı endam etmekteler. High-tech tekerlekler, su geçirmez kumaşlardan kaplamalar filan. Alışverişe, markete, bakkala, çiçekçiye git; dönüşte aldıklarını doldur arabana süre süre getir. Mantıklı aslında.


PS. Ölümüm Desigual isimli mağaza zincirinin elinden olacak. Bu kadar güzel tasarımları olan bir zincir neden her 50 metrede bir mağaza açıp, insanları mecburen içeri sokturup bir tek eteğe 79 Euro verdirir? Neden ama neden??

25 Eylül 2008

FCB

Bu hatun sırf Advantage Lounge'da tıkınmak için uçağın kalkmasına 2,5 saat kala havaalanında olacak. Bu uğurda hala uyanık ve yatmamayı planlıyor.
Beleşçilik ruha yerleşince zor oluyor!
Hasta la vista bebek!

24 Eylül 2008

Boşaltım

Dün akşam "Apandist, bir nevi lavabo gideri işte" dedim.
Bence gayet mantıklıydı. Neden o kadar güldüler ki?

23 Eylül 2008

Politzei

Bunu yazmadan geçemeyeceğim:

23.09.2008 @ Radikal :

ERZURUM’da Emniyet Müdürlüğü’nün Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye (EDAŞ) olan 48 bin YTL’lik elektrik borcu yüzünden trafik ekiplerinin EDAŞ görevlilerini dövdüğü ileri sürüldü. Trafik Şube Müdürlüğü’nde görevli bir baş komiserin kendilerini tekme tokat dövdüğünü iddia eden elektrik teknisyenleri Yavuz Mağ, Muammer Aytekin ile araç sürücüsü Osman Kaya, Numune Hastanesi Acil Servisi’nde tedavi altına alındı.

Eski Türk filmlerindeki klişe bir repliği hatırladım nedense;
"Borcunu ödeyecek bir yol bulabiliriz yavrum"

AD A.Ş.

Bir alttaki postun yorumlarında bahsi geçen aramayı yaparken karşıma bir başka "La Santa Roja" çıktı. Hatun gidip hotmail'den adres bile almış. Bir de msn'im bu diye çığırmış! İntihar üzerine tez hazırlıyormuş, vışş! Böyle yolasım geldi kendisini yaklaşık 2 saniye, itiraf edeyim. Ya bir de kolpacı ve emocu gibi duruyor yazıları ya, neyse...
Kendi adımı taşıyan biriyle hiç karşı karşıya gelmedim. Birkaç kez gıyabında duydum, onda bile direk bir antipati geliştirdim adaşıma. Şükür Ayşe, Fatma gibi sık rastlanan bir adım yok da seri katillikten kurtuldum. Ne biçim narsistlik bu anlamadım ki, benim adım sadece benim olacak düşüncesi?!

22 Eylül 2008

Yo creo que Mrs.Gonzales es una persona muy simpatica

9 günlük bayram tatili resmi kurumlar için geçerliymiş :(
İşine gelince Vergi dairesi modunda takılan, işine gelince en bir özel şirket olan şirketim; elbette ki şimdi özelliği seçti. Pazartesi yarın gün, Cuma ise tüm gün çalışılacak.
İznim kalmadı ak. Bakınız blog tarihimde ilk kez küfrettim. (Ya da bana öyle geliyor, eski bir yazıyı bulup burnuma sokmayınız rica ederim) O derece hüsranlardayım. Keza Cuma sabaha karşı 3'te eve gelip 8'de işbaşı yapacağım.
Nerden mi geleceğim? Ahaha söylemedim değil mi? Alice kulunuz gene tatile gidiyor!!
Bu kez biraz daha uzak bir destinasyona; Barcelona'ya ;)
Quiero una cerveza por favor!


PS. Mrs. Gonzales İspanyolca öğretmenimizdi ve evet, bize öğrettiği ilk cümle kendini sempatik olarak nitelendirdiği, başlıkta geçen kelime öbeği idi. Zavallıcık...

18 Eylül 2008

Amazon

Bir anda nasıl değişiyor insanın hayatı, hiç düşündünüz mü?
Ofisten birinin eşi dün farkettiği bir kitle için doktora gitmiş. Bugün göğsünü aldılar. Kansermiş.
Daha 40 yaşında bile yok kadın.
Benim ailemde de var bu illetten. Hem ana, hem baba tarafında. Daha 26 yaşındayım. Korkuyorum.
Eskiden güneşle doğup güneşle yatarken, bahçeden domates biber yiyip akşamları yıldızlar altında sohbet ederken, geceleri dışarda uyurken yokmuş bunlar.
Geliştik ya, ne mutlu bize...

16 Eylül 2008

Alice yardım istiyor

Dün konuşurken "Şu filmi hatırlıyor musun?", "Bunu izledin mi?" kabilinden, uzun yıllar önce izlediğim ve hala unutamadığım bir film geldi aklıma. Çılgınca google aramaları yaptığım halde ulaşamadım kendisine, okuyanlardan bir bilen varsa yardım talep ediyorum.
1988-89 yıllarında TRT2'de izlemiştim. Hikayeyi tam olarak hatırlamasam da ana hatları aklımda. Evden kaçan bir çocuk, terkedilmiş bir eve giriyor ve orda gördüğü (ama bize gösterilmeyen) korkunç bir şey neticesinde bayılıyor. Bir adam bu çocuğu alıp evine götürüyor. Çocuk sürekli baygın, hiç ayılmıyor ve saçları inanılmaz bir hızda uzuyor. Adamın evindeki çocuk işçiler, bu baygın çocuğun saçlarını kesip kıllardan yağlı boya fırçası yapıyorlar. Bu fırçalarla yapılan resimlerin içine girilebiliyor.
Çok saykodelik bir hikaye olduğunun farkındayım. Görüntüler gözümün önünde olmasa rüya olduğundan bile şüpheleneceğim. Var mıdır bu uçuk kaçık filmi bilen?

15 Eylül 2008

Acıların Çocuğu GM

Az önce Genel Müdürümüzün hapşurduktan sonra kendi kendine "God bless you" dediğini öğrendim. Adamı sevmesem de çok dokundu içime be! Gurbet zor şey...

12 Eylül 2008

Üzüm'üm


Bazen durup düşünüyorum, iyi mi yaptım bu kömürcü çocuğu sokaktan alıp eve getirdim diye. Bencillik mi acaba? Sokakta ölürdü, annesi de yoktu diyorum kendime. Ne olursa olsun hayatını sürdürmek onlar için de bizim için olduğu kadar önemli mi, yoksa özgürlük daha mı hayati bilemiyorum.
Hele şu sokak çocuğuna bakışını yakaladıktan sonra...

Haber Kuşu Alice

Sabahın 8'inde, çalışmaya başlamadan gazetelere şöyle bir göz atarım. Burada yazdığım çoğu absürdlüğü de o zaman farkederim genelde. Bu sabah öyle bir potpori yapmışlar ki Top 10 mübarek! Geri sayımımıza başlıyoruz!!

10. Meğer e-postayı hayalet atmamış.
İki ay önce ölen kocasının adresinden ‘gece gelip gırtlağını sıkacağım’ diye e posta alan kadın savcılığa başvurunca şaşırtıcı bir intikam hikayesi ortaya çıktı.
Ben hiç şaşırmadım canım. Tipik bir 2 kadın, 1 adam hikayesi. Başlığa da bakın, meğer hayalet uslu uslu duruyormuşmuş. Hey yarabbim.

9. Yeni Rektöre Jet Suç Duyurusu :
Cumhurbaşkanı'nın köşke gelen listede ikinci sırada olmasına rağmen Akdeniz Üniversitesi'ne rektör olarak atadığı İsrafil Kurtcephe (!) gelir gelmez ortalığı karıştırmış. Sağa sola "Görevinizden istifa edin. Aksi halde hakkınızda bir şekilde soruşturma açılarak, görevinizden alınırsınız. Doğal olarak ben kendi ekibimle ve kadrom ile çalışmak isterim. Buna karşı çıkmanız halinde yetkilerimi kullanırım.” demeye başlamış bile!

8. Kuşhan’ın kliniği kapatılıyor.
19 yaşındaki Dila Kurt'un ölümünden sonra harekete geçen Sağlık Bakanlığı, Muzaffer Kuşhan’ın Polonezkoy’deki zayıflama merkezinin kapatılmasına karar verdi.
Adamın izni yokmuş, iyi mi. Bu kadar da medyatik bir kişilik, kimsenin aklına gelmemiş rutin kontrolleri yapmak herhalde.

7. Tanburacı: Terim tedavi edilmeli
Fatih Terim'in hakaretlerine maruz kalan Osman Tanburacı: İnsanlar hangi güçlere güvenerek bir medya mensubuna hakaretamis telefon açma fırsatı bulabiliyor.
Ne demiş Terim, ona bir göz atalım hemmen. 9 Eylül'de yaşanan konuşma, Tamburacı'nın Sky TV’de Türkiye-Belçika milli maçına ilişkin yorumlarda bulunmasından sonra gerçekleşiyor.
Bu bize aktarılanı. Ama ben pek garipsemedim yahu.

6. Erdoğan: Esas içmeyenlere yönelik baskı var
Başbakan Erdoğan içki yasağını protesto edenlere cevap verdi: "Esas içmeyenlere yönelik baskı var."
Özkök: Başbakan kontrolünü kaybetti
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Başbakan'ın suçlamasını yanıtladı: "İçki içmeyenlere saldırıldığını hiç görmedim. Ama bunun aksi örneklerini çok gördüm."
Kara Murat benim! Hayır, Kara Murat asıl benim! Hayııırr, Kara Murat bizim komşunun çocuğu!! Ama güzel olan bir nokta var; birbirlerine girdiler sonunda! Nihahıha

5. Doğan Grubu’ndan Fırat’a 1 milyon YTL’lik dava
Doğan Grubu AKP Genel Başkan yardımcısı Fırat aleyhine 1 milyon YTL’lik manevi tazminat davası açıyor.
Ahaha n'olduuu??! Neyi paylaşamadınız kuzularım? Yiyin birbirinizi ohh

4. ‘Yoldan çıktılarsa Allah belalarını versin’
AKP’nin ağır toplarından Bülent Arınç Deniz Feneri Derneği için, ‘Almanya’dakiler şaşırıp yoldan çıktılarsa Allah belalarını versin’ dedi.
Dün akşam Justice diye bir dizi izledim, tipik Amerikan avukatçılık dizilerinden. İyi taraf, mahkemede kötü tarafın eline koz vererek bir lunaparkta olan kazadan lunaparkın güvenlik görevlisinin suçlanıp park yönetiminin aklanmasına sebep oluyordu az daha. Kötü taraf da böyle bir açık bulunca atlıyordu haliyle. Neden bilmem, öyle bir şey geldi aklıma.
Bir de başımızdaki adamların literatürüne bakar mısınız, "Suçlular mahkemede yargılanacaktır"lardan "Allah belalarını versin"lere geçtik. Bu cümle başına yakın zamanda bir "Püü!" ünlemi koyulacağı kanaatindeyim.

3. İngiliz hastanın durumu kötü!
İngiltere'de 6 haftalık ömrü kaldığı söylenen adam malını mülkünü dağıttı. Bir yıl sonra sağlığının yerinde olduğunu öğrenen adam parasız kaldı.
Ahahah bu Kemal Sunal filmi değil mi yahu! Çok klişe :p

2. Onurlu yaşam seviyesinin sınırı ne?
Dört kişilik ailenin açlık sınırını 255 YTL olarak açıklayan TUİK'in Başkanvekili'nin savunması: Yaptığımız hesap doğru. Açlık sınırı kavramını farklı kullanacaksak, farklı isim bulalım. Mesela memurumuzun onurlu yaşam seviyesi diyelim.
Bu sabah Nihat radyoda bunun için güzel bir tabir kullandı. "Acından ölmemek için" gereken gelir miktarı. 4 kişilik aile un, su ve tuzdan yaptıkları hamuru yiyip kuyu suyu içerken teneke barakalarında ısınmak için birbirlerine sokulup uyur, üzerlerine gazete kağıdı örter ve çöpleri karıştırarak bulduklarını yerlerse bence de yeterli bir para.
Bir de utanmadan bunu açıklıyorlar ya, rezillik yemin ediyorum.

1. Trabzon’da gönüllü fişleme coşkusu!
Trabzon’da ramazan eğlencelerinin yapıldığı alanda stant açan polis gönüllü vatandaşların parmak izini kayıt altına alıyor.
Çok yardımsever bir milletiz. Ayrıca çok da dangalağız. Bir insan parmak izini vermek için nasıl gönüllü olabilir?! Bana bir ev, bir de ufak bir araba verirlerse ancak anlaşırız oysa.

11 Eylül 2008

Addicted

Google reader'da okunmamış yazılar 3 basamaklı sayılara ulaştı.
Full-time blog okuyucusu olma yolunda olduğumu farkettim. Her gün yeni birilerini bulup okuyup beğenip ekliyorum listeye. Blog-junkie olma yolunda sağlam adımlar...
Sıkıntımın günlük yaşayışa yansımasını böylece sergiliyorum efenim.
Aaaa!!!

10 Eylül 2008

Bağlantı-SIZ

Şirkette internet kesik. "Neden?" dedik.
Faturayı ödemedikleri için kesilmiş!!
65 ülkede faaliyet gösteren uluslararası, İngiliz tabanlı bir firmadan bahsediyoruz!!
Fatura ödense de 2 gün daha gelmeyecekmiş internet. Bak bak, demiyorlar biz 2 gün daha repoya koyacağız o parayı diye. Yahu bir şirketin aylık ADSL ücreti ne kadar olabilir ki?
Mendil açıcam plazacık önüne. Bu, şirketin kurtuluşu için önerim.
Kendi kurtuluşum için önerim de öğle yemeği vakti 300 gr mat kuşeye 6 renk bastırdığım vernikli CV'mi bütün restorantları dolaşıp takım elbiseli, döpiyesli insanların kucağına koymak. Elbet biri İK'cıdır da keşfedilirim, di mi?

9 Eylül 2008

Huysuz Alice

Mim değmiş bana, ailemizin çalışkan muhabiri Taylanov taraflarından.
Konu : Ev hayatında nelerden nefret ederim?


6 yıllık ev maceramda 3.ev arkadaşını tecrübe etmekte olan bendeniz, baştan söylemek gerekir ki, birlikte yaşaması kolay bir insan değilimdir. Bu cümleden de anlayabileceğiniz gibi nefret ettiğim çok şey vardır, üstüne üstlük kişiden hoşlanmamaya başladıysam normalde umursamayacağım şeyler de batar. Şöyle bir maddeleyelim;

* Mutfak lavabosunun çöp tenekesi haline getirilip bırakılması. Dağınık çalışıyor olabilirsin, ama işin bitince temizlemelisin lavaboyu, senin 1 parmak yağ bulaşıklarının üstünde elma, armut, üzüm gibi tazelikleri yıkamak gerçekten iğrenç.
* Küllüğe çöp atmak. Yapma bunuu!! Küllük sigara içindir ve yanan bir cisim oradaki çöplere değerse yakar/kokar/miker atar. Hele ki sakız, şeker filan atacaksan kork benden.
* Lavaboda saç/kıl bırakmak. Dişlerimi fırçalıyorum ben orda. İki su döküver ardından.
* Klozet kapağının açık kalması. Açmanızı takdir ediyorum sayın beyler, fakat açtığınızı ardınızdan kapatınız. O kapağa temas etmek istemeyebilir ardınızdan tuvalete girecek olan hatun kişi.
* Evin içinde dolana dolana diş fırçalanması. Böyle her an sağa sola saldıracak kuduz hayvan(!) görüntüsü geliyor gözümün önüne. Neden bilmem...
* Gece geç vakitte eve birileri geldiğinde bağırmak/çağırmak, şarkı söylemek, koyu bir muhabbete dalıp kahkahalara boğulmak suretiyle uyandırılmak. Çok sinirli bir insan olabilirim salı sabahı 4:30'da uyandırıldığımda.
* Komşular. Her türlüsünden nefret ediyorum, zira iyisi denk gelmedi henüz.
* Eve gelip çöreklenen beleşçiler. 1 gün eğlencelidir, 2 gün hoştur, 3 gün bıktırmaya başlar, 4 gün çüştür, 5 gün insanlıktan çıkarır. Gidin evinize bee!
* Ben ev dışındayken yatağıma tanımadığım birilerinin yatması/yatırılması. Hele hele bana söylenmemişse ve ben de geldiğimde çarşaf değiştirmeden yattıysam da sonradan öğrendiysem orda birilerinin tepindiğini; brrr!!!
* Bulaşıklar yıkanırken/makineye koyulurken bu tabaktan ben yedim, bu bardaktan sen içtin, bu çatalı ben kıçıma batırdım diye ayırıp sadece kendi kullandıklarını temizlemek. Evvet, bu da geldi şu gençlikte başıma.
* Kıyafetlerimin sormadan/haber verilmeden dolabımdan alınıp aylarca kullanılması, ancak ben "eteğim nerdee" dediğimde dolabının askısından çıkarıp bana verilmesi. (Bak bak, dolaba da asmış)
* Hatunsal kullanılmış materyallerin ulu orta teşhir edilerek Bedri Baykam sanatçılığı yapılması.
* Tuvalet ve banyosu ortak olan evlerde, banyoya girmeden önce "Çiş var mı?" diye sorulmaması. Malum hatunların saçı başı, kılı tüyü derken banyo seansları uzun sürer genelde, bu süreyi içeride kıvranarak geçirmek çok işkencevari.
* Tuvalete okunmak üzere bıraktığım gazete, dergi, kitapların alınıp evin muhtelif yerlerine bırakılması. Pantolon inikken evde kitap avcılığı yapamayacağımdan sıkıcı geçen bir tuvalet macerasına yol açıyorsunuz, bilmem anlatabildim mi.

Şöyle bir daha okuyunca, o kadr da gıcık değilmişim sanki yahu. Yani, mantıklı gıcıklıklar değil mi bunlar :p
Mimi tutsun diye blog dünyasına bir misyoner edasıyla kazandırdığım Dokuz'a, Aydan Atlayan Kedi'ye ve Leydi Ceyd'e paslıyorum. Tembellik yook!

8 Eylül 2008

Eski zaman mazi olur...

İnsan büyüdükçe ya da yaşlandıkça çok değişiyor. Yalnız değiştiğinin farkına varması bu değişimden daha çok zaman alıyor sanırım. Şöyle bir düşündüm de...

* Üniversitedeyken asla yurtdışında çalışmayı/yaşamayı düşünmezdim. Şimdi bir imkan olsa da tası tarağı toplayıp gitsem diyorum.
* 25 yaşına kadar evlenmeyeceğimden ve çocuk doğurmayacağımdan neredeyse emindim. Evliliği bilmem ama, bir bebek isteyeceğim 6-7 yıl sonra.
* Çok realisttim, romantizm çocukça gelirdi. Meğer ben çocukmuşum.
* Aşk yok derdim, aşk varmış o da tek kullanımlıkmış diyorum artık.
* Bana yanlış yapanın canı çıksın derdim, tek kalemde adam silerdim. Bu kadar sertlik, bu kadar çizgi gibi doğruluk iyi olmuyormuş insan ilişkilerinde meğerse.
* Politika boktur sanırdım, meğer bok olan politikacılarmış.
* Mutlu olmak için az şeye ihtiyacım var diye düşünürdüm, insan aldıkça isteyen doymak bilmeyen bir yaratıkmış sonradan gördüm.


* Şu dünyada canımı verebileceğim 3 kişi var derdim. O 3'üne dışarıdaki ciğeri 5 para etmez insanlara gösterdiğim sabrın yarısını bile göstermemeye başladım. Hep orda olacaklar ya, peh...
* Çok arkadaşım var sanırdım, çoğu 4 günlük bir şeymiş.
* Kendimi hırssız diye nitelendirirdim, canımı sıktıklarında insanları itin götüne sokmaktan ve gözlerini oymaktan çekinmediğimi farkettim.
* Çok naiftim, keşke hala öyle olsam.
* Mümküm olduğunca uzun yaşamak isterdim, artık bir noktadan sonra bıkarım gibime geliyor.
* Büyüsem de içimdeki çocuk baki kalacak derdim, uzun zamandır ufaklıktan haber alamıyorum.
* Süperwoman'ım, herşeyin altından kalkabilirim diye düşünürdüm. Çok yoruldum.
* Ailemden hiçbir şey saklamam sanırdım, saklamak gerekiyormuş.
* 6-7 yaşlarındayken elime bıçağı her alışımda karnıma saplamak gelirdi içimden. Şimdi metro gelirken önüne atlayıveresim geliyor. Ama ölümden hala çok korkuyorum.
* Ölümden daha çok korkuğum şey yakınlarımın ölmesiydi, şimdiyse yaşlanmak.
* Aynalara doyamazdım. Şimdiyse bakmayı içim kaldırmıyor, herşeyden bu kadar yakınıp değiştirmek için hiçbir şey yapmayan tembel ve kabullenmiş, yenik kadını görmek istemiyorum.
* Eskiden yüzüme bakıp ruh halimi anlayabilirdiniz, artık çok güzel rol yapıyorum.

Moda, insanın kadehte vişne suyu içmesidir.

07.09.2008 @ Radikal:

İskeledeki içki yasağını protesto ederken gözaltına alınan Tonguç Koç serbest bırakıldı.

Moda İskelesi’nde ‘içki yasağı’na karşı sürdürülen cuma eylemleri, önceki gece polisin müdahalesiyle karşılaşırken, gözaltına alınan Tonguç Koç savcıya ifade verdikten sonra serbest bırakıldı. Bir gece gözaltında kalan Koç, polis aracında bir polis memuru tarafından tokatlandığını iddia etti. Moda sakinleri olayın ertesi günü de sokaklarda içki yasağı eylemini ve polislerin müdahalesini konuştu.

Hiç şansın yokmuş senin, adın da Tonguç oy oy oy. Bir tokatla kurtulduğuna şükret, bunlar adamı faili meçhul da yapmaya başlayacak pek yakında.

5 Eylül 2008

No alkol yes zemzem

05.09.2008 @Hürriyet:

Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, ''alkollü içki satan dükkan ve mekanların denetlenmesi için'' ÖZEL TİMLER kurulmasını kararlaştırdı. Çankaya Belediye Başkanı CHP'li Eryılmaz, ''Alınan bu karar Meclis'in CHP'li üyelerinden saklanarak alındı. Dava açacağız'' dedi.

05.09.2008 @Hürriyet:

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığından, Belediye Meclisinin “gece denetim ekibi” kurma kararının “içkiyi yasaklama amacını taşımadığı”, sadece “sağlık, gürültü, yangın ve iş yerlerinin çalışma saatlerinin denetimine” yönelik olduğu bildirildi.

Ne de güzel bahane buluyonuz siz yaa!

Yatır yatır büyüsün

Biraz parayı bulunca yapılabilecek yatırımlar listeme bir yeni madde eklendi:
Avcılar'da 3 katlı bir bina tutup kız öğrenci yurdu işletmek.

4 kişilik bir oda için 10 aylık dönemde kişi başı 5500 YTL istiyorlar!!
Küçücük bir hesapla tek bir odaya 4 çocuğun 1 ayda ödediği para 2200 YTL ediyor. Bir katta 6 oda olsa, 3 kattan 18 oda eder ki oh ki ne oh. 10 aylık aldıkları parayı 12 ay'a ortalarsak adamların aylık ortalama geliri 33,000 YTL.
Bunca matematikten sonra sıra geldi Sayısal'dan para kazanmaya... :p

4 Eylül 2008

İstifaaaa

İnsanın istediği an herşeyi bırakıp kapıyı çarpıp çıkamaması çok acı.
Modern zaman kelepçeleri bunlar olsa gerek.

Allah seni Davul etsin

Şu hayattaki en dayanılmaz şeylerden biri de acemi Ramazan davulcusuymuş. 6-7 yıldır hiçbir gece davul sesi duymayan bendenizi bile ahenksizliği ile yatağından fırlatmayı başardı eleman.
Düm-tek-düm düm-tek-düm tek tek-düm tek düm-tek tek- düm düm-tek düm
Bu davulcuların adam gibi çalabilmeleri için;
Eğitim şart!
Bu gece de uyanırsam kafasına terlik atmayı düşünüyorum. Umarım daha çok vahşileşmem.

2 Eylül 2008

İtinayla Ruh Beslenir

4 gündür bilgisayarlarımda (ev, iş, eş :p) sürekli dönen bir şarkım var a dostlar:

Gare Du Nord - Pablo's Blues

Hayatımda yaşadığım en zor lyric bulma süreci sonunda sözlerini de yazayım tam olsun diyebiliyorum;

Ah, the woman I love
took from my best friend
Some joker got lucky
stole her back again
You better come on
in my kitchen
baby, it's goin' to be rainin' outdoors

1 Eylül 2008

Anahtar - bölüm 2

Bu sefer öğrenme açlığıyla yanıp tutuşan bir takım arkadaşlar ziyaret etmişler blogu, kendilerini bilgilendirme konusunda yardımcı olabilmişimdir umarım. Şayet olamamış idiysem, azcuk daha uğraşayım istedim:

* Wonderland Online nasıl bir oyun?
Wonderland'le oyun olmaz canım. Yani olur da, oynanan sen olursun. Hala farkedememiş miydin bunca yıllık hayatında?
* Organ Mafyasının Cep Numarası
Turkcell'de bulamadığın için burada arıyorsun sanırım, ee adamlar ünlü ve meşgul. Rehbere kayıt etseler zırt pırt "Alo abi çıkma böbrek var mıydı?"larla uğraşacaklar. Bu yüzden cep numaralarını vermek yerine 0800'lü bir Müşteri Hizmetleri hattı kurulması planlanıyor. Altyapı çalışmaları tamamlanır tamamlanmaz sizleri haberdar edeceğim. Muhabiriniz Cevat Kelle.
* Borcu Batağındayım
Burcu olmasın o? Benim şu hayatta tanıdığım Burcu'ların geneli gıcık insanlardı, o bakımdan batak demiş olabilirsin. Ama eminim ordaa bir Burcu var uzaktaa, ve o Burcuu iyi bir insaann
* Kumaş Pantolon Giyiyorum.
Nerde giydiğine bağlı olarak aferin ya da püü denilebilecek bir insanmışsın. Ofiste, sokakta, süpermarkette bu davranışın takdir edilirken plajda terlikle kovalanabilirsin, demedi deme.
* Şüphen mi var?
Şüphesiz...
* Pazar sendromundan kurtulmak
Bilinmiyor, araştırılıyor. Ama ben çözümü buldum; pazartesini de tatil yaparsak pazar sendromu diye birşey kalmaz!
* Ginepig nereden alınır?
Gine'den. Ehehahe neyse, Eminönü'den alabilirsin, ayakkabı kutusuna koyup veriyorlar. İstanbul dışındaysan da Pet Shop'lara gidip 10 katı paraya temin edebilirsin çok lazımsa. Şirin hayvanlar olmalarının yanında çişlerini eğitimle en fazla 20 dakika tutabildiklerini, 20 dakika sonunda hala kucağındaysa üstüne salacaklarını unutma.
* Kız erkek mimi popo
Burada Mimi arkadaşımızın kimliği öğrenilmeye çalışılmış. Sanırım...
* la tanga roja.com
Ehueheu Allah tependen bakmasın! Kelime oyunu mu yapıyon bana düdük! Sevdim seni Pikachu.
* ğöt arıları
Amazonlarda yaşayan bir tür yabani arı olan ğöt arıları (Lt. apis ğöt) buldukları canlıları hormonların yön göstermesiyle kaba etlerinden sokan arılardır. Kendilerinin çok canayakın, eğlenceli ve entellektüel olduğu rivayet edilir.
* muzip tanrı ismi
Haşa deee!! Şirk koşmak en böyük günah. Tövbe et zındık. Şöyle aratacaksın : "Gavur Yunan Tanrısı Yandanyemiş Şarapçı Pezemenk Keçi Ayaklı Flüdünü Dittiğim Dötten Bacaklı"
Bloğumu mu kapattıracaksın len?!

Bugünlük de bu kadar. Yaz mevsimini resmi olarak bitirdiğimiz şu serin ve rüzgarlı 1 Eylül gününden hepinize esenlikler diliyorum.

31 Ağustos 2008

Alice the tembel businesswoman

Kendimi sabah 9'da finali olan ve daha çalışmaya başlamamış, üstelik derslerin hiçbirine girmemiş zavallı bir öğrenci gibi hissediyorum.
Bu duygu üniversite bitince bitmemeli miydi yahu?!

28 Ağustos 2008

Mahrumiyet Bölgesi

Elektrik yok.
Su yok.
Klima çalışmıyor.
Camlar açılmıyor.
Hava sıcak.
Tuvaletler karanlık ve susuz.
Ofis kolonya kokusundan geçilmiyor.
Müdürlerimiz home office takılmakta, onlara giren çıkan yok.

Ve benden iş bekliyorlar!!!
Bir tarafımla gülmek istiyorum bu zihniyete. Solitaire oynaraktan. Niah!

27 Ağustos 2008

Polis gördün mü kaç...

27.08.2008 @ Radikal :

Bursa ve Sivas'ta dur ihtarına uymayan iki kişi polis kurşunuyla öldü. 2008'de aynı gerekçeyle ölenlerin sayısı böylece 13'e yükseldi.

Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından hazırlanan bir rapora göre 2008 yılının ilk yedi ayında polisin ‘dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle ya da açılan rastgele ateş sonucu 11 kişi öldürüldü. Bu rapordaki rakamlara iki gün içinde iki kişi daha eklendi. önceki gün saat 01.00 sıralarında polis, Sivas’ta ‘dur ihtarı’na uymayan bir aracı takibe aldı. Kaçmaya çalışan araca polis ateş açtı ve aracın sürücüsü 41 yaşındaki Turan Özdemir göğsünden vurularak öldürüldü. Poliste inceleme yapan polis, bira şişeleri buldu. Özdemir, alkollü araba kullandığı için polisten kaçmıştı. Aynı şekilde 25 Kasım 2007 tarihinde Baran Tursun isimli genç İzmir’de kafasından vurularak öldürülmüştü.

Polis'e yol sormayın.
Polis'le konuşmayın.
Polis'e güvenmeyin.
Polis'le göz göze gelmeyin.
Polis gördünüz mü derhal uzaklaşın.
Polis size birşey derse duymamış gibi davranın. Bir kere daha derse canınızı seviyorsanız cevap verin.
İşsiz güçsüz adamları skindirik bir sınavdan geçirip eline tam otomatik silahı verdiklerini unutmayın. Cinnet geçirip ailesini katledenlerin çoğunlukla Emniyet mensubu olduğu gerçeğini gözardı etmeyin.
Kısacası, polis gördünüz mü kaçın.

25 Ağustos 2008

Özgür Colin

19.08.2008 @ntvmsnbc.com :

Kaybolan yavru balina, yatı annesi sanıyor
Avustralya’da, annesini kaybeden yavru balina, bir yatı annesi sanıyor. Öyle ki yatın çevresinden ayrılmıyor ve yatı emmeye çalışıyor. Yetkililer, en fazla 2 aylık olduğunu tahmin ettikleri balinayı kurtarmak için annesini arıyor.


22.08.2008 @ntvmsnbc.com :

Yatı annesi sanan yavru balina uyutuldu
Avustralya’nın Sidney kenti açıklarında bir tekneyi annesi sanan ve emmeye çalışan yavru balina “Colin” uyutuldu. “Colin”in uyutulması, Sidney’de hayvan hakları savunucularının protestolarına neden oldu.

Bir de isim koymuşlar, sevimli sevimli... Show uğruna balinaları havuzlara tıkan zihniyet, şuncağızı kurtaramadı mı? Yaptıklarını daha insancıl bir çözüm olarak adlandırıyorlarmış. Yazık değil mi bu bebeğe :(

?

Hayat ne garip,
Vapurlar filan...

20 Ağustos 2008

Tarih

20.08.2008

Tarihe bakınca bugün böyle daha bir sevimli, daha bir afacan olmalıymış da sözünü yerine getirmemiş, kandırmış beni gibi hissettim.
Böyle tarihlerle ilgili saplantılara bir ad veriliyordu değil mi? Yok 07.07.07'de evlenmek, yok 09.09.09'da çocuk yapmak vs vs.

Düğüm

Kalple beyin savaştığında,

insanın boğazı düğümleniyormuş...

17 Ağustos 2008

Yettim gari!

Geldim ey ahali.
Saçlarımın uçları mısır püskülü gibi oldu. Rengi de turuncu zaten, ohh...
1 tek gün saat 3-5 arası 2 saat güneşlenerek müthiş bir bronzluk elde ettim, cildimi seviyorum.
Gözlerimin altında ne bir halka, ne de bir morluk kaldı.
1 aydır filan İstanbul'dan uzak gibi hissediyorum kendimi, o derece dinlenmişim yani.
Kardeşimin sınav sonuçları belli oldu, İstanbul'a geliyor. Ho hoo beklesin bizi İstanbul geceleri.
Çok süper fotoğraflar çektim.
Tavlayı hala sayarak oynamama rağmen feci öğrendim.
Ülkemizin en güney kısımlarındaki gençler için çığır açtım : araba kullanan bir hatun!

Bir de dialog aktarayım:
Alice, ki başında allı güllü bandanası, boynunda Canon EOS 400D'si, gözünde kırmızı çerçeveli güneş gözlüğü, ayağında bol bol pantalonu, belinde popo çantası (Süper bir icat), tarihi bir ören yerini ailesiyle birlikte gezdikten sonra terketmektedir. Civarda yaşayan ve ailesi muhtemelen pansiyonculuk yapan köylü çocuk bu tipleri görür, görevi pansiyona müşteri bulmak olduğu için önce durup uzun uzun süzer sonra da lafa girer:
Çocuk : Siz turist misiniz?
Alice : Hayır.
Çocuk : Ama turiste benziyorsunuz.
Alice : Turistlerin 4 tane bacağı olur bilmiyor musun? Ne alakamız var.
Çocuk : ...

8 Ağustos 2008

!!!

Bunu en son yaptığımda 15 yaşındaydım. O zamandan beri hep yapanlara özenir, ama yanıbaşımda kimseyi bulamadığımdan mıdır, çok alışılagelmiş olduğundan mıdır, klişe bulduğumdan mıdır bilmem hiç yapmaya meyletmemiştim bile. Bu gece yapıyorum tekrar.

Doğum günü çocuğu olacağım ey ahali! :D

Not: Yine tatile çıkıyorum, eşşek miyim neyim di mi :p 1 hafta sonra bronz tenim, ışıl ışıl saçlarım ve morlukları geçmiş gözaltlarımla görüşmek üzere...

Hulk Konserleri

Dün akşam saat 19:30 suları... Sokağa girdiğimde kocaman bir kamyonun yolu kapattığını görüyorum, mahalle muhtarı misali herşeyden haberdar bakkala sorduğumda aldığım cevap ilginç : "Konser varmış."


Şimdi, adres vermeden sokağımı tarif edeyim size. Tek yönden trafik akan bir daracık yol. Yol kenarında 1 sıra park etmiş araçlar. Şişli ilçemizin köhne arka sokaklarından biri diyebiliriz yani. Debisi (1 saniyede geçen araç miktarı) 1/360 olan sakin bir muhit.

Saat 20:00 sularında gürültü gelmeye başladı hafiften. 20:30 gibi doruk noktasına ulaşıldı. Bir kadın, bir adam, sonra bir başka adam, tekrar bir kadın sırasıyla elektro saz eşliğinde çığır çığır Türk Halk Müziği icra etmeye başladılar. Ben evimde sinirden ve şaşkınlıktan gülmeye başladığım sırada Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül aldı eline mikrofonu. O anda Şişli'nin 4 noktasında birden Halk Konserlerinin sürdüğünü söyleyip başladı seçim vaazını vermeye. Şişli'nin 3 noktasında daha benim durumumda olan garibanlar vardı demek ki. Bu adam 4 konseri de dolaşıp konuşmadan hayatta kesmezler müziği kanısına vardım. Konuşma bitti, elektro saz aldı sazı eline tekrar. İşkence saat 22:30'a kadar sürdü. Son 1,5 saat boyunca camımızın önünde çekirdek çitleyip arada göbek atan bir takım kadınlar peydah oldu. 22:30'da müzik sustu, kadınlar çekirdeklerini çitleye çitleye ve günün dedikodusunu yapa yapa evin önünden geçip gittiler.

Oy almak için her şey mübahtır. İnsanın 1 ay sonra gelen sevgilisiyle muhabbetinin içine etmek de, di mi!!!

7 Ağustos 2008

Bir patlama daha

07.08.2008 @ Hürriyet:

Üsküdar Belediyesi'nin ek hizmet binasının önündeki çöplükte saat 09.25'te bir patlama meydana geldi. Patlamaya havan topu mermilerinin neden olduğu açıklandı. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra daha çarpıcı bir açıklama geldi. Patlamalar tesadüfen değil bizzat havan atışıydı. Üstelik bir kere değil tam 4 havan atışı... Şok eden bu bilgiden sonra gözler havan mermilerinin patladığı belediye ek tesislerinin 500 metre ilerisindeki 1. Ordu Komutanlığı'na bağlı Selimiye Kışlası'na çevrildi. Sızan bilgilere göre havan atışlarının asıl hedefi belediye binası değil Selimiye Kışlası'ydı.

Neler oluyor yauu?? Canlı bombayı, çöpe bırakılan bombayı filan aştık artık, bu seferki havan topu?! Nükleer bombaya kadar yolu var bunun gençler.

6 Ağustos 2008

Cumhur'un Başkanı Kayıp (!)

06.08.2008 @ Hürriyet:

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün akşam rektörler atamasını onayladıktan sonra ailesiyle birlikte tatile gitmek üzere Ankara'dan havalandı. Ankara-Antalya rotası çizilen uçak havadayken rota değiştirirken, Gül ve ailesinin nereye gittiği bulunamadı. Doğan Haber Ajansı Gül'ün uçağının Dalaman Havaalanı'na indiğini belirledi ancak daha sonra nereye gittiği öğrenilemedi.

Bir Mission Impossible durumu yaşıyoruz ülkecek. Bu ne gizlilik Allahasen? Sanırsın ki MOSSAD, gizli ajanı MXA8K'yı gizlice İran'a sokuyor. Tarikat kampına filan mı gidiliyor tatile de böylesine bir gizlilik sürdürülüyor? Brad Pitt'le angelina Jolie'nin ikiz bebeklerini görüntülemek bile Abdullah Gül'ü yakalamaktan kolaymış :p

5 Ağustos 2008

Ayrıl da gel Freeman!

Bir trafik kazasında ağır yaralanan Morgan Freeman, ölümle pençeleşiyormuş. Arabadan çıkarılma esnasında cep telefonuyla kendisinin fotoğrafını çekmeye çalışan kişiye "Bedava yok!" diye bağıracak kadar nüktedan ve kendindeyse kurtulacaktır diye ümit ediyorum.

Neden bilmem, çok severim kendisini. Belki Driving Miss Daisy'deki çekingen ama anlayışlı Hoke yüzünden, belki Robin Hood'da arkasında olan biten hiçbir şeye aldırmadan kıldığı şekilsiz namazından, belki Unforgiven'daki sadece gerektiğinde ağırlığını koyan ortaktan, ya da Se7En'daki anlayışlı hocadan, Bruce Almighty'deki muzip Tanrı'dan ya da Danny the Dog'daki sabır ve sevgi timsali âmâdan kaynaklanıyor bu sempati. Umarım 71 yılda aramızdan ayrılıp gitmez de kendisini daha bir sürü şeyde izletir bu kapkara dede.

4 Ağustos 2008

Sweet heart

Kardeşim sevgili yapmış. Ve bunu facebok'tan öğreniyorum. How nice...
Çok pis kaynanalık damarım tuttu. Çocuğun facebok profili de kapalı, inceleyemiyorum. Bir poke atsam da cevap verse, profil açılsa diyorum da tuttum kendimi. Bir ihtar şöyle filmlerdeki gibi "Onu üzersen kendini ölmüş bil adamım" geçiyor içimden. Film izlemeyi azaltmalıyım sanırım :p
Abla=abi yarısı mi yoksa abla=anne yarısı mi bilemedim şimdi...

1 Ağustos 2008

Ah Deezer vah Deezer

Neler oluyor internete bugünlerde anlamadım. Kapanan kapanana. Gemi azıya almak diye bir tabir var ya bizde, neyse...
Buzcevheri ve Taylan yazmış bugün, Dailymotion kapandı diye. Töbe tööbe çekip biraz müzik dinleyim diye Deezer'ı açayım dedim. O da ne?! "Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir". Cümlenin sonunda kimin bu saçma kararı aldığını gösteren bir ibare olmadığı gibi nokta bile koyulmamış. İlginnçç...
Bir bakın youtube'a, bir de deezer'la dailymotion'a. Kendini hacker sanan bir lamer işi mi bu, Adalet Bakanlığı'mızın parası kalmadı adam gibi IT'ci tutacağına internet cafedekilere mi yaptırıyor kapattırma işini, yoksa o kadar çok site kapanıyor ve insanlar o kadar tepkisiz ki "Ağmaaan nolcek" demeye mi başladılar?


Ciddiyete bakın, anlarıyla şanlarıyla yazıyorlar mahkemeler isimlerini.

Bir de şu laubaliğe bak baakk! Bir gariplik yok mu sizce de?

30 Temmuz 2008

Hot


Yaz bebeği olmak sıcağı sevmek anlamına mı geliyordu, yoksa nefret etmek mi?
Havanın gavur şeysi gibi yandığı bu günlerde katiyen soğuk suyun altına girememem bu yüzden olabilir gibime geldi. Manyak gibi en fazla sıcağa yakın ılık suyun altına girip 10 dakka böyle ohhh durur mu insan? Naylon gibi sıcakta yumuşama özelliğim var sanırım...

28 Temmuz 2008

Son Dakika

Saat 21:50 sularında Güngören'de meydana gelen patlamanın ardından yaklaşık 10 dakika sonra ikinci bir patlama gerçekleşti. İnsanları ikinci patlamanın gerçekleşeceği bölgeye adeta yem atar gibi çeken ilk patlamanın ses bombası, asıl zararı veren ikinci bombanın ise plastik patlayıcı olduğu belirlendi. Şu anda 14 ölü, 15'i ağır olmak üzere 140 yaralı bulunuyor.
İlk patlamaya sebep olan ses bombasının beton bir çöp bidonuna yerleştirildiği, bu bidonun hemen yanında bir telefon kulübesi bulunduğu, ikinci bombanın patladığı bölgede de bir başka telefon kulübesi bulunduğu belirtildi. Bu yüzden bombaların telefonla patlatılan uzaktan kumandalı düzenekler olduğu söyleniyor.
Bu, 26 yıllık hayatımda duyduğum en iğrenç, en aşağılık, en üzücü ve en sinirlendirici olaylardan biri. Balık yemler gibi ilk bombayla yardım etmek isteyen insanları bir bölgeye çekmek ve hepsinin ortasında ikinci bombayı patlatmak... O kadar midem bulanıyor ki şu anda anlatamam. Sabaha kadar uyuyamayacağım. Mideme ağrılar girecek. Nefretle dolan kaşlarım çatılmaktan ağrıyacak.
"Küçük Amerika" diye geçinen Türkiye'min "Küçük 11 Eylül'ü" mü acaba bu? 14 canın hesabını Ergenekon'a mı kesecekler? "İnsanların böyle yoğun bulunduğu bölgelerde sivil polisler olmalı" isteğini NTV canlı yayında herkese duyuran vatandaşı bahane edip Polis Devleti'ne temel mi oluşturacaklar? Yoksa Korku Devleti projesinin bir kolu mu bu? Yarın iş çıkışı eve gelirken metroyu bomboş mu bulacağım? İnsanlar serin bir yaz akşamında ailecek yürüyüş yapıp çekirdek çitlemeyecek mi artık? Daha önce sivil halka bu tarz bir saldırı hatırlamadığım için PKK'ya atılacaksa suç, ondan da emin olamayacağım. Sanki PKK kendi başına hareket eden bir oluşummuş gibi, "Bütün suç onların" deseler, onlara bu emri veren Big Brother'ın bizim sevgili hükümetimizin kimbilir hangi projesini desteklemek için bunu yaptığını düşüneceğim. Ordunun bütçesi mi arttırılacak, daha fazla silah alabilmek için? Ya da polisin yetkisi mi abartılacak, "Telefonla patlatılmış bombalar bunlar, biz de telefonları dinleyebilmeliyiz" diyerek? Sokakta durdurulup üstümüzün aranabilmesine mi yol açacak bunlar? "Bombacının görüntüsü M.O.B.E.S.E kamerasına yakalanmış"la övünüp bütün sokakları kameralarla mı dolduracaklar ya da? Ne için yaptığınız bunu ha? Ne için insanlar bundan sonra bir patlama duyduğunda yardıma koşacaklarına evlerine sinecekler? Ne için öldürdünüz 14 insanı? Allah binbir türlü belanızı versin.
PS.Cumhurbaşkanımız çıkıp "Bu saldırıyı yapanları lanetliyorum" demiş. Büyücü müsün sen be?!
PS2. Bu olay yaşandığında sazlı, sözlü eğlence programlarını kesip "Son Dakika" haberlerini vermeye tenezzül etmeyen TRT1, Star, Atv ve Kanal D : Geberin hepiniz!!
PS3. Sabah sabah büyük gazetecilik olayıymış gibi kopan kolları bacakları, yerde yatan çocuk cesetlerini ana sayfaya taşıyan gazeteci müsvetteleri! Aferin, çok güzel işler başarıyorsunuz. Patlamalar lokaldi, korkunun ve paniğin bütün Türkiye'ye yayılmasına ne de güzel hizmet ediyorsunuz agucuk gugucuk

26 Temmuz 2008

İşimdeyim Gücümdeyim

Dün fotoğrafçılar ve dergi editörüyle birlikte çocuk çekimine gittim. Önce Ataköy'de 4 yaşındaki kız ikizler, sonra Şişli'de 1,5 yaşlarında çok tatlı bir erkek çocuğu çekildi.

Sonuçlar:

* 1,5 paket filan sigara içmişim.
* Belimde fıtık olduğundan şüphelendiğim bir ağrı peydah oldu.
* Karnım kocaman şişti, kendimi balon gibi hissediyorum.
* Rehabilite olup aklımdan bütün gün yaşananlar çıksın diye gidip Raffaello'nun Melekler tablosunun puzzleını aldım, dertsiz başıma dert!
* Başımın ağrısı geçsin diye 12 saat uyudum.
* Bebeler poz versin diye yaptığım şebekliklerden utancımdan bir müddet aynaya bakabileceğimi sanmıyorum.
* Çook zengin bir kocam olursa çocuk doğurmaya karar verdim; evde her çocuğa 1 adet yatılı bakıcı düşmeli.
* Olur da ikizlerim olursa onlara asla ve asla aynı kıyafetlerden almamaya karar verdim. Çok korkunçtu.
* Bundan sonra sadece 18 yaş üstü mankenlerin çekimlerine gidebilirim. Bünye başkasını kaldırmaz.
* Çocukları sevmedikçe onlar sizi seviyor. Pek sıkıştırmadığınız için yanınıza geliyorlar fln. İnsanın sevmediği ot burnunun dibinde bitermiş zaten...

24 Temmuz 2008

Sucu Geldi Hanıımm

07.05.2003 - Yeni Şafak:

İstanbul'un su problemini İSKİ Genel Müdürü iken çözen DSİ Genel Müdürü Prof. Dr. Veysel Eroğlu, şehrin gelecekteki su sıkıntısının tek çözümü olarak gösterdiği Melen Projesi'ni de sonuçlandıracağını açıkladı. Önceki hükümet döneminde Japonya'dan kredi talebi girişiminde bulunulan proje için iki aşamada toplam 900 milyon dolar kredi temin edildi.

07.05.2007 - Radikal :

Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, içme suyu barajlarındaki doluluk oranlarında geçen yıla göre düşüş olduğunu, İstanbul, Ankara ve Bursa'da içme suyu sıkıntısı bulunduğunu belirledi.

05.04.2008 - Sabah:

İstanbul Büyükşehir Belediye(İBB) Başkanı Kadir Topbaş, İstanbulluların tasarrufa devam ettiği sürece kentte bu yaz su kesintisi yaşanmayacağını belirtti.

27.06.2008 - CNN Türk:

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, barajlardaki doluluk oranının yüzde 34'lere gerilediğine işaret ederek, ''Tasarrufa devam edildiği müddetçe İstanbul'a su sıkıntısı yaşatmayacağız'' dedi.

07.07.2008 - İnternet Haber:

Başkan Kadir Topbaş, “Susuzluk her daim gündemde, dünyanın artık doğal kaynakları tükeniyor" dedi.

10.07.2008 - Referans:

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, İstanbul'un suyunun bitmek üzere olduğunu ve Melen Çayı'nda kuruma bulunduğunu belirten İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı yalanladı. Bakan Eroğlu dün "Bu yaz su kesintisi falan olmayacak. Melen'de kuruma falan diye bir şey yok. İstanbul'da bir problem yok. Şu anda Terkos'ta yeteri kadar su var. Bunlar, vatandaşa, tasarruf etsin diye söyleniyor" dedi.

24.07.2008 - Saat 01:00 suları : 4.Levent - Levent arasında Kanyon AVM ve Metrocity AVM önlerinde 6 adet su tankeri. Her bir tankerde 2'şer görevli. Alışveriş merkezleri önündeki kaldırımları ve yolları basınçlı su ile yıkıyorlar. Louboutin ayakkabılar toz olmasın diye.
Süper bir milletiz.