29 Ekim 2005

Gezelim Görelim Öğrenelim Yontulalım

9 Eylüldeki entryde Urfa Antep resmi koyucam demişim. Sözünden dönenin ağzına Tarkan'ın dili girsin..

Mekan: Gaziantep'te Murat Katmercisi
İkinci Bahar'da da adı bolca geçen katmer tatlısı efendim. Gördüğünüz üzre bakır bir kapta servis ediliyor. Bıçağı daldırmanızla beraber içinden yeşil bir sıvı fışkırıyor ki bu antep fıstığı tozu ve kaymak karışımı oluyor. Leziz, enfes, duvara tırmandıran cinsten..

Antep'in meşhur bakırcılar çarşısı.
Kalaylısı, kalaysızı. Cezvesi, cıngılı, tası, tabağı..
Çok otantik bi çarşı, ama allahtan tam olarak turistikleşmemiş. Bu yüzden fiyatlar dudak uçuklatıcı cinsten değil. Bu resimdeki gibi güzel görünümlü dükkanlar olduğu gibi eskiciye benzeyen minik yerler de mevcut. Ayrıca küçücük ufacık tefecik kalay atölyeleri ve bakır işleme yapılan tezgahlar da şukela..

Gaziantep Müzesi'nde ayrı bir bölümde sergilenen ve Bergama'dan çıkarılan mozaikler içinde ayrı bir öneme sahip olan "Çingene Kızı". Bu kızın özelliği resmin çevresinde dolaştığınızda gözleriyle sizi takip etmesiymiş, taşlar ona göre bir açıyla yerleştirilmişmiş. Ben dolandım takip eden olmadı, bilmiyorum..

Geldik Urfa'ya.. Büyük oranda bir dini turizm şehri olarak düzenlenmiş bir yer. Ben pek sevmedim açıkçası. Burası da Urfa Kalesi'nden şehre bir bakış. Kalenin altında meşhur Balıklı Göl var ki bunun da bir resmini sizlerle paylaşacağım..

Ve işte Balıklı Göl. Efsaneye göre Hazreti İbrahim'i(atıyorum tutar umarım) ateşe atıyolar, ateş suya odunlar da balıklara dönüşüyo. O zamandan beri de göl kutsal sayılıyor. Sazana benzeyen inanılmaz sayıda balık yaşıyor bu yapay gölde. 25 yeni kuruşa bi avuç yem alıp balıkları besleyebiliyorsunuz. Onlar da köpek gibi alışmış, kıyıda bi gölge gördüklerinde hemen kıyıya yanaşıp ağızlarını açıyorlar. Yem kapma kargaşasında çoğu yaralanmış, yarasız beresiz balık yok.

Yol üstündeki Birecik'te Kelaynak Yetiştirme Çiftliği gibi bir yere uğradık bir de. Zoomlayarak çekebildim bunu, çok ürkek hayvanlar olduğundan kafeslere 10 metreden fazla yaklaştırmıyorlarmış. Sonbahar yaklaşırken hepsini yakalayıp bu kafeslere kapatıyorlarmış ki sıcak memleketlere göç etmeye kalkıp yolda ziyan olmasınlar.

Bu da taze antep fıstığı, görmeyenler için ilginç birşey. Üzüm salkımı gibi. Dışındaki yumuşak kısmın tadı ise çam reçinesini andırıyor. Gaziantep-Şanlıurfa arasındaki yolun iki tarafı da fıstık ağaçlarıyla kaplıydı. Bu dalı ordan yürüttüm. Çarşıda kilosu 6 YTL ama bir kilo asla yetmez..



Bu haftaki Gezelim Görelim programımız da burda bitiyor. Esen kalın..

bayram, yortu, karnaval, balo, bi de bişiy daha

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun herkesin..
Telefonda annem söyledi bayram olduğunu, yoksa farkında bile değilim. Çocukken paso sabahın köründe tören alanında toplatıp yürütürlerdi. Diz altı beyaz çorap ve koyu renk ayakkabı zorunlu. Ekim sonu soğuğunda kısa çorap.. Az küfür etmedim bütün o pantolonlu hocalara..
Şeker bayramı da gelmek üzere. Her gün bayram ne hoş :) Herkes bir yerlere gitmekte, şimdilik planım yok. Annem dayının yanına git diye tutturdu, olabilir dedim, o da telefonda onlara benim gideceğimi söylemiş. Öff ayıkla pirincin taşını şimdi.. Beni evden çıkarmak için insan üstü bir çaba harcıyorlar. Bugünkü bahaneleri: "Çalışmaya başlayınca böyle gezemeyeceksin.". Ben de: "Çalışmaya başlayınca evimin keyfini böyle çıkaramıycam." dedim. İyice uyuşuklaştım. Kapının kilidini sucu için açtım bugün sadece. Kendi kendimi karantinaya aldım sanırım. Mikrobum daha teşhis edilemedi..


Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Midir?
Yüzeysel insan olmak istiyoruuuummm
Gördüğümle yetinmek
Altını deşmemek
Televizyonda pembe dizi izleyip onlarla üzülüp mutlu olmak
Başbakan halka sesleniş zırvalığını yaparken ağzımı açıp dinleyebilmek
Başımı yastığa koyar koymaz uyuyabilmek
Ha, bi de uçurtma uçurmak.. Bunu sadece filmlerde gördüm çünkü.

14 Ekim 2005

ondan bundan

istanbul'a döndüm pazartesi günü. o kadar yabancı ve soğuk geldi ki herşey, valizi falan bi kenara atıp gerisin geri iskenderun'a dönmek istedim. şimdi şimdi alışıyorum tekrar. ama yine de i hate this place..
1 haftadır gebeş gebeş yatıyordum burda da, ama dün sabah bi telefon geldi yasemin'lerdeyken, bu sabah için iş görüşmesine çağırdılar. hemen kuaföre gittim insana benzedim falan fıstık. şimdi görüşmeden yeni döndüm, kadın bizim bi derse konuk konuşmacı olarak gelen birisi çıktı. pek şeker ama iş için beni çoktan seçmiş, baskı altında hissettim kendimi. sen onca zaman finans'tan kaç kaç kaç, şimdi stratejik planlama diye finansın göbeğine düş. pazartesiye karar vereceğimi söyledim, bakalım.. içim kabul etmemelisin diyo, beynimse kabul. zehir gibi bi haftasonu beni bekliyor demektir..
geldiğimden beri bi tek gonca, dilek, yasemin ve ceren'i görebildim. sevgili(!) bölüm arkadaşlarımın organize ettiği bi iftar yemeği varmış cumartesi, insanları görebilmek adına gitmeliyim sanırsam.
şimdi farkettim, tam "sevgili günlük" tadında bi entry olmuş. ee kızmayın abisi, günlerdir blog tutmaya tutmaya unuttu çocukcağız nasıl yazdığını.
bu sefer iş görüşmesinde "cici kız" imajına büründüm. böyle sevimli, şeker, sempatik insan; bir nevi çıtır; şirinlik muskası falan. hakkaten işe yarıyormuş bunu gördüm. tavsiye ederim. görüşülen kişi erkekse zaten havada karada, ama kadınsa da bu zararsız bi minik diye düşündürüp(sanırım) onları da tav edebiliyo. bundan sonra böyle yapıla!

günün yemeği: salamlı yumurta
günün şarkısı: bush - letting the cables sleep
günün atraksiyonu: akşama taksim
kız olursa: ışıl
erkek olursa: ışık








4 Ekim 2005

hüeytt

insan bi kere hastalığa kapıldı mı kolay kolay kurtaramıyo paçasını.. kaç haftadır hala mikroplarla, iğnelerle, ilaçlarla uğraşıyorum. bi de bisiklet çarptı koluma, röntgen çektirmeliyim. adımı da bedevi olarak değiştirmeyi düşünüyorum..
sabahtan beri haber kanalları arasında dolanıp duruyoruz. yok müzakereler kitlendi, yok kitlenmekten vazgeçti devam ediyor, yok haber bekliyoruz.. tek birşeyi anlamamakta ısrar ediyor şu garip beynim; başımızdakiler salak değiller, aksine gayet kurnaz yaratıklar. ben salak değilim, en azından öyle sanıyorum. e çevremdekilere bakıyorum, onlarda da salaklık görünmüyor pek. demek ki kimse AB'ye gireceğimize/ ya da en azından bunun diğerlerine uygulandığı gibi normal yollardan olacağına inanmıyor. e kim kandırılmaya çalışılıyo o halde? fazla mı politik bir blog oldu bu ama kaç saattir izle izle patlamak üzereyim. aday olduk şimdi güya, ne serbest dolaşım var ne mali yardım. neymiş, aday olmuşmuşuz. ben de sizi eşeğin arka bacağı ilan ediyorum, ne olcak uygulamada bi değişiklik olmadıktan sonra..
neyse.. çok dolmuşum yahu. pufffff