22 Mart 2010

Renk-ahenk

Sayısal teorimi ve içinden çıkamadığım ikilemimi daha önce sizlerle paylaşmış idim. Rahat batması kaynaklı problemlerimden bir diğerini bugün yastık altından çıkarttım. Bir möhendizle yapılan tartışma sonucu azcık çürütüldü ama olsun, teori benim teorim, değiştirir değiştirir sürerim ki ben bunu.
Şimdi şöyle ki, ben bir portakala baktığımda da, güneşe baktığımda da, kavunun içine baktığımda da aynı rengin tonlarını görüp buna turuncu diyorum. Velev sen okuyucu, bütün bu saydıklarıma bakıp sen de turuncu diyorsun, değil mi? Ama benim gördüğüm turuncuyla senin turuncunun bir olduğundan, birbirimizin kafasının içine girmedikçe nasıl emin olabiliriz? Belki benim pembe diye adlandırdığım renk tonu olarak algılıyorsundur sen güneşi de, "Güneş turuncu olur" diye öğrendiğinden ona ve ona benzeyen bütün renklere turuncu diyorsundur?
Buna cevap, "iletişim kurabilmek adına geliştirdiğimiz soyutlama yeteneği" oldu; bütün kırmızılara kırmızı diyemeseydik ya da bütün köpeklere köpek; her birini detaylarından ayrıştıramadan birbirinden farklı olarak ele alabilseydik ancak (Burada örnek olarak Borges'in Funes de Memorious öyküsü geldi) iletişim kurmak güçleşecekti belki ama Nietzsche'nin iddiasına göre sanattan ve hayattan çok daha fazla zevk alabilecektik. İşbu soyutlama yeteneği, iki kişinin turuncusu farklı olsa bile aynı isimle anılmasıyla sonuçlanıyor. Burada örnek olarak köpeği veremiyoruz, ellemek suretiyle algılanabilecek varlıklar değil de kavramsal varlıklar benim teorime konu oluyor çünkü. Renklerin ölçülemeyecek birşey olduğu varsayımında bulunarak oluşturmuşken teorimin temelini, "Renkleri ölçmek mümkün ki" yorumuyla inşaatımın iskeleti devrildi ama olsun; ölçülemeyecek birşey bulur bulmaz kelimeleri değiştirerek yeni bir teorinin mimarı olmazsam da ne olayım.

12 yorum:

varol döken dedi ki...

turuncu, yeşil, mor ve her şey olması gerektiği gibi olur...

varol döken dedi ki...

turuncu olayını çok karıştırdılar... ha aralarında bir fark kaldı, o farkla çok renkli oldu... meselam herkesin turuncusuna kimse karışamaz, ha nasıl karışamaz... ben bu turuncu giyerim, o bayan bu turuncu giyer, şu turuncu giyenir, kimsenin kimsenin rengine karışmaya hakkı yok, özgürlük birdir, lakin kurban olduğum allah bütün renkleri eşit dağıtmıştır...

varol döken dedi ki...

bütün yorumlar hızla kirleniyordu birinciliği varol'a verdiler...

varol döken dedi ki...

yorumunuz kaydedildi yeşil, arka fonu sarı, gözlerim pembe...

gel bu perşembe...

varol döken dedi ki...

hayalimdeki renkli kadına çağrılar vol 1.

varol döken dedi ki...

renk menk dedin aklımı karıştırdın nasıl duracağım şimdi...

varol döken dedi ki...

barzo, seni bulduğum yerde laciverde boyayacam!

Aydan Atlayan Kedi dedi ki...

Ben de hep şunu merak etmişimdir; ben senin yüzüne bakıyor ve bir yüz görüyorum, sen aynaya bakıp o yüzü görüyorsun. Seninle benim gördüğüm şey aynı mı?

turumcu dedi ki...

Bence örnek olarak köpek de verebilirsin, ağaç da. Keza özel bir köpek ya da ağaçtan bahsetmiyorsak bunlar da kavramsal varlıklar olacaktır ve köpek dendiğinde benim kafamda canlananla senin gözünün önüne gelen aynı olmayacaktır muhtemelen. Bu konu biraz da Eskimoların dilinde kar yağışını karşılayan onlarca kelime olmasına benziyor, gerçi bunun bir şehir efsanesi mi yoksa gerçek mi olduğunu hiç bilemedim. Son olarak, açılışı öyle bir örnekle yapmışsın ki, anlattıklarını tek başına turuncuyla karşılamak yerine portakal rengi ve kavuniçini de kullanabilirdin, güzide Türkçe'mizde var olan sözcükler hepsi :)

La Santa Roja dedi ki...

Varol bu kadar yorum yapmışsın bir tanesi de konuya dair olsun be gülüm :) Ama renkler iyidir, pek bir severim kendilerini.

Kedi'cim, işte öyle ellemek suretiyle tanımlanabilecek şeylerde evrensel bir tanım olabilir gibime geliyor, o yüzden renk örneğini veriyorum :)

turumcu, senin dediğin şey möhendiz bey'in söylediği soyutlama durumu ile ilgili. Ayrıca Türkçemizi seviyoruz öpüyoruz :)

deryik dedi ki...

annemle kesin aynı şeyi görmüyoruz biz. misal, "yeşil pantolonunu yıkadım" diyo. ya benim yeşil pantolonum yok ki, kahverengi var? cık o yeşil annem için. tamam tüm aile ara renklerde giyiniyoruz, zaten tarifi zor; ama mürdüm ve gri de mi karışır ya? en son artık annemin bana renkleri ters öğreterek sadistçe bi zevk aldığını düşünmeye başlamıştım.

aynı şeyi koku için national geographic denemiş. bi koku örneğini dergiyle dağıtmış, "sizce bu ne" diye sormuş. "gül bahçesi" diyen de olmuş, "çöp" diyen de. bence kesin en azından ara renklerde, tonlarda fark var. "ya da kavramı farklı anlıyosunuz" da denebilir ama o sıkıcı :) neticede gözün yapısı, sinir uçları, yok ışık kırılması, tonla şey giriyo devreye. renk ölçülebilir bi şi tamam; ama hepimizin gözü bir değil ki (mühendis çürüttüm galiba, oh tanrım!).

La Santa Roja dedi ki...

Möhendiz çürütmek en güzel hobidir Deryik! Annelerimizin algıları farklı ama, o konuda da bir araştırma yapmalı National Geographic : Çilekeş Analarımız!!!