Eskiden kahverengi cam şişelerde satılan şeftali suları vardı, bilmem hatırlar mısınız. Çay bahçelerine gidildiğinde büyükler ince belli bardakta ya da porselen fincanda çay içerlerken çocuklara da bu meyve sularından söylenirdi. Kola ya da Fanta da gözdeydi, fakat zararlı şeyler oldukları için sık sık izin verilmezdi çocuğun bunları içmesine. Neden hep şeftali suyu içtiğimi bilmiyorum, sanırım annemler öyle uygun görmüş. Yıllar sonra vişne suyunu ilk denediğimde "Bunu neden bana yıllardır içirmediniz?!" diye hesap sorduğumu da hatırlıyorum. Bir kere içmişim midem bulanmış, ondanmış...
Yaşım 3,5-4 olsa gerek. Tütünçiftlik'te bir çay bahçesinde oturmuş ilkbaharın tadını çıkarıyoruz ailecek. Yanımızda ailecek dost olduğumuz bir aile daha var. Bu dostların da 3 tane oğulları var, bir şımartıyorlar beni prenses kızımız diye, sormayın gitsin. Bu cam meyve suyu şişelerinden pipetle içilirdi o zamanlar genellikle, bense şımarıklık tavan yapmışken üstüme döktüğümde yiyeceğim azarı bile göze alarak tepeye dike dike içiyorum şeftaliyi. (Freud burda meme özlemi diyordu sanırım, peh! Düpedüz haytalık) 3 adet oyun arkadaşımla saatlerce kovalamaca, saklambaç, ebelemece gibi ilkel oyunları oynadıktan sonra annem beni masaya geri çağırıp birazdan gideceğimizi, meyve suyumu bitirmemi söylüyor. Efelene efelene gidiyorum masaya, şişeyi tutup dikiyorum ve ilk yudumu almamla birlikte acı ve şaşkınlık içinde tükürüyorum ağzımdakileri. Bir bakıyoruz, yerde bir miktar meyve suyu yanında şaşkın, kıvrıla kıvrıla vızırlayan bir arı! Garibim çiçeklerle uğraşmaktansa konsantresini bulmuş olmanın sevinciyle, lıkır lıkır içiyor herhal. Babam çat basıyor arının üstüne, sonra 7 kişi birden bana dönüyorlar "Ah noldu sana bitanem"ler eşliğinde. Annemin incelemeleri sonucu ortaya çıkıyor ki puşt arı dilimi, damağımı ve alt dudağımı toplam 5 yerden sokmuş. Ağız haşat oluyor, bu gariban da 1 hafta soğuk çorbalarla besleniyor. Bu olay, küçük La Santa Roja'nın şişeyi tepesine son dikmesi olarak kayıtlara geçiyor.
Düşündüm de daha bir dolu arı hikayesi var bende. Ayrı bir çekiciliğim mi var bu sarı-siyah moda ikonlarına, yoksa arılar hepten manyak herkese mi aynı muameleyi çekiyorlar bilemiyorum. Mümkünse kendileriyle bal, polen, arı sütü ve reçine içine kaçmış böcük haricinde bir münasebetimiz olmasın.
PS. Çocukken size de arı poleni yedirirler miydi bilmiyorum ama herşeye rağmen, kovan girişinde yüksek emiş gücüyle arıların bacaklarına yapışan çiçek tozlarının toplanmasıyla elde edilen bu besleyici gıdanın içinden çıkan kopuk arı bacaklarına görmek üzerdi beni be!
7 yorum:
O arıyı tükürdüğünde ben de aynen o an verdiğin gibi bi tepki verdim şu an. Çok fena bi şey. Bende armut yerken bi tane arı yemiştim öyle. Ama ben daha baskın çıkmıştım ahehaha
O şişeleri bende hatırlıyorum ama sevmezdim ben o şişeleri koyu renkli oldukları için ki zaten pek meyve suyu içen bir çocuk değilmişim ben...
5 yerden arı sokması çok acılı bir şey olmalı hemde dilinden damağından, içim bir fena oldu azizim, iyi ki yutmamışsın...1 tanecik arı soktumuydu beni öleceğimin resmidir acilen çantamda epinefrin spreyi veya iğnesini bulup kendime enjekte etmem lazım...(çantamda yok gerçi bir ara almalıyım, şimdi bi arı soksa beni ölüp gideceğim ha kötü oldum:s)
arılardan köşe bucak kaçmam etmem ama kendileriyle süper muhabbetler kurarım, "bak hacı başıma iş açma şöyle sağdan sağdan uç bak pencereyi açtım senin için, heh sağ yap sağ sağ sağ..." vs şeklinde süper bir diyalog içindeyiz ve bence anlıyorlar ne dediğimizi, yani onların da "şu insanları sokalım lan ne güzel bağırıyorlar şişiyo felan" diye sapıkça düşünceleri yoktur herhalde.
Bir de "Arı Maya" vardı daha geçen haftalardan birinde sordu ablam "mimi bu maya hatundu değil mi?" diye. Çok sinir olurdum ben o Maya'ya, çekirge vardı oydu benim adamım."Evet kesin hatundur gıcık ediyordu insanı izlerken" dedim. Sonra konu kokulu Arı Maya silgilerine geldi; pembe,mavi,yeşil...
Ehuhehe yorum bu yorum, görüşürüz Alice:D
o arı polenlerini çok yedirirlerdi bana. kahvaltıdan hemen sonra ağzıma şaak. tadı da öyle aman aman bişey değildi sinir olurdum. buarada o içi cızz edenlerden biri de benim nedir o ya 5 yerden. mimi sende git kendine ilaç mı neyn bişey al. "bak hacı sağa kay sağa" diye arıyı dışarı çıkarmaya çalışan zihniyetlerimiz olur da "bak ne güzel şişiyo sokalım abi" şeklinde çalışan arı zihniyetleri de olamazmı azizim??
arılarla ilgili bir yazı ve neden bilmiyorum soluksuz okunuyor kendisi, eğlendim. Arılardan hiç hoşlanmam, ben çocukken arkadaşlar ile eğlencesine kızlar arasında genelde teneke kola kutularına basar kendimize topuklu ayakkabı yapardık aklımız sıra. bir kere ben de içinde hala kola olan bir kutuya bastım, içine arılar dolmaya başladı. çıkarmaya çalıştım ama sıkıştı ayağım. ayağımın altındaki teneke kutuda vızırdanışlarını sezebiliyordum, ogünden beri arılardan da topuklu ayakkabılardan da nefret ediyorum. Ah bir kere de şah damarımdan sokmuşlardı, küçük yaşta ölüm tehlikesi geçirmişim doktor beyin söylemesi üzerine. kısacası kendilerinden hiç hazetmiyorum, gerçi "bee movie" ile kalbimi kazandılar ama olsun yine de gıcıklar.
Bence Arı Maya gaydi.
Benim bildiğim tek bir arının 5 kez sokmasının mümkün olamayacağıdır. Çünkü arı kişiyi soktuğunda başka bir iğnesi kalmıyor ve zaten o arı kısa bir süre sonra da ölüyor.
Çocukluğumda hınzır bir arı pantolonumun içine girmiş. Ben de pantolonu giyeceğim. Tam bacaklarımı sokup fermuarı çekeceğim ki o sırada münasip yerimden sokmuştu. Oy oy nasıl bir acıydı. Kimse de öpeyim de geçsin dememişti. =)
o dediğin bal arılarında geçerli buzcevheri. iğnelerini soktuklarında iğneleri orada kalıyor ve hayvancıklar ölüyor. Ama çamur arısı diye tabir ettiğimiz ne işe yaradığı belli olmayan göt arılar soktukça sokuyor. Bal arısını popo kısmındaki kahverengi-sarı çizgilerden, çamur arısını da siyah-sarı çizgilerinden ayırt edebilirsin :)
Yorum Gönder