25 Aralık 2009

Beware of the Politzei!

Deryik yazmış, ben de paylaşmadan edemeyeceğim. İstanbul Barosu'nun polisin kimlik sorması ile ilgili yazısından bir kuple:

2559 sayılı Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu’nun “durdurma ve kimlik sorma” kenar başlıklı 4/A maddesi uyarınca polis ancak bir suç ve kabahatin işlenmesini önlemek, suç işlendikten sonra kaçan faillerin yakalanmasını sağlamak, işlenen suç veya kabahatlerin faillerinin kimliklerini tespit etmek, hakkında yakalama emri ya da zorla getirme kararı verilmiş olan kişileri tespit etmek, kişilerin hayatı, vücut bütünlüğü veya malvarlığı bakımından ya da topluma yönelik mevcut veya muhtemel bir tehlikeyi önlemek amacıyla, makul bir sebebin bulunması halinde durdurma yetkisini kullanabilir. Süreklilik arz edecek fiili durum ve keyfilik oluşturacak şekilde durdurma işlemi yapılamaz. Durdurulan kişiye durdurma sebebi bildirilmeli, nazik davranılmalıdır. Kişilere polis olduğunu belirleyen belgeyi gösterdikten sonra kimlik sorabilir.
Kanunda böyle yazıyor. Kanunda yazan haklarını kullanmak isteyen avukatların başına gelenler de aynı yazıda mevcut. Liseyi zar zor bitirebilmiş, boş gezenin boş kalfası, bir baltaya sap olamamış her işsizi sikko bir sınav ve eğitimle polis yapmaya devam ederlerse, iddia ediyorum çok büyük bir kısmımız polis zaiyatı olup gideceğiz. Çocukken bir tehlikeyle karşılaştığımda polise danışmamızı tembihlerlerdi, şimdi çocuğum olsa ona polis gördü mü uzaklaşmasını öğütlerim. Ülkenin eğitimi, sağlık sistemi ve güvenliği iktidar partisinin masturbasyon alanları olduğundan bu hızlı değişim beni hiç şaşırtmıyor gerçi.

Hayatımda polis denen mahluklarla çok az münasebetim oldu. İlkinde eve hırsız girdikten sonra ifade almaya gelen polisin duvarlardaki Scarface posterlerine uzun uzun bakıp "Resimlerdeki şahıs kim?" sorusuna maruz kalmıştım. İkincisi aynı hırsızlık vakasıyla ilgili evrakları teslim etmeye gittiğim karakoldaki orospu evladı polisin sözlü tacizi ve bağırıp çağırarak orayı terketmem şeklinde oldu. Üçüncüsünde Hacıhüsrev civarında arabayı durdurup bizi dışarı çıkararak arama yapmaya çalışanlara sorduğum ne arıyorsunuz sorusuna cevaben yüzüme bile bakılmadan "Suç unsuru"nu aldım. Dördüncüsünde Dolapdere taraflarında bulunduğum taksiyi durdurup kimliğimi isteyen polisten Rus hayat kadınlarını topladıkları için GBT yaptıkları iltifatını aldım. Beşincisinde, Taksim meydandaki heykel çevresindeki demirlere oturmamam için uyarıp yasak olduğunu söyleyen polise "Nerede yazıyor bu yasak? Hangi kanunda geçiyor?" itirazımla polisin topuklamasıyla son buldu. Altıncısında 4 kişilik bir çekirdek aile olarak yürüdüğümüz Avcılar sokaklarında hepimize birden kimlik soran 2 kafadara ısrarla bunun sebebini sorduğumda aldığım "Tamam sen gösterme" cevabıydı.

Neyine güveneyim, neyine sempati duyayım ben bunların? Literatürde bizi koruması gerekenden geliyorsa asıl tehdit, cebimizdeki göz yaşartıcı spreye mi güvenelim? Bende o spreylerden bile yok ki püüü!

2 yorum:

Ananı Mikato dedi ki...

Liseden sevdiğim bir arkadaşım 4 yıllık fakülte bitirmesine rağmen polislik sınavına girmek gibi bir niyette bulundu. Ben de buna istinaden şu cümleyi söyledim: "Eğer hata kaza sınavı kazanıp da polis olursan seninle arkadaşlığımı bitiririm."

Velhasılı diyeceğim şudur ki bu ülkede polisler kadar mesleğini kötüye kullanan bir meslek grubu yoktur. O yüzden gidin asker olun. Polis olmayın...

La Santa Roja dedi ki...

Yok, asker de olmasınlar ya. Başka meslek mi yok Allahasen :p