31 Ağustos 2009

Kreativ Blogger

"Kreativ Blogger" diye bir ödül dolaşıyor ne zamandır bloglarda. İlk başta moda, makyaj, DIY bloglarında filan görüyordum ki yaratıcılık bence de odur. Sonrasında bloğumun sessiz okuyucularından Poseidon "İlla kreativ mi olacak, okuyorum seviyorum o halde ödülü veririm" diye düşünüp bana da göndermiş sağolsun. Muayen günümde de değilim de biraz oha derecesinde patavatsız olup düşündüklerimi çat çat söylediğim için "Ben yaratıcı blog değilim ki! Hem ben seni tanımıyorum :p" kabilinden tepki vermiş idim. Allahtan alınmadı kendisi, üşenmedi açıkladı niyetini. E yazmak da bir yaratıcılık olduğuna göre bütün blog yazarları bir nevi "Kreativ blogger" değil midir diye çevir kazı yanmasın yapıyorum şu esnada :p Bu tepkimle bir daha kimseden ödül mödül almamayı garantiledikten sonra bu durumda alıp alabileceğim tek ödül olduğundan gerekeni yapacağım. Hem Melozilla'yı bekliyorum gene, zaman çabuk geçer :p
1. Beni ödüllendiren Poseidon'a teşekkür eder, yazılarımı beğendiğini söyleyerek yüzümü gülümsettiği için kendisine müteşekkir olduğumu bildiririm.
2. Beni ödüllendiren Poseidon'un bloğunun linkini zaten verdim her isimde :)
3. Ödülün logosunu yayınladım. Çok hoşuma gitmedi böyle allı güllü ama n'apalım girdik bu işe bir kere.


4&5. "7 Yaratıcı blogger"ı ödüllendireyim. Şu aşamada yaratıcılık algımı biraz açarak blog aleminde herkesin yapmadığını yapmaya çalışan, yenilikçi ve şahsına münhasır arkadaşların linklerini yayınlıyorum.
* Gaykedi
* Cesetizleri
* Salıncakta İki Kişi
* Süt Kutusu
* Korkuluk
* Stil Direktörü
* The Non-Conformist
Görüldüğü üzere çok midesiz bir insanım, her türlü bloğu iyi olduğu sürece okuyabilirim :)
6. Ödüllendirdiklerimi bundan haberdar etmem gerekiyormuş ama kimisi mim sevmez, kimisi çok alakasız olduğundan bunu yapasım yok :p
7. Kendim hakkında 7 ilginç şey yazmalıymışım ki şimdiye kadar bu blogda 777 tane yazdım herhalde :) İlk aklıma gelenleri yazacağım.
* Pazar günleri kahvaltı yaparken magazin programları izlemeye bayılırım, kafamı boşaltmamı sağlıyor. Haftanın başka bir günü, başka bir saatinde tahammül edemem.
* Son derece provokatif bir insanım. İnsanları iyi ya da kötü bir konuda gaza getirip harekete geçmelerini sağlayabilirim. Ama kendim öyle kolay harekete geçemem.
* Otorite elimdeyken şu uruspu patronlardan olurum, yanımdakileri deyim yerindeyse öttürürüm. İş bittiğinde ise pamuk gibiyimdir.
* Benimle ilk defa karşılaşan insanlar çok soğuk, ukala ve burnubüyük olduğumu düşünür; tanıştıklarında ise böyle düşünmeye devam eden kimseyi tanımıyorum. Bir anda samimi olmayanlardanım.
* Yemek seçmediğimi söylesem de bamya, bakla, lahana, pırasa, bütün halde pişmiş soğan, maydonoz, dereotu, tere, roka, ciğer, kokoreç, hurma, karpuz, kısır, kakaolu hiçbirşey, talaş böreği... yemem.
* Topuklu ayakkabılara zaafım var. Çift kapaklı 3 ayakkabılık dolduruyorlar kendileri. O kadar ki babam bu zaafımla başedemediğinde ev hediyesi olarak ayakkabılıklarımı almıştı. Buna rağmen ayda 1 ya da 2 defa topuklu giyerim. Dolabımda olmaları bana yetiyor.
* Kendim pek doktora gitmeyi sevmem, ilaç kullanmaktan nefret ederim ama kedilerimin burnu aksa soluğu veterinerde alırım. Ağızları var dilleri yok gariplerimin, ya ciddi birşeyse korkusunu asla aşamadım, aşamayacağım.

Bitti :)

Ateşle Yaklaşma

Yataktan sürünerek kalkma dönemim bu sabah itibariyle başlamıştır, vatana millete hayırlı olsun. Bunun olası sebepleri :

1. Yaz mevsiminin bu gece 00:00 itibariyle bitiyor olması. Buna rağmen hala tatile gidememiş olmam.
2. Ofisteki arkadaşımın son günü olması dolayısıyla yarından itibaren HERŞEYLE benim ilgilenecek olmamın dayanılmaz ağırlığı. Buna pazarlama planı ve bütçe dahil. Öğk.
3. AK karıları bir yangın merdiveninde sigara içip bir kahveye çıktıkları, peşinden boş bir ofis odasına girip telefonla yarım saat konuştuktan sonra 10 dakika masalarında oturup tekrar sigara çıkıp ay sonunda da çok fazla işleri olduğundan hiçbir şeyin yetişmediğinden şikayet ederlerken; saflık derecesi artık gerizekalılığa vuran şefleri hiçbir bok yapmayıp "elemanını koruyup kollamak" adına onlardan bir iş istediğimde çalışanının çok meşgul olduğunu ve işi outsource etmemi söylerken; direktörlerden birinin oğlunun üniversite kaydı için çocuğu ve annesini şirket şoförü alıp okula götürürken bana "Neden taksi kullandın?" diye sorulurken; hiçbir bölüm adam gibi işini yapmadığı için Pazarlama bölümünde çalıştığım halde ithalat, ihracat, tedarik, satınalma, tasarım bölümlerinin de işlerini takip ederken içine düştüğüm tarifsiz umutsuzluktan da beslenen yorgunluğum.
4. Haftasonu saatlerce dolaşmamıza rağmen sahibinden kiralık 2 tane ev bulabilmemiz; onların da sadece birine bakabilip kaçarak uzaklaşmamızın getirdiği hayalkırıklığı.
5. Melozilla'nın haftasonu gene ortada görünmemesi üzerine artık yıpranan sinirlerim ve evden ayrılık kararımı e-mail'le bildirmemek için kendimi zor tutarken harcadığım efor.
6. AK Melozilla'nın AK kedisini apartman boşluğuna çıkarması yüzünden ayda bir pirelenen kedilerimi korumak için aldığım pire tasmasının keskin, çamterebentine benzeyen iğrenç kokusu yüzünden bulanan midem.
7. İşyerindeki masanın üzerine kocaman gazete yayıp okuyan, kitap karıştıran, arada gözlerini kapatıp kestiren teyzenin bile istifa etmeye karar vermişken benim bunu yapacak lükse sahip olmamamın ve herkesi aynı koşullarda doğurtmayan Tanrı'ya duyduğum kızgınlık.
8. O'nunla birlikte yaşamak konusundaki fikir cimlastiklerimin hep benim aileme takılması ama aslında bunu gerçekten isteyip istemediğime karar veremememin sıkıntısı.
9. Para harcamamak adına şimdiye kadar hiçbir zaman yapmadığım birşeyi yapıp kendimi tutmam, vitrinlere bakmadan geçip gitmem, e-bay'e girmemem vs vs.
10. Beni sevmekten ve iyiliğimi istemekten başka bir gayeleri olmayan ailemin "mutlu" anlayışına sığan bir hayatımın olmaması ve istediğim bu olduğu halde onların kafalarındaki mutlu hayatı asla yaşamayacak olmamın iç huzursuzluğu.

28 Ağustos 2009

Makyaj&Güzellik - Yar Saçların Lüle Lüle

Benim gibi turuncu ve kıvırcık saçlara sahipseniz onları her daim pırıl pırıl ve lüle lüle tutmak için bayağı bir uğraşmanız gerekiyor. Duştan çıktıktan sonra bana bu konuda yardımcı olan ürünler:


1. Karman çorman olan saçı açmak ve yarısını yolmadan tarayabilmek için Schwarzkopf Gliss Sıvı Saç Kremi.
2. O derece karışık değilse saçı açmak konusunda Gliss kadar güçlü olmayan ama hafif durumlarda işe yarayan, aynı zamanda da saç rengini koruyan L'oréal Elséve Sıvı Saç Bakım Kremi.
3. Gliss kullandıysam saç rengimin canlılığını korumak için L'oréal Elséve Anında Bakım. Boya zamanı yaklaşırken bunu pek kullanmıyorum gerçi, nasılsa akmış renk akacağı kadar :)
4. Bir yere giderken duş alıp hazırlanıyorsam, yani 1-2 saat sonra saçlarımı tekrar yıkayacaksam Amway Satinique Volumizing Mousse. Bunu ancak böyle bir durumda kullanma nedenim bu köpüğün saçları ilk sürüldüğünde ve birkaç saat boyunca harika yaparken üzerinden biraz zaman geçtiğinde saçlarımı sertleştirip bukleleri bozması.
5. Amway'le tanışmadan önce aynı amaçla kullandığım L'oréal Studio Boucl' Perfect Bukle Belirginleştirici Köpük.
6. Diğer tüm durumlarda kullandığım, pek sevdiğim, saçlarımın derdinden anlayan, Elidor 7x24 Turuncu renkli şişenin yandan yemiş yeni ambalajı olan Elidor 7x24 Hareketli Bukleler.
7. En üste cila olarak da Elidor Işıldayan Parlaklık Serumu. Hakkaten işe yarıyor.

Yazarken yoruldum yahu! Uygulama ise o kadar da zor ve zaman alıcı değil. 5 dakika önce 1-6-7'yi uyguladım ve toplam 4 dakika filan sürdü. Saç işi zor vesselam...

Makyaj&Güzellik - Fırçalar

Lisede birkaç önemli olay dışında hiç makyaj yapmadım. Mezuniyetime giderken bile annem elinde ruj evin içinde peşimden koşturdu, azcık renk vereyim gel diye. Velhasıl kelam bu işe şimdiki nesil gibi 15'imde girişmedim. Kendi kardeşimden biliyorum, 15'inde glosslar, allıklar, rimeller alınmaya başlanmıştı. Neyse efendim, demem o ki makyaj fırçalarının önemini de ilk başlarda bilemedim. Far paletlerinin içinden çıkan sünger aplikatörlerle idare ediyordum ki ne gereksiz işkenceler çektiğimi şimdi düşününce anlıyorum. 2 fırça o markadan, 3'ü bu markadan yapmamak için e-bay'e girip bir fırça seti alayım dedim. En sonunda beğendiğim set 21 parçalık, deri kılıfı içinde bir heyula oldu.


Doğal kıllardan yapıldığı için likit ürünlere (kapatıcı, likit fondöten vb.) pek değmemesi gereken bu set, $20 gibi birşeydi yanlış hatırlamıyorsam. Set alırken dikkat etmeniz gereken en önemli şey içinde sizin için gereksiz olan fırçaların sayıca çok olmaması. Ben en çok far fırçası kullandığım için böyle birşey tercih etmiştim. E-bay'den benim alışveriş yaptığım satıcının linki burada. Bol bol fırçası var, biri sanırım sizin içindir :)

Makyaj&Güzellik - Sarı&Yeşil Göz Makyajı

Madem dereye giriyoruz, paçaları da sıvayacağız. Elimin hamuruyla makyaj bloğuymuşçuluk oynayacaksam kurallarını da uygulamam gerekiyor. O yüzden bu ne be demeyiniz. Süper makyaj yaptığımı asla söylemedim :p


Bunlar da kullandığım ürünler. Bir de nasıl yaptığımı anlatmam gerekiyormuş.


Göz kapağıma 2 önceki postta gösterdiğim yeşil krem farı, far bazı niyetine sürdüm. Göz kapağının pınara yakın olan kısmına Coastal Scents paletimden sarı farı, orta kısmına Inglot parlak yeşil farı, kenarına (crease bölgesi gibi bir ismi vardı?) da yine aynı paletten koyu yeşil rengi sürdüm. Kaş kemiğinin üstüne Stila üçlü fardaki en açık altın rengini kullandım. Bir sonraki postta atacağım fırça takımımdan bir takım fırçalarla bu renkleri bir güzel karıştırdım. Göz altlarımdaki "Gece yatmaz sabah kalkmaz"lıktan kaynaklanan morluklarımı gidermek için şu yeşil ruja benzeyen Maybelline Cover Stick'i, üzerine de Clinique concealer'ı sürdüm. En üste de cila niyetine azcık Maybelline fondöten geçtim. Alt göz içine Pastel beyaz göz kalemi, alt ve üst kirpik çizgisine de Lancome siyah göz kalemini çektim. Hala adam gibi rimel alamadığım için L'oreal Telescopic rimelle idare ettim. Oldu da bitti maşallah!

PS. Manuel focus yaptığım için azcuk flu olmuş malzemeler fotoğrafı. Affedin beni.

Makyaj&Güzellik - Online Alışveriş

Strawberrynet canımız ciğerimiz...
Dİ!
Aylık indirimleri kimi makyaj ürünlerini makul, hatta ucuz fiyatları çekse de parfüm alırken artık Strawberry'yi kullanmıyorum. Aşağıda kullandığım parfümlerin karşılaştırmalı fiyat listesini gösteren bir tablo yaptım.

Yeni uğrak noktamız FragranceX!

Makyaj&Güzellik - Far Bazı

Yeni çıktı bu meret, far bazı diyorlar. Farların altına sürülen ve renklerin daha parlak, belirgin ve kalıcı olmasını sağlayan krem formunda ürünler. Kimisi renkli nemlendiricisini sürüyor göz kapağına far bazı olarak, kimi kapatıcısını, kimi fondötenini, kimi de bu iş için yapılmış özel ürünleri.
Aşağıda görmüş olduğunuz minikler Watsons'ta kasanın yanında duran 0,99 TL'lik krem farlar.


"Amaan ucuzmuş" diyerek aldığım, pek renk vermediğini gördüğümde kendilerinden vazgeçtiğim ürünlerdi. Gün ışığında flaşlı ve flaşsız çekimle renkleri de işte böyle:


Makyaj bloglarında far bazlarından sıkça bahsedilmeye başlandığında benim de aklıma bu minileri kullanmak geldi. Denedim, sonuç çok başarılı. Pek renk vermese de yeşil tonlarındaki farların altına yeşili, pembe/mor tonlarının altına moru vb. şeklinde kullanıyorum. Elinde böyle kullanmadığı krem farlar bulunan ya da ucuz da olsa far bazına para vermek istemeyenlere duyurulur.

Makyaj&Güzellik - Organizasyon

Makyaj malzemelerimi, takılarımı, tokalarımı organize etmek, elimi attığımda istediğimi bulabilmek için belirli aralıklarla yerleşim değişiklikleri yaptım bugüne kadar. Yok Ikea'dan ahşap çekmece, yok bitmiş bayram şekeri kutuları, yok sağdan soldan alınmış sepetler, kutular, çantalar... Düzen manyağı olduğum için herşeyi ayrı ayrı, düzgünce yerleştirmeyi hiç beceremedim ama. Yıllar sonra, Ikea kataloğunda gördüğüm birşeymiş benim ilacım. Karşınızda, bedavadan azcık pahalı, Antonius!


Hiç ölçmeden aldığım bu 4 Antonius şifonyer çekmecemin içine "Çatt!" diye oturdu ama siz benim kadar ballı olmayabilirsiniz, bir ölçmekte yarar var. Gerçi şifonyer standart Koçtaş şifonyeri, ona göre yapmıştır elin gavuru herhalde.

Bir derdim de komidin çekmecemin sonsuzluğu uzanan karanlığında duran ojelerimi bir arada görmediğim için gidip aynı renkleri bir daha, bir daha almamdı. Bir Flormar 328, Pastel 52, Flormar rakı beyazı her evde bulunması gereken renkler olduğundan, 1-1,5 TL para sayılmadığından ve bazen minik amneziler yaşadığımdan farkettim ki çekmeceye 3 tane 328, 2 tane 52, 4 tane de rakı beyazı stoklamışım. Ayrıca elimdeki renk skalasını tam görmediğimden hep aynı renkleri sürüp sürüp çıkıyormuşum. Onun çözümü de İkea'da, keza İkea evimizin herşeyi. Çook arasam da bu miniğin linkini bulamadım, ama İkea'da çocuk raf sistemleri arasındaydı, fiyatı da 10 TL gibi birşeydi. İçindeki bölmeler ayarlanabiliyor, daha büyük ya da enine/boyuna farklı yerleştirilmiş bölmeler elde edebiliyorsunuz.


Benzer renkleri de bir araya koyunca şahane olmamış mı ama! :)

Cuma Teması 5

Ben masusçuktan makyaj&güzellik bloğuymuşum bugün. Hıhı evet.

27 Ağustos 2009

Hot in Pot


İyi bakın, böyle bir manzarayı kolay kolay göremezsiniz.

Hay makus talihime!

Başımdaki bela bir değil bin değil ki arkadaş! Cep telefonumu cebime koydum 5 dakika önce, evden çıkmadan bir tuvalete gideyim dedim. Sonraki duyduğum ses : Cumburlop!
Hemen kapattım (hala açıktı), bataryayı, sim'i, hafıza kartını söktüm, kuruladım, pirinç dolu kavanoza koydum. Şu internet de olmasa nerden bileceğiz pirinci filan ya.
Şimdi müthiş bir ikilem içindeyim. Bütün sitelerde açmadan servise götürün diyor ama açasım var :p Kapanmamıştı bile alet yahu!
Ahanda arkadaş bu:

Perşembertesi Teması

Geçen haftaki depresif halimle güme giden Cuma Teması için kendimi affettirmek üzere çalışmalara başladım. Böyle bir gece önceden post hazırlamak da hiç yaptığım birşey değil, anlayın o derece şaşaklı geliyorum yarına :p
Beklentileri de iyice arttırayım da rezil olayım iyice. Ah ben ahh :)

Kaçak

Sevgili ev arkadaşım Melozilla, pazar günkü zırvalığının ardından hala şahsımdan kaçmakta. Bir problem olduğunda böyle gece eve gelmemeleri filan da ilk defa görüyorum. Hayır, bir gün geldiğinde evi boş bulacak, o olacak sonunda. Evden ayrılacağımı bile bildiremedim henüz kendisine :p
Bir de ağustos ağustos çorap+spor ayakkabı birlikteliği feci birşeymiş. Ayak pişiği diye birşey varsa ondan olabilirim. Sistitime can feda.

26 Ağustos 2009

İnan!

Sayısal'ın bana çıkmayacağına inananlar olduğunu görüyorum aranızda.
Bu farkediş birkaç gündür ankete verilen cevap sayısının +1/-1 aralığında gezmesinden doğmuştur. İnanın ey cemaat! Dua filan edin birşey yapın. Zira çok ihtiyacım var, anlıyor musun beni.

Süper LSR!!!

Türk milletinin pisliğinden, pasaklılığından bir tür süper güç geliştirdim. Uzaktan gelen bir insanı gördüğümde parfüm/deodorant kullanıyor mu kullanmıyor mu, çok az bir yanılma payıyla tahmin edebiliyorum. Böylece derin bir nefes alıp onu tutarak o zat/zatlar yanımdan geçerken ve rüzgarlarını da alıp giderken kokularından kurtulmuş oluyorum.
Üzerinde kocaman "S" olan kıyafetler giymeyi planlayabilirim.

And the Oscar goes to..!!

Bu havada sistit olabilmeyi başarmış olan bana kocaman alkışlar istiyorum!!!
Dün "Ayaklarım üşüyor" cümlesini kurup akabinde klimaları daha da açan yine bana daha da şiddetli alkışlar istiyorum!!!
Dikenli tel ne ki iki tarafı da kör bıçak ne ki...

25 Ağustos 2009

Mascara Wars

DiorShow vs. Lancome Hypnose vs. Lancome Fatale ?

24 Ağustos 2009

Huzur tüm iyiliklerin anasıdır.

Din esintili eski bir sigorta reklamı vardı, bildin mi adamım?
"Evdeki huzur, zenginlik budur."
Ne de güzel söylemiş bıyıklı amca.

Saygısız LSR

Mekan : La Santa Roja'nın Evi
Tarih : 23 Ağustos 2009, Pazar
Saat : 13:00
Sahne : La Santa Roja'ya sabahtan uğrayan kamyon, eski müzik setini bırakmıştır. Sevdiceği salonda, setin kurulumuyla uğraşırken kendisi de mutfakta kahvaltı hazırlamaya başlar.
Olay Kurgusu : Hoparlörler doğru bağlandı mı diye kontrol etmek için açılan müzik setinin ses ayarını 8 (Yazıyla sekiz)'e getirir La Santa Roja. Müzik setinin maksimum ses kapasitesi 50'dir. Mutfağa gidip domates yıkayıp salata yapmaya başlar. Salonla mutfağın arasındaki mesafe 3 (yazıyla üç) metre olduğundan müziğin sesi mutfağa bile gelmemektedir. Bu sırada ortaya bağıra çağıra çıkan Melozilla, meyve suyu almak bahanesiyle mutfağa gelir. Bu arada La Santa Roja ile aralarında şu konuşma geçer:
M : Ya hayret birşeysiniz, sabahın köründe bangır bangır müzikle uyandım! Hayatımda sizin kadar saygısız insanlar görmedim!!
L : Melo, ses yüksek değil. Dolayısıyla rahatsız olacağını düşünmedik. Keşke gelip uyarsaydın, kısardık.
M : Uyandıktan sonra ne farkeder!!!
L : Küfretmemek için yutkunur, susar ve M.'nin yüzüne "Senin mına koyiim" manasında bakar. Bu esnada bağırarak, ağlayarak, şarkı söyleyerek, kapıları çarparak, birşeyleri kırıp dökerek... kendisini belki 100 defa gecenin 3'ünde, 4'ünde uyandıran M.'ye haketmediği kadar anlayış gösterip her seferinde insanca uyarmasının pişmanlığını yaşamaktadır.
M : Hayret birşey yahu!!! Çok saygısızsınız!!! Hayatımda böyle birşey görmedim!!!
Söylene söylene alt kata inen M.'den bir sonraki 3 saat haber alınmaz. Yediği bokun suçluluğuyla odaya kendini kapatmıştır. Bir müddet sonra sevdiceği ile La Santa Roja evden çıkar.
Bir sonraki sahne : Aynı günün akşamında eve geri dönen La Santa Roja, netbook'unu kucağına alıp yatarak 1+1 ve 2+1 ev aramaya başlar. Bir müddet sonra eve dönen M., hiç harcamadığı kadar zamanı salonda geçirip La Santa Roja'nın salona gelmesini bekler. Bu esnada siniri halen geçmemiş olan La Santa Roja sakinleşmeyi bekleyerek salona gitmemektedir. Giderse M.'nin ağzına sıçacağından gitmemeyi ve akşam akşam asabını bozmamayı tercih eder. Gece 1'de La Santa Roja hala salona gelmediğinden M. kalkıp yatar.
Sonuç : Akşam LSR eve gittiğinde M.'ye "Kendine 1 ay içinde ev bul" der.

21 Ağustos 2009

Klişe Habercilik

21.08.2009 @ Radikal :
Yerin yüzlerce metre altında ilk sahur

Zonguldak'ta, maden ocağında çalışan işçiler ramazan ayının ilk sahurunu yerin metrelerce altında domates, biber, soğan, zeytin ve peynirle yaptı.

Ramazanda yer altında sahur yapanların görüntüleri, 31 Aralık'taki "Seneye görüşürüz"den bile daha bayat ve klişe!! Yapmayın artık bunu!! Ayrıca adam madenci, yerin altına sulu köfte mi götürsün?!

19 Ağustos 2009

Pause

İçim çekildi. Hiçbir şey yazasım yok, sorry.
Anneme hak vermeye başladım, "Hayattaki herşeyle sen uğraşma artık, yanında sana yardım edecek birileri olsun" diyor son zamanlarda.
İş, ev, para, pisiler, sağlık, aşk hepsi mi problemli olur be arkadaş?
Hepsi birden boka sardığına göre onlarda değil bende bir problem var herhalde.

18 Ağustos 2009

Bence sen de haklısın

Son 1 saattir Genel Müdür'e, odasında, birlikte çalıştığım hatun (Hey sen! :p) ayrıldığında onun işlerinin bana yıkılmasıyla ilgili görüşlerimi aktardım. Ne kadar ekmek, o kadar köfte dedim. Yani sen başka bir iş bulursan ayrılacaksın mı, dedi. Evet, buradaki herkes de öyle dedim. Haklısın dedi. Bu sektörü sevmiyorum dedim, çok monoton dedim, haklısın dedi. Siz Genel Müdür'sünüz burada durursunuz, benim daha kariyer yapmam, yükselmem gerek dedim. Doğru dedi. Bütün bunların üstüne ise "Seni burada tutmak için maddi ve manevi elimden gelen herşeyi yapacağım" dedi. E hani doğruydum, haklıydım??

Züzü

Canımın içi oğlum Üzüm hasta oldu. Son 1 haftadır nazar boncuğu takmama rağmen hem de.
Bu havada üşütmüş dedi veteriner, boğazı ve yemek borusu tahriş olmuş, ateşi de 41,5 derece. Pelte gibi, bütün gün kıpırdamadan yatıyor. 3-4 tane kuru mama yiyip bırakıyor, ıslatılmış kuru mamaya yaklaşmıyor. 5 gün iğnesi var jaguar oğlumun. Deterjanlı su içmişse de böyle olabilirmiş. Eğer öyleyse ateşi bu ilaçlara rağmen 2 günde düşmeyeceğinden kan alınıp karaciğeri kontrol edilecekmiş. Hepsinden beklerdim bu hastalığı da kara yağız delikanlım, küçük jaguarımdan beklemezdim. Umarım hemencecik düzelir :(

17 Ağustos 2009

10th

Sabah Kocaeli TV'de depremin 10. yıl dönümü ile ilgili programlar yayınlanıyordu. Bindim otobüse, İstanbul'a dönerken sokakları izledim. Kokoş teyzeler sabahın 8'inde dolgu topuklu terlikleri ve taşlı güneş gözlükleriyle sokaklara atmışlardı bile kendilerini. Birkaç genç çift, hiç acele etmeden, aheste aheste el ele yürüyordu sokakta. Kimsenin yüzünde en ufak bir gölge yoktu, bir gözyaşı, bir dalgınlık, hiçbir şey. Sevindim aslında.
İnsan gerçekten de ne olursa olsun yaşamaya devam ediyor.

14 Ağustos 2009

FW - Apartman Duyurusu

Bu da benden size kıyak, henüz hiçbir yerde görülmemiş bir forward fotosu adayı. Henüz hiçbir yerde görülmedi, çünkü bu yazıyı apartmanın girişine bu akşam yapıştıracağım. Forward mailleri tüketmek yetmez, arada üretici de olmak gerek!

FW - Önemli Duyuru

Be aware....
Important information from CDCP (Centers for Disease Control and Prevention)
 
The Center for Disease Control has issued a medical alert about a highly contagious, potentially dangerous virus that is transmitted orally, by hand, and even electronically. This virus is called Weekly Overload Recreational Killer (WORK). If you receive WORK from your boss, any of your colleagues or anyone else via any means whatsoever - DO NOT TOUCH IT!!! This virus will wipe out your private life entirely. If you should come into contact with WORK you should immediately leave the premises. Take two good friends to the nearest liquor store and purchase one or both of the antidotes - Work Isolating Neutralizer Extract (WINE) and Bothersome Employer Elimination Rebooter (BEER). Take the antidote repeatedly until WORK has been completely eliminated from your system.
You should immediately forward this medical alert to five friends. If you do not have five friends, you have already been infected and WORK is controlling your life.

FW - Klasikler

FW - Araplarda kadına nasıl isim konulur?

Araplarda kadınların adları yoktur. Kadınlara ya numara, ya da tip ve fizyolojik görünümlerine göre bir takım sıfatlar verilir. Örnekler:

Elif: Arap alfabesinin birinci harfi, aynı zamanda Arap rakamlarında bir rakamını ifade eder.
Saniye: Sani Arapça iki demektir. Doğan ikinci kıza Saniye adı verilir. (Eski dilde ikinci; cümle içinde örnek fazında vermek gerekirse 'Sultan mahmud-u sani.. yani ikinci Mahmut')
Tilte: Telat veya Türkçe'de selaseden türemedir, 3. demektir. Bu isim Anadolu'da pek görülmez ama Harran'da Araplarda çok bulunur.
Raba: Arapça'da dörttür. Rabia dördüncü demektir. Anadolu'da yaygın bir addır, geçmişte çile çekmiş bir Müslüman kadının adıdır.
Hamse: Arapça beş demektir. Bu isim Harran yöresi Arapları dışında Anadolu'da pek bulunmaz.
Sitte: Harran'da yaygın bir isim olan Sitte Arapça altı demektir.
Sabe: Arapça yedi demektir, bu kelime çok degişiklik geçirmiş Sabiha olmuş, İbrahim Tatlıses Sabuha ifadesi ile kullanmıştır.
 
Her zaman ilk doğan kıza Elif adı konmaz, bazen de Ayşe adını koyarlar, eve ilk gelen kıza evin iaşe işlerini çekip çevirecek gözüyle bakıldığı için Ayşe adı konulur,bazen aş pişirme beklendiği için Avvaş adı konuşulur.
Erken doğan prematüre kıza Hadice adı verilir, Hadice Arapça'da erken doğmus prematüre kız anlamına gelir.
Çelimsiz ve ufak tefek doğan kızlara Fatma adı verilir. Fatma Arapça'da süt yanığı, süt kesiği anlamına gelir.
Koyu renkli doğan kızlara esmer anlamına gelen Semra adı verilir.
Biraz açık renkli ise aydınlık, açık anlamına gelen Zehra adı verilir,
iyice beyaz ise Beyza adı verilir.
 
Bu bilgilerin ışığında hakikaten kadının Arabistan'da veya Araplarda kimlik ve kişilik sorunlarının örtünme, peçe ve çarşafa girmeden daha öncelikli olduğu düşünülebilir.
Anadolu'da kadın numaralandırılmaz ve sıfatla çağırılmaz, Türklerde ve Anadolu'da kadın bir şahsiyettir, bir kimliğe sahiptir.
Hanımağadır, hanım efendidir, hatundur, kraliçedir, Tanrıçadır.
Arap kültürünün ikinci plana ittiği numaralı veya sıfatlı bir nesne hiç degildir.

FW - Disiplin

FW - Yiğit Özgür'den Kişisel Gelişim

Cuma Teması 4

Ben masusçuktan forward bloğuymuşum bugün. Hıhı evet.

13 Ağustos 2009

Duşakabin tuvalet

Ev arayan bir insan olarak gün geçmiyor ki Türk zekasının uygulamalarıyla karşılaşmayım. Karşınızda, duşakabin tuvalet!

Hedaye


Anne&babanın La Santa Roja'ya doğum günüsü hediyesi!!! Aşıkla maşuk olucaz biz netbook'umlan ;)

12 Ağustos 2009

Uzuun mim

Mim cevaplamayı severim. Sevmeyeni de severim, seveni de severim. Çünkü sevgi dolu bir insanım. Loreathan'dan gelen bir mimi unutmadan, ertelemeden, aklım uçmadan yapıvereyim:

1. Asla Vazgeçemediklerim :
Obsesif bir kişilik olduğum için pek çok vazgeçemediğim/vazgeçmek istemediğim canlı ve cansız "şey" bulunuyor. Bir numarama, sevenlerimin de tahmin edebileceği gibi sevdiceğim oturuyor. Bir ayrıl, bir barış mıçmıç tiksinç ilişki konseptine girsek de arada, çok seviyorum eşek sıpasını n'apıyım. Sonrasında evde bir canlı beslemek gelebilir. Yıllar içinde civciv, balık ve muhabbet kuşundan kediye terfi etsem de ara basamaklardaki ginepig, iguana, su yılanı gibi canlılar da sevimliydiler hani. Sonracığıma ailemden asla vazgeçemem. Ne olursa olsun annem&babam ve kardeşim benim için herkesten ve herşeyden önemlidir. Canımı istesinler saniyesinde...
İş yerinde aylaklık yapmaktan vazgeçemem. İşleri feci hızlı yaparım, iddialıyım herhangi birinden minimum 2 kat hızlıyım. Geri kalan zamanımda da blogdur, ff'dir takılıp laklak yapıyorum. Bahanem de belli, hiçbir işin beni %100 meşgul edip tatmin edeceğini düşünmüyorum.
Teknoloji bağımlılığım yok mu, vaar. Yeni herşeyi takip ediyormuşum, istiyormuşum, sonunda da sahip oluyormuşum öyle diyorlar :) Ayakkabılardan vazgeçemem, ayakkabı evim olsun istiyorum o derece. Öğle yemeği üstü orta şekerli Türk kahvesinden, votka-portakaldan, Pfanner yeşil elma suyundan, müzikten, kedilerimden, uykudan ve sol el baş parmağımdaki minik gümüş yüzükten vazgeçemem!!

2. a) Neden blog yazıyorum?
Bir staj günü esnasında, sıkıntıdan yazmaya başladığım blog bence izleyici ve yorumcu olmazsa olmayacak birşey. İlk yıllar pek okuyucum olmadığı için çok uzun aralar vermiştim blog hayatıma. Zaten üniversiteye gidiyorum, geceleri ayaktayım gündüzleri uyuyorum, kafa her daim 1500, alkolden mideyi delmişim, eğlencenin dibine vurmuşum kim n'etsin bloğu?! Çalışmaya başlayıp durulunca yeniden yazmaya başladım bloğu, okuyanlar/yorum yapanlar arttıkça da daha çok yazasım geliyor. Burdan yola çıkarak iletişim için blog yazdığımı söyleyebilirim sanırım. İşyerinin sıkıcılığından kaçıp blogcuların eğlencesine katılıyorum. Zaten dikkat ederseniz akşamları ya da haftasonları pek düşmüyorum buralara :p
b) Son zamanlarda hiç vakit ayıramadığım bir uğraş?
Eskiden, özellikle Soulseek kullandığım zamanlar yeni yeni müzik gruplarını, şarkıcıları keşfedip dinlemek inanılmaz zamanımı alır ve inanılmaz zevk verirdi. Uzun zamandır bunu yapamıyorum ve çook özledim!
c) Şu an için imkanım olsa gerçekleştireceğim hayalim?
Derhal İstanbul'dan taşınıp minik bir butik otel açar orada yaşamıma devam ederdim. Ha, bir de Johnny Depp'le alakalı hayallerim var ama ayıp.
d) Hayatımda "iyi ki yapmışım" dediğim 3 şey?
-Annemlere kardeş konusunda bu kadar diretmek ve sonunda 1 adet elde etmek.
-Anne&babamın değil de ne alakaları varsa eniştemin/teyzemin ısrarlarına karşı koyup üniversitede Hacettepe İngilizce Tıp seçmemiş olmak.
-Ortalamayı filan takmadan okulda 5 yıl azıtmak.
e)Mutfakta en sevdiğim uğraş?
O yönümü bilmiyorsunuz ama söylemesi ayıp çok dehşet bir aşçıyımdır. Yapamayacağım yemek yok, o kadar da iddialıyım. Sebebi de yemek yapmayı gerçekten seviyor olmam! Dolayısıyla bu soruyu en sevmediğime çevirmem daha mantıklı olacak; onlar da domates soymak ve rende yapmak :p
f)En sevdiğim 2 yemek?
-Zeytinyağlı taze fasulye
-Zeytinyağlı yaprak sarma (Buna dolma diyenlere gıcığım var)
-Kıymalı domatesli tarhana çorbası
g)Giyim konusunda abarttığım eşya?
Hmm bu soruyu iki türlü anlayabilirim. Böyle götü başı açık gezmek gibi abartılarım yoktur. Ama alışveriş babında ayakkabı konusunda abartılarım olabilir. Çantada da olabilir :p Ama asla bir parça giysi ya da aksesuara çuval dolusu para vermem. Markalı eşya giymem. Terkos pasajına ve orjinal şeylerin bulunduğu minik butiklere bayılırım. H&M'e taparım, büyüyünce orda çalışıcam :p
h)Çocuklarıma nasıl hitap ederim?
Çocuğum yok ki, kedilerime de "beyaz fare" ve "kara böcük" diyorum :)
ı)Beni anlatan bir resim : Bana benziyor bu!


Tahmin ettiğimden daha zahmetli bir mim olduğu ve kimsede küfür yemek istemediğimden kimseye göndermiyorum. Loreathan ben küfretmedim merak etme, bana işten kaçış olsun da ne olursa olsun :p Dileyen yazar.

İşsizsen sen işsiz kal!

Maaşımın yaklaşık 1/3'ü elime hiç geçmeden devletin kasasına kayıyor. Gelir vergisi, damga vergisi, SSK primi, işsizlik sigortası primi gibi kalemler sayesinde net/brüt maaş oranım %71,6 olarak gerçekleşiyor. (Memursanız oranlar farklı ama genel tablo aynı, bakınız şekil 1-a, brüt gelirleri aynı [2,320 TL] olan memur ve işçinin kesinti tablosu)


Bugün ele alacağımız kesintinin adı İşsizlik Sigortası Primi. İşsiz kaldığınızda almanız için ananızın nikahı gereken işsizlik maaşı için hepimizden caart diye kesilen bir meblağ bu. İşsiz kalsak da alabilmemiz mücizeye bağlı olduğundan geçmiş yıllarda hepimizin maaşından kesilen bu paralar bir yerde toplanıp toplanıp politikacılarımızın iştahını kabartmışlar. Daha önce de "geçici uygulama" ile gerekli yerlere aktarılmış olan paramıza toptan göz koyan açgözlü AKP hükümeti, Cumhurbaşkanı'na sunduğu kanun teklifi ile 2009'dan geçerli olmak üzere bu fonun bütçeye aktarılmasını öneriyor. 2009'da toplanan tutarın 3/4'ünün GAP'a kaynak olarak ayrılması; 2010 yılındaki tutarın 3/4'ü, 2011 ve 2012'dekinin de 1/4'ünün genel bütçeye "bütçe gelir tahmini" olarak aktarılması onaya sunuluyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bir kere yeniden görüşülmek üzere iade ettiği kanun teklifi, değiştirilmeden Meclis Genel Kurulu'nda kabul edildi. Vatana, millete, işsize, işliye hayırlı uğurlu olsun.
Başbakanım diye adamın kıçını yalamaktan vazgeçmeyen kısmın işsizlik korkusu olmadığı için bunun da ucu sadece ve ancak bize dokunacak elbet. 3 kuruş maaşınızın 1/3'ünü direk devlete verdiğiniz yetmez, güya zor günlerde kullanmak üzere bizim için yastık altına atılana da göz koydular. En adi hırsızlık değil de nedir bu?

Sevim kooş Katil gitti.


Bizimkiler'in Katil'i, Gurbetçiler'in Rüştü'sü, Ana'nın Şehmuz'u, Çiçek Taksi'nin Haydar'ı, vatandaşa cart curt yaptırmayan Aykut Oray; 4.Kaunos Altın Aslan Türk Filmleri Festivali için gittiği Köyceğiz'de, bir otel odasında, yakın arkadaşı Nebahat Çehre tarafından ölü bulundu. Kalp krizinden öldüğü sanılan sanatçının kesin ölüm nedeni, yapılacak otopsiden sonra belli olacak.
İnsanın yaşlandığını anlamasının en kötü yolu, tanıdığı/sevdiği/bildiği sanatçıların bir bir aramızdan ayrılmaya başlamasıdır. Huzur içinde uyu Katil...

11 Ağustos 2009

I ♥ My Stars

Başka bir 1+1

Dün akşam eve sarhoş gelen ev arkadaşım Melo'cum, ağzından geçen haftasonu karşıda (Anadolu yakasında) bir sürüü 1+1 eve baktığını kaçırdı. Ne de güzel birbirimizin arkasından iş çeviriyormuşuz böyle!

27

Bugün benim doğum günümmüş meğersem!!

10 Ağustos 2009

1001 Gece Düğün

Şu Bergüzar Korel'i oldum olası sevmezdim zaten; Ören Bayan kafası ve yapmacık kibarlığını babasına duyduğum saygı bile kurtaramazdı. Artık tiksiniyorum.
Çok hassas konular bunlar aslında, ama kısaca bir özet geçelim.
Halit Ergenç denen çirkin yaratık, Haziran 2007'de Gizem Soysallı ile evlendi. 16 ay sonra, Kasım 2008'de çift ayrılık kararı aldığını açıkladı.
On the other hand,
Evlenmeleri beklenen Bergüzar Korel-Tan Sağtürk çifti Eylül 2008'de aniden ayrıldıklarını açıkladılar. Tan Sağtürk, "Aldatıldınız mı?" sorularına cevap vermek istemediğini belirtti. Bergüzar Korel, Halit Ergenç ile aralarındaki aşk dedikodularını sert bir dille yalanladı.
Aralık 2008, Bergüzar Korel ve Halit Ergenç birlikte olduklarını açıkladılar.
Ağustos 2009, çift görkemli bir düğünle evlendi. Bergüzar Korel, 3 aylık hamile olduğunu açıkladı.


Bir de perde arkasından olay;

2008 sonu, Gizem Soysallı kocası tarafından aldatıldığını öğrendiğinde hamileydi. Boşanma esnasında çocuğunu aldırdı.

Muhtelif google aramalarıyla ortaya çıkan bu zaman çizelgesinde birbirine giren pek çok olay var. En acıları da bir bebeğin, bir başka bebeğin yaşama hakkına doğmadan engel olmuş olması.
Ortada 2 aldatılan, 2 aldatan, 1 ölen ve 1 doğacak olan varken bu çifte mutluluklar dileyemiyorum ne yazık.

Ama bu konuyu yazıya taşımama asıl sebep olan şey, Türk halkının artık poku çıkmış ikiyüzlülüğüdür.
Aynı ülke topraklarının doğu, orta, hatta batı kısmında bile kızlar sevgilileriyle el ele tutuştukları için dövülüp öldürülürken, şöhret kısmı evlilik dışı bir ilişkiden çocuk sahibi olacaklarını açıkladıklarında "Tü tü tü maşallah"lar, "Allah mesut etsin"ler, "Nazar değmesin"ler sıralanıyor evlat katili insanların dudaklarında. Yanlış anlamayın beni, ben evlilik kurumuna pek de inanan bir insan da değilim, çocuk yapmak için illa evlenmek gerek derdinde de değilim, sadece bu çifte standart beni kudurtan.
Taksim'de, Elmadağ'da bir transeksüel gördüklerinde en iyi ihtimalle bıyık altından gülüp laf atan, diğer durumlarda küfreden, taciz eden, dayak atan, hatta öldüren adamlar Bülent Ersoy'a saygıda kusur etmeyip "Hanfendi, diva" demiyorlar mı? Bu ne ikiyüzlülük oğlum?! Ünlü olunca her şey mübah da sokaktaki insan her türlü karışılabilir/eleştirilebilir/taşlanabilir mi?
Tam ezik kafası yemin ediyorum.

8 Ağustos 2009

Blok

Kimsenin bilmediği bir bloğum olsun istiyorum.
Nasıl darlandığımı, nasıl zorlandığımı, nasıl isyan ettiğimi yazayım oraya. O okursa, bu okursa diye düşünmeden harfler dökülse...
Kendimle çelişen kararlarımı yazayım, hiç uygulayamadıklarımı da. Yapmam gerekenleri ama yapamadıklarımı yazayım. Okudukça okudukça tekrar, aklım başıma gelsin. Herşeyi zamana bırakıp ömrümü yediğimi hatırlayayım. Güç gelsin, kararlılık gelsin zihnime. Yapmam/yaşamam/almam/bırakmam/bulmam gerekenleri yapmaya karar verebileyim, sonra da bunları uygulayayım. Gözlerimin içi gülsün yine, yolda sokakta görenler "Bir değişiklik var" sende desinler, gülümseyim memnunca.
Bir dötü boklu bloğa fazla anlam mı yükledim nedir :p

7 Ağustos 2009

Müzik - Müzik Dünyasının Büyük Kaybı


Kurtalan Ekspres'in gitaristi Bahadır Akkuzu, yaşamını yitirdi. Kolunda uyuşma şikayetiyle gece özel bir hastaneye kaldırılan Akkuzu'nun kalp krizi geçirdiği anlaşıldı. 54 yaşındaki Akkuzu, acil serviste yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak yaşama gözlerini yumdu.

Bütün eğlenceli adamlar bir bir gidiyor aramızdan...

Müzik - Anja Garbarek


Norveç deyince bir duracaksın arkadaş. Bu Kuzeylilerin hepsi bir manyak zaten. Caz üstadı bir babanın kızı olan Anja Garbarek, trip-hop ve down tempo ile yoluna devam ederken benden her zaman için tam not alıyor. Denemeyenler için bir tadımlık gelsin o halde.

Briefly Shaking albümünü indirmek için buyrun buradan yakın.

Müzik - Ross Daly

Bu yağmurlu güne en çok Girit'e gönül vermiş bir İrlandalı abimizden bir şarkı yakışır. Maalesef şarkının adını Kiril Alfabesi ile yazıldığı için okuyamıyorum :)

Müzik - Coldplay ft Jay Z - Lost

Bu aralar sapıkça dinledim şarkı, her zamanki ağız tadımı yansıtmasa da güzele güzel derim! Yo yo!

Müzik - Na-Madonna

Pek çok yerde dana kadar Madonna'nın 5 Eylül'de Atatürk Olimpiyat Stadı'nda vereceği konserden bahsediliyor.
KANMAYIN!
Konser filan yok. Çok istiyorsanız hanfendiyi görmeyi, bir zahmet Bulgaristan'a alalım sizi.

Cuma Teması 3

Ben masusçuktan müzik bloğuymuşum bugün. Hıhı evet.

6 Ağustos 2009

1+1

Gece yatarken kilitlediğim kapıyı, saat 1'de arkadaşın gelince özenle açıp, sanki inadına yine, yeni ve yeniden kilitlemediğin an bana kararımı verdirdin yavrucum. Tekinsiz bir semtte oturduğumuzu unutup dış kapıyı açık bırakıp yattığında vermeliymişim aslında bu kararı. Biri bizi mikip kafamızı koparmadan rahat etmeyeceksin anladım da, benim kukum da kafam da değerli.
1+1 ev arama çalışmalarım başlamıştır. Vatana, millete ve bana hayırlı ve uğurlu olsun.

Stüdyo Daire(!)


40 yıllık gecekondu, şimdi olmuş "stüdyo daire". Bir siz akıllısınız değil mi?!

5 Ağustos 2009

I saw the sign

Zaman krizi fırsata dönüştürme zamanı!
Madem iş hayatın sana kelek sunuyor, al onu turşu yap, turşuyu 8'e bölüp fahiş fiyata sat!

Ne yalan söyleyim, bunu bekliyordum. Ama bu kadar şiddetli değildi beklentim. 2 kişilik iş yapıp aynı parayı alma fikri biraz harsh/haşırt geldi. 1 ay içinde iş değiştirmem gerek, yoksa iş beni değiştirip insan formatından uzaklaştıracak.

Belki de harekete geçip birşeyler yapmam gerektiğini gösteren işaret budur??

Gıccık Kız Vol.9

Özellikle iş çıkış saatlerinde çılgınlar gibi kalabalık olan metroda, sıraya girilmek üzere yapılmış oklar yerine sonradan gelip zort diye orta yerde duran, inenlere öncelik vermeyip metrodan inen güruh yüzünden kenarda okların üzerinde bekleyen "sıraya girmeyi bilen" insanları sıkıştıran, ilk önce bindiğinde ilk önce gideceğini sanan, kendini zeki ve kurnaz sanan amk gerizekalılarına gıcık oluyorum. Bu Doğulu kurnazlığı bu ülkeyi terketme sebeplerimin başında olacak. Allah topunuzun belasını versin, o önce binmeye çalıştığınız metronun altında kalıp geberin inşallah.

4 Ağustos 2009

Cingöz Recai


"Çevremde olup bitene ilgi gösteririm." - Üzüm

Pati


Ayak fetişistlerine, ayakların en tatlısı! Mina'nın pembiş patisi!

Uno kestion

Sizlere bir sorum var ey ahali!!!
Aslında cevap konusunda birkaç fikrim var ama kabul etmek istemiyor olabilirim :p

Geçen cumartesi Taksim'de eller havaya tabir edilebilecek bir mekanda, duvarın kenarındaki platformun tepesinde, ben straplez ve 1 karış etekli bir elbise & yanımdaki hatun tek omuzlu bir body ve 0,7 karış bir etek giymiş halde non-stop gece 2'ye kadar dansetmiş, bu esnada kaç içki içtiğini hatırlamayacak kadar çok boş bardak göndermiş, 18-22 yaş aralığımıza özlemle deli gibi eğlenmişken; gecenin sonunda yanımıza yaklaşma cesareti gösterebilmiş 3 ayrı insanın aşağı yukarı aynı şeyleri söyleyip bizi "Çok kaliteli, çok klas insanlarsınız. Sizi her zaman buraya bekleriz. Adabınızla eğleniyorsunuz, çevrenizde o kadar adam var kimseyle ilgilenmiyorsunuz." diye tebrik ederek hızla uzaklaşmaları neye işarettir???

Benek

Soykırım talep ediyorum!!!
Sivrisineklerin alayına soykırım/sokıyim!!!
Puantiyeli bacaklarımı sevmiyorum :(

3 Ağustos 2009

Ayşegül in Wonderland

Vatan Gazetesi'nin ücretsiz ek olarak Ayşegül kitaplarından verdiğini duyunca pazar günü bir tane babama ısmarlayacak kadar çocuk ruhluyum hala. Yalnız kitapta geçen "Bir kediye güvenilebilir miydi ki? Çok ihtiyatsız bakıyordu." cümleleriyle çocuk hikayeciliğinde sadece resimleri alıp öyküyü yazarak bir halt beceremeyeceğimizi hatırladım.
Çocukluğumun Ayşegül'lerini hatırlamaya çalıştım sonra. 20 yıl önce hayatımda olmalarına rağmen hala neredeyse her bir resmi hatırlamam, bendeki etkisini rahatlıkla gösterebilir size sanırım. İlk Ayşegül'üm Çiçek Festivali idi. Ahanda şu:


Kitap içinden bir sayfa (İngilizce versiyonundan):


Sonraki de Ayşegül Çiftlikte gibi birşeydi sanırım. Aha da bu:


Çizimlerine haassstta olduğum bu serinin Türk menşeili olması düşünülemezdi elbet. Fransızmış bizim Ayşegül, adı da Martine. Clementine de Fransızdı zaten :p
Kendi Ayşegül'lerinizi de buradan bulup nostalji yaşayabilirsiniz.

Ps. Sevimli kızcağızımız Portekiz'de Anita, Amarikanya'da da Mary olarak biliniyormuş. İyi Ayşegül demiş bizimkiler zamanında, şimdi olsa Meryem olacağı kesin gibi :p

1 Ağustos 2009

Bambi

İnsanlarda yardımcı olma dürtüsünü harekete geçiren bir ifade takınmayı öğrendiğimden beri hayatımda gitmediğim yerlerde yolumu bulmakta, uzun kuyrukların önüne geçmekte, pek çok ücretsiz hizmet almakta ve kayırılmakta sıkıntı yaşamamaya başladım. İnsan minik bir boy, 10 yaş küçük gösteren yüz, irice gözler ve ince bir sesle de hayata 1-0 önde başlayabiliyormuş :)