Hep anlatılan, duyduğum, efsane sandığım uçak inince alkışlayan amca Köln uçağında yanımda oturuyordu!
İlk bakışta pek de dikkati çekmeyen bir amcaydı; 65 yaşlarında, pala bıyıklı, mavi pantolon-kahverengi balıksırtı desenli ceket kombinli, kafasını öndeki koltuğa dayayarak uyuyan, verilen her ikramı alan, kulağında kulaklıkla gösterilen diziyi dinleyen, uçak havalanır havalanmaz kemerini çözen, arada kof kof öksüren bir amca. Uçağın inmesiyle birlikte ise içerisinde bulunduğu miskinlikten kurtulup öyle istekle, şehvetle alkışlamaya başladı ki amcaya bir haller geldi. Sağa sola bakıp adeta "Bakın, istediğiniz kadar eleştirin alkışlıyorum! Ben buyum! Hallelujah!" diye haykırarak alkışlamaya devam etti, ya da kendine yandaş aramış da olabilir. Sonra eski miskinliğine büründü. Uçağın tekerleri yere değer değmez kemerini açıp ayağa kalktı, başüstü bagajını alıp koridoru işgal etti.
İlk bakışta pek de dikkati çekmeyen bir amcaydı; 65 yaşlarında, pala bıyıklı, mavi pantolon-kahverengi balıksırtı desenli ceket kombinli, kafasını öndeki koltuğa dayayarak uyuyan, verilen her ikramı alan, kulağında kulaklıkla gösterilen diziyi dinleyen, uçak havalanır havalanmaz kemerini çözen, arada kof kof öksüren bir amca. Uçağın inmesiyle birlikte ise içerisinde bulunduğu miskinlikten kurtulup öyle istekle, şehvetle alkışlamaya başladı ki amcaya bir haller geldi. Sağa sola bakıp adeta "Bakın, istediğiniz kadar eleştirin alkışlıyorum! Ben buyum! Hallelujah!" diye haykırarak alkışlamaya devam etti, ya da kendine yandaş aramış da olabilir. Sonra eski miskinliğine büründü. Uçağın tekerleri yere değer değmez kemerini açıp ayağa kalktı, başüstü bagajını alıp koridoru işgal etti.
7 yorum:
anadoludan istanbul veya ankara ya inen her uçak bu alkışlarla iner. bazen ona peynir ve turşu kokusu eşlik eder(di).
Sene kaç(tı) Gregor?
1996-97 filan sanırım.. Köln-Bonn havaalanı.. İndik. Bagaj bekliyoruz. hani o kalın plastik perdeli kapılardan çarpa çarpa çıkıp geliyor ya bagajlar bantın üzerinde..
abi, önümden bi plastik torba geçti. bayağı bildiğin poşet ağzı hafif açılmış.. içinde barbun balıkları var.. bi yandan kusuyodum gülmekten bi yandan da utancımdan kıpkırmızı olmuştum.
insan nasıl böyle bi şeyi bagaja verir diye...
poşet alınmadıkça her dolaşımında üzerine hafif bir darbe yediği için paket 3, geçişinde bayağı bi tahmis sokak görüntüsü oluşmuştu alamanların şaşkın bakışları arasında.
o dönemde bir kaç kişi alkışlamıyordu uçak inince. hemen hemen bütün uçak tepiniyordu. neyse. bu da bble bi anımdı işte.
sevgiler.
Kimse gelip o poşeti aldı mı merak ettim. Ben olsam beklerdim kimmiş bu balıkçı diye. Gülsem mi üzülsem mi bilemedim bir de...
bir de adamı beklesem ve benden önce girse gümrüğe tam tiyatro.. ama diğer taraftan gümrükteki alman'ın o kişiye baktığı gözle bende geçecektim.. "hadi ben vınlayayım" diip alıp bagajı tüymüştüm. ama bunları yazarken aslında benim de başıma gelen bir acaip gümrük olayını yazayım diye düşündüm şimdi. (benimde balıkçıdan aşağı kalır bi tarafım yokmuş.:))) ) hatırladım. :)))
alkışlamak bir yana dursun, uçak havalanır havalanmaz kemer çıkarmak da gerçekten ayrı bir fenomendir, sanarsın boğazına tasma geçirmişler de ondan kurtuluyor, hastasıyım :)
doksanlı yılların sonu yeni yüzyılın başları.
Yorum Gönder