31 Aralık 2008
That's interesting...
Müdürümün işine son verildi.
Ben Ürün Müdürü oldum.
Oldukça ilginç bir gündü...
30 Aralık 2008
Başka Kapıya
(Nasıl anlarsan artık :p)
God bless me
Sonu hayrolsun...
29 Aralık 2008
Ipod Shuffle Çekilişi
Yahşi Blog yılbaşında yapacağı çekiliş ile 1 kişiye IPOD SHUFFLE hediye ediyor.
Çekilişe katılmak için yapmanız gereken tek şey bloğun e-bültenine abone olmak. Ayrıca bu çekilişi blog ya da sitesinde duyuranlara extra 3 çekiliş hakkı daha. Buyrun burdan.
Kendimi pinti hissettim :p Bol şans herkeşe...
26 Aralık 2008
Kimsin seen?!!
Kullanıcı adımı ve gerçek adımı aynı anda bilip aratan birkaç kişi olabilir ancak. Sen! Çık ortaya!
Da benim adım geçmiyor ki blogda? Alala...
Hen-men
Seçmen tavuklar görev başında
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yaptığı adrese dayalı nüfus sayımında son skandal: Beylikdüzü’nde 10 kayıtlı seçmenin gözüktüğü Kavaklı Mahallesi’ndeki adreste bir kümes, içinde de 10 tavuk çıktı.
Ahahah yuuh!! Halk kuş beyinli ya, ne farkeder ki?
Kimlere aşık oluyormuşuz ki?
Gelelim test sonuçlarına. Bu tarz testlerde, burç yorumlarında, fallarda zartlarda zurtlarda sürekli aynı çizgide şeyler çıkması beni sonunda böyle bir yaratık olduğuma inandıracak. Sonuçlardaki şey çok hoş bir yaratık değil.
La Santa Roja kimlere aşık oluyormuş?
Baskın Karakter
Siz doğarken yönetici vasıflarıyla doğmuşsunuz ve şimdiye kadar hep yönetmeye ve yönlendirmeye alışmışsınız.Bu yüzden hayatınıza girecek kişilerde sizin tercihlerinize uyması şartını gözetiyorsunuz. Sizin isteklerinizi gerçekleştirecek ve onlara uyacak karakaterde kişilere aşık oluyorsunuz. Başrolünde siz değilseniz o ilişki size mutluluk getirmiyor. Bu yüzden zaman zaman birlikte olduğunuzda birbirinizi çok daha iyi yerlere taşıyabileceğiniz ilkişkiler varken bunlara sırt çeviriyor ve çok daha azıyla yetiniyorsunuz. Bir gün birisi çıkıp size ilişkinin bir savaş olmadığını ve iki taraf da eşit olduğunda çok daha mutlu olunabileceğini farkettirecek.
Bildiğin bir Kleopatra, bir Madonna, bir Katerina'ymışım; acıların ve mücadelenin kadınıymışım, güce taparmışım, soğuk kanlıymışım da haberim yokmuş!
Webcam güzelleri
Dost acı söyler.
23 Aralık 2008
21 Aralık 2008
Dandik kombinin gazabı - Sinemalarda!!!
200 küsürcük sıkışmış kapağına bir de. Allahtan demirbaş ya, ev sahibi ödeyecek. Tam bu noktada bugün gazetede gördüğüm bir saçmalığı sıkıştırayım, amman dikkat!
20.12.2008 @ Radikal:
Borçlar Yasa Tasarısı'nda kiracıların canını yakacak bir hüküm yer aldı. Kira kontratında çatı badana, boya, asansör tamirat masraflarının kiracılar tarafından ödenmesinin yolu açıldı..
Lan oğlum bütün AKP'liler ev sahibi herhalde?!
20 Aralık 2008
16 Aralık 2008
Eee
Natural Gaz-Unnatural Fatura
Kombinin en düşük ayarda çalışmasında dahi bu kadar fatura geliyorsa ısıyı mecburen yükselteceğimiz ocak-şubat aylarında donumuza kadar alacak İgdaş sanırım.
Odun sobası alıp salona kurup orda yatmaya başlamayı planlıyoruz Melo'm ilen. Birer kediyi de aldık mı yorganın içine sıcak sıcak ohh...
11 Aralık 2008
Amnezi
Normal mi acaba??
8 Aralık 2008
Pega-SUS
Ve diyorum ki; kahrolsun Pegasus!!
2 kişi gidiş dönüş 1000 YTL fiyat çeken THY'ye nanik yapabilmek adına 730 YTL'ye Pegasus'tan almış idim biletleri. Aklım sıra 270 YTL kar edeceğim ya.. Az buz para da değil yani yine de, kişi başı 182,5 YTL ödemişiz her bir bilete.
Uçağa bindikten sonra da herşey normaldi, anons yapan elemanın "Bayanlar baylar ve sevgili çocuklar!..." şeklindeki 23 Nisan havasındaki girişinden gayrı. İkram arabası geldiğinde ise gördük hanyayı konyayı.
Fincan çay : 4 YTL
Kutu kola : 5 YTL
33 cl kutu Efes Pilsen : 6 YTL
Uzun süredir yürürlükte olan bir uygulamaymış sanırım bu, ilk defa Pegasus'a bindiğim için yeni karşılaştım. Bundaki amaç da güya masrafları kısmakmış. Ulan derdin masraf olsa maliyetine verirsin ikramları, bir fincan dallama çaya 4 YTL istenir mi? Aynı şirketin internetten check-in yapmak istediğinizde 5 YTL istediğini, kişi başı bagaj limitini 20 kg'den 15 kg'ye düşürdüğünü, ekstra bagajdan alınan ücreti 2 katına çıkardığını, iş başvurularından dahi 10 YTL ücret aldığını, 100 kişilik uçakları sıkışık tepişik koltuk doldurarak 120-130 koltuklu yaptıklarını da unutmamak gerek. İlk çıktıklarında ucuzdular bir de bunlar, şimdiyse iyice abartılmış durumda. Demem o ki bir daha Pegasus mu, noooo!!!
PS. Internetteki menüler ile uçaktaki menülerdeki fiyatlar birbirini tutmalı mı diyorsunuz yoksa? Aaa, ne münasebet ki??!!
6 Aralık 2008
5 Aralık 2008
Sağlık Köşesi
Sadece ilişki sırasında değil, çok yakın tensel temas ile dahi geçebilen bir virüs olan HPV, bu hastalığa sebep oluyor. 4-5 yıl kadar süren bir aktivasyon süresinden sonra gaza gelen virüs, siğil ya da kanser olarak hortluyor.
0-2-6. aylarda yapılacak 3 doz aşı ile ömür boyu %100'e yakın bir oranında koruyuculuk sağlanıyor. 9-26 yaş aralığı için önerilen aşının maliyeti biraz yüksek; tek bir dozu 250 YTL civarında. Aşı şu an pek çok sağlık sigortasının kapsamına dahil olmakla beraber, sigortalar bunu kapsamdan çıkarmak için uğraşıyorlarmış. Elleri çabuk tutmakta fayda var!
"Benim tek bir partnerim var" da bir savunma değil. Unutmayın, partnerinizin sizden önce kimlerle beraber olduğunu bilemezsiniz. Onların da daha önce kiminle beraber olduğunu. Onların da... Korkunç bir zincir!
“Rahim ağzı kanseri aşısı Türkiye için çok gerekli değil. Bizim için tarama programları önemli. Çünkü rahim ağzı kanseri ülkemiz için şu an sorun değil. Kadın kanserlerinde 9’uncu sırada.”
Bizim kadınlarımız nasılsa evlenene kadar seks yapmaz. Evlendikten sonra kocasının kimbilir ne zaman bir Nataşa'dan kaptığı virüs ona bulaşırsa da kaderine razı gelip kırar dizini oturur. Aşı maşı onun neyine?! Analarımız, çileli analarımız...
Dikkatli olun gençler. Love yaparken kaka yapmayın.
4 Aralık 2008
Evlilik danışmanı Alice
Arada ne geçmiş olursa olsun, gece olduğunda kocaman yatağın iki ayrı ucuna kıvrılamasın çiftler. Mecburen kucak kucağa, nefes nefese uyusunlar.
Ten dokununca akıl kaçar malum...
2 Aralık 2008
Bayram Tatili
Kurban Bayramı'nda tatil 9 gün
Bakanlar Kurulu toplantısının arından açıklama yapan Cemil Çiçek beklenen açıklamayı yaptı: 12 Aralık'ta kamu çalışanları idari izinli. Köprü ve otoyolllardan geçiş bedava.
Benim işine gelince kamu, işine gelince özel sektör gibi davranan şirketim ne yapıyor peki? 9 gün tatil OK, ama 1 gün yıllık izninizden düşülecek. İznim kalmadı ki ehehe neyse borç yiyen kesesinden yer :p
1 Aralık 2008
3-dimension
Çok oryantalist!!
30 Kasım 2008
Put your hands up!
1. Moda mı oldu bilmiyorum ama siz yine de pırıl pırıl parlayan gümüşi şeyler giymeyin.
2. Etraf gavur şeyi gibi yanarken bere, atkı, deri mont, palto ile durmayın.
3. Kapşonlarınızı kafanıza takmayın.
4. Kıvırmayın.
5. Çizgili t-shirtler giymeyin. Çok klişe.
6. Sıkışık yerlerden geçerken karşınıza çıkan her hatunu yol alma bahanesiyle sıvazlamayın, okşamayın.
7. Sandalye tepelerine çıkmayın.
8. İlla jest yapacaksanız viski ya da Absolut filan açtırın. Binboa komik.
9. Güneş gözlüğü takmayın.
10. Takım elbiseyle dolanmayın.
PS. Bu gece kanlı canlı bir Japon emo gördüm ya, artık beni hiçbir şey korkutamaz.
29 Kasım 2008
Casusçuluk
Sevgilinizden mi şüpheleniyorsunuz?
Reklama tıkladığınızda açılan siteden sadece iki ürün şöyle:
* Bilgisayar İçin Casus Program : Uzaktan yüklenebilen, dünyada var olan HİÇBİR antivirüs programına YAKALANMAYAN, Dünyanın en iyi bilgisayar takip yazılımı. Yüklenen bilgisayardaki bütün işlemleri, yazışmaları, girilen internet siteleri, msn ve diğer bütün programlardaki sohbet konuşmalarını ÇİFT taraflı olarak düzenli bir şekilde sizin için açılan bir WEB HESABINA raporlar.
* Cep Telefonu Casus Program : Cep telefonu için takip ve casusluk programı. Programı yüklediğiniz cep telefonun bulunduğu yeri ve görüşmeleri mesafe sınırı olmaksızın dinleyin. Alınan - gönderilen bütün mesajların, arama kayıtlarının bir kopyasını gizlice takip edin.
Lan oğlum/kızım manyak mısınız? Bu kadar paranoyaksanız neden hala "sevgili"siniz? Bir de bu programların ilkinin fiyatı 442.50, ikincisinin 1500 YTL. Bu kadar paralar dökeceğinize bir psikoloğa gitseniz daha faydalı olmaz mı? Cep telefonu programı daha pahalı olduğuna göre aldatmalar telefonla daha çok mu yapılıyor? İnternetleşmemiş bir toplumuz mu denmeye çalışılıyor? Ben size daha başka birşey demiyorum.
28 Kasım 2008
Kendi Evinde Kiracı Olmak
Ankara Büyükşehir Belediyesi, dünyada eşi görülmemiş bir uygulama ile Rusya’ya her ay 80 bin dolar para ödüyor. Rusya kendi toprağı sayılan ve ‘’Kremlin çıkmazı’’ olarak bilinen yolun trafiğe açılması için para istemişti. Ankara’lı, 16 ay kapalı kalan yolun açılmasıyla birlikte, dünyada ilk kez kendi ülkesindeki yolu parayla satın alıyor. Belediye 5 ayda 400 bin dolar ödedi.
Neymiş ulen bu diye bir arattım, şöyle bir şey çıktı:
Helsinki Sözleşmesi'ne göre Atatürk Bulvarı'nın sağındaki ve solundaki büyükelçiliklerin toprakları, o ülkelerin egemenliğinde ve tasarrufunda.
Helsinki Sözleşmesi hakkında yorum yapamayacağım, zira incelemedim. Amma velakin ortada böyle yazılı bir belge varsa sorarım. E be gülüm, koskoca ova Ankara'da o yolu oradan geçirmek zorunda mısın ki? Rusya'dan gelin mi alıcan da para yediriyon Moskova'ya Gökçek Bey??
27 Kasım 2008
Bitsin Artık!
26 Kasım 2008
Anahtar - bölüm 3
* begenmediğiniz 3 özelliğiniz : buradan anladığım kadarıyla tecrübelerime dayanarak daha detaylı bir mülakat rehberi hazırlamam icap ediyor. Bu soru sorulduğunda ne diyeceğiz evladım; "Mükemmelliyetçiyim, ayrıntılara önem veririm, doğru bildiklerimi söylemekten asla vazgeçmem."
* festivallere gidildiğinde nasıl davranılır : Sorunun şeklinden bahsi geçen festivalin bir müzik festivali olduğu intibasına vardım, zira sinema festivalinde ayrıca bir davranış biçimi benimsenmesi gerekmiyor. Ayrıca şu sıralar güzide ülkemizde bir festival yok diye biliyorum. Tutup Alamanya'da, Belçika'da, Hollanda'da, Bulgaristan'da bir festivale gidecek paran ve iznin var iken gelip böyle bir arama yapıyorsan da Allah belanı vermesin.
* televizyonun eski zamandan bu zamana değişimleri : Önce herşey abaküstü. Sonra siyah beyaz-renkli-projektör-plazma-LCD-HD şeklinde bir gelişim gösterdi. Önümüzdeki günlerde gözlük camlarımıza girecek.
* eski mutubi : Eskiden beri yapılan garip aramalara bir örnek daha. Yutub, mutub, eski mutub.. Ne yazmaya çalışıyorsun sen aylardır??!!
* topuklu sandalet videoları : Fetişiste geell!!
* holy shit inancı ne demektir? : Ehehe yemişler seni, çok ibadet etmemişsindir umarım shit shit :p
* dünyanın 5. yakışıklısı : Spesifik olarak 5.araman ilginç. İlk 4 sana bakmaz mı sanıyorsun? Hıh, kendileri kaybeder!
* hülya kocyigit pornosunu nerden bulurum : Bakın Hülya sapıkları, değişik aramalarla gelip duruyorsunuz buraya, sinirleniyorum. Kadın gelmiş kaç yaşına, gençliğinde de saflığın temizliğin sembolü bir Kınalı Yapıncak'tı. Yok porn morn! Git moron Hilton'u izle! Bok!
* beyaz çorap bacak rontgenı : Al sana bir fetişist daha! Beyaz çorap dediğine göre muhtemelen sübyancısın. Sana Penti'den 3 numara bir beyaz opak çorap alıp giymeni, sonra da bacaklarına bakıp bakıp kendinden geçmeni tavsiye ediyorum.
* hiç izlenmemiş süper sexler : Ve sen bunu internette arıyorsun? Hiç izlenmemiş olan henüz yapılmamış olandır beybi.
* kadınların çamaşır asma çilesi : Çok haklısın, katılıyorum sana. Her eve kurutma makinesi!
* halkbankın kişileri üzerinde bıraktığı etkiler : Kuyruklara tahammül edememe, bürokrasiye kaşıntı ile tepki gösterme, sesini yükseltme korkusu, halktan tiskinme.
* salak dayilar nasil beslenir : Eti cici bebe + Süt. Ayrıca dayıya salak denmez, ayıp!
Google'daki abiler de kendi ülkelerinden insanlara "Ne aramış bunlar?" diye bakıp eğleniyorlar mıdır ki? Ben olsam kesiin :p
İthaf
Sırf sana benziyor diye
Usulca sokulup merhaba dedim.
Bu şarkıyı sevdiğimin eski sevgilisine ithaf ediyorum. Zira dün kendisinin yanında gördüğüm eli kolu durmayan adam, aşkımın adi bir kopyasıydı. Aynı saçlar, aynı bıyık, aynı boy, aynı kilo... Onu benden alamayınca 5.dereceden karbon kopyasına mı kaldın a canım benim...
Ottan Kale Düştü
Uyuşturucu politikası konusunda serbestliği ile AB’nin “yaramaz çocuğu” olarak anılan Hollanda, bu konudaki uygulamaları değiştirmeye karar verdi. Ülkede esrar, marihuana ve joint satışı yapan dükkanların kapatılacağı açıklandı.
İleri gideceğimize geri gidiyoruz. Sigara yasal ama di miii??!! Nalçak Marlboro Man.
Mr. Tickli
1. IK'cıların kendini tekrarlayan soruları
2. IK'cıların şımarıklıkları
3. Direktörlerde olması gereken fiziksel özellikleri
Tövbe yarabbim günah yazmasın da dünkü beyefendi çok fenaydı nitekim. İlk başta hoşuna gitmeyen birşeyler söylediğimi düşündüm yüzündeki ifadeyi görünce. İri açık mavi gözlerinden birini kocaman açıp kaşını yaklaşık 5-6 cm yukarı kaldırıyordu, Casper görmüş gibi. Aynı hareketi ben konuşmazken de tekrarlayınca ahanda dedim, bulduk tikliyi. Kalan 55 dakika boyunca o göze bakmamak ve gülmemek için insan üstü bir gayret sarfettim. Oldukça da başarılıydım diyebiliriz. "Bu pozisyona neler katabilirsin?" sorusunda gerçekte aklımda olan cevabı vermedim veremedim, o ise tatmin olmadığını söyledi. İçim kalktı öğh. Zihinden geçen rahatsız edici düşünce ve imgeleri kovuşturduktan sonra yaklaşık 1 saatlik görüşmenin sonuna gelmiştik ki ağzımdaki baklayı çıkardım:
-Şikayet olarak algılamanızı istemem, fakat IK bölümünüzle ilgili olarak söyleyeceğim birkaç şey var.
-Buyrun, La Santa Roja Hanım.
-Cuma günü arandığımda bugünkü görüşme için saat 14:00'ın uygun olduğu söylendi IK'cı ÇokHızlıveManasızKonuşan Hanım tarafından. Kendisine o saatte benim uygun olmadığımı söylediğimde ise en fazla 14:30'a alabileceğini belirtti. Ben çalışan bir insanım, sizin istediğiniz anda uygun olmak durumunda değilim, olamam da. Sizlerin bizi seçmesi gibi biz de sizi seçiyoruz bu tür kriterlere bakarak. Bugün 14:00'de çok önemli bir toplantım vardı (Yalaann!) ertelemek için çok fazla uğraştım. Sonuçta şu an o firmada çalışıyorum, işlerimi eksiksiz ve düzenli bir şekilde yerine getirmek durumundayım. Beni gerçekten çok büyük sıkıntıya soktunuz. Daha esnek olmak durumundasınız.
(Mr.Deli Göz Moody'nin yüzünden bir gülümseme geçer)
-Teşekkürler La Santa Roja Hanım, geri bildiriminiz için. Yanınızda bir fotoğrafınız var mı?
-Olacaktı, bir saniye.
Şimdi bu adam kapılara dağıtıp bir daha bu hatunu içeri almayın demek için mi istedi fotoğrafı, IK'cı kadına şikayet etmek için mi, aklında daha iyi tutabilmek için mi? Azarlanmayı seviyor sanırım :p
25 Kasım 2008
Interview Part.2
-Merhaba ben Blabla'dan arıyorum La Santa Roja Hanım, direktörümüzle görüşmek için Salı günü saat 14:00'de sizi bekliyoruz.
-O saatte uygun değilim daha geç bir zamana alabilir miyiz?
-14:30'a alabilirim ancak. Falanca Bey'in bir de 15:30'da görüşmesi var.
-14:00 ile 14:30 arasında bir fark yok. Toplantım olduğu için o saatlerde orada olmam mümkün değil.
-Anlıyorum fakat başka uygun bir zaman yok.
-İyi, o halde muhtemelen gelemeyeceğim.
-14:00'e mi yazayım 14:30'a mı?
-14:00 deyin ama söylediğim gibi muhtemelen gelemeyeceğim.
-Peki, iyi günler.
-İyi günler.
Telefonu kapattıktan sonra ben:
-Orrospu.
Adam gibi IK'cılar, görüşme yapacakları kişiler çalışıyor ya da gün boyu okula gidiyor olduklarında akşam kalıp 6'da 7'de bile mülakat yaparlar. Tayyareden IK'cılar ise "Bitse de gitsek" modunda şakada şukada halleder görevi. Adam gibi şirketler, şirketlerin çalışan seçmesi gibi çalışanların da şirketleri seçtiğini bilip "Şu saatte şurada olacaksın çünkü ben öyle istiyorum" direktifinde bulunmaz. Bu yazının anafikri; bu şirket tayyaredir. Nokta.
24 Kasım 2008
Tv karakterlerini içselleştirme üzerine
20 Kasım 2008
19 Kasım 2008
547,5 gün
TOBB başkanı krizin en az 1,5 yıl daha etkili olacağını söylemiş.
Biiirrr buçuuukkk yııll!!! Ölelim a.k.
18 Kasım 2008
Benk
18.11.2008 @ Radikal:
NEW YORK - ABD’li Citigroup 53 bin kişiyi daha işten çıkaracak. Planın kamuya henüz açıklanmaması nedeniyle adının açıklanmasını istemeyen bir kaynak, bankacılık devinin gelecek çeyreklerde 53 bin kişiyi daha işten çıkarmayı planladığını bildirdi.
Bu arada, İngiliz Sunday Telegraph gazetesi JPMorgan Chase bankasının gelecek yıl dünya çapında 3 binden fazla kişiyi işten çıkaracağını yazdı.(aa)
İyi ki bankacı olmamışım :p
HaSiBeCe
Sizin de bilginize, erkenden gidip kalakalmayın sonra :p
14 Kasım 2008
Sarıp sarmalanacak Sarman
12 Kasım 2008
Ah Nerede Vah Nerede
Kocaman salonlar, odalar düşünün. Metal sandalyeler, camlarda eski -artık sararmış- jaluziler, boyası dökülmüş kapılar, buz gibi bir görüşme odası (mecazi değil kelime anlamıyla). Tam bir Hulusi Kentmen fabrikası girişi adeta. Hiç alışık olduğum sıcak renklerde döşenmiş, konforlu, yeni, rahat ofislere benzemiyordu. (Alışık olduklarına bak, haspam!) Zaten iş yine B2B, nihai tüketiciye bir ulaştıramadılar beni! Velhasıl kelam, ı-ıh gibi görünüyor. Kariyer.net bu aralar sık kullanılanlarımda yine...
Interview with the Yampire
- Neden bizi tercih ettiniz?
Siz en iyisiniz!!
- Neden sizi tercih etmeliyiz?
Ben en iyisiyim!
- 5 yıl sonra kendinizi nerede görüyorsunuz?
En iyi yerdee!
- Kendinizde beğenmediğiniz 3 özelliğinizi söyleyiniz.
Mükemmelliyetçiyim, ayrıntılara önem veririm, doğru bildiklerimi söylemekten asla vazgeçmem. (Ziee)
- Kendinizde beğendiğiniz 3 özelliğinizi söyleyiniz.
Sonuç odaklıyım, iletişim kabiliyetim yüksek, empati yeteneğim gelişmiş. (Vışş)
- Bu pozisyona neler katabilirsiniz?
Üçüncüyü... (Tövbe tövbee)
Allahım sana geliyorum. Şu IK'cı milleti ne zaman sıkılacak kendinden?
10 Kasım 2008
Dinci Derneklerden 10 Kasım boykotu
İslamcı dernek ve vakıflar ortak bir açıklama yaparak, 10 Kasım'dan başlamak üzere tüm resmi bayram ve törenlerin boykot edilmesi çağrısı yaptı. Çağrıda, resmi törenler "ilkel müsamere ve ayin" olarak tanımlanarak, "Kendisine saygısı olan, çocuklarına değer veren, onların kimliksiz, kişiliksiz birer fabrikasyon ürünler halinde şekillenmelerine karşı çıkan herkesi de önümüzdeki 10 Kasım'dan başlayarak bu saçma ritüellere, anlamsız propaganda ayinlerine, İslami kimliğimizin tahkir edildiği organizasyonlara tavır almaya çağırıyoruz" denildi.
...
"23 Nisan, 29 Ekim ya da 10 Kasım gibi tarihlerde Ulusal Egemenlik, Cumhuriyet, Atatürk'ü Anma gibi isimler altında gerçekleştirilen etkinliklerin ortak noktasında hep aynı hedefin öne çıktığının" belirtildiği açıklamada, resmi törenlerde islami kimliğin karalandığı iddia edildi.
Peki biz buna ne diyoruz Türkçe'de? Elini iyice altına salmak...
7 Kasım 2008
Çalı çırpı
Kıh kıh kıh...
4 Kasım 2008
Dua
Allaam sen bana bunu gerçekleştirecek imkan, a.k.a. yeni bir iş, ver n'olursun.
Amin.
Lotus I Hate u!!
Bu problemlerin başka sebepleri de olabilirdi, eleyerek gidiyorum:
1. Ben bilgisayardan zerre anlamıyor olabilirim. - Yanlıışşş
2. Ofisteki bilgisayarım Nuh Nebi'den alma, hatta yatay kasa! - Doğruu
4. Kullandığım Lotus Notes 1999 sürüm falan. - Mümkündür.
5. Artık sabrım kalmadığı için en ufak takılmada Task Manager'a dalıp nlnotes'u harcamakta hiçbir sakınca görmüyorum. - Doğruu
As a conclusion, Lotus rezil bir programdır. Açarım gmail'i kullanırım daha iyidir. Acilen yeni bir iş bulmam lazımdır. Bugün daha salı sabahıdır ve haftasonuna 4 gün vardır. Oh my God'dır.
3 Kasım 2008
İstiridyenin Çilesi
So-Chic sen bünyeye çook zararlı bir oluşummuşsun.
30 Ekim 2008
Hasss-sas
27.10.2008 @ CNNTürk:
AK Parti, partili belediye başkanlıklarına bir yazı göndererek, "içinden geçilen hassas dönemde toplumsal sorumluluk ve duyarlılık bilincinin gereği olarak" 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda resmi kutlamalar dışında bütün eğlence ve şölen programlarının iptal edilmesini istedi.
Nitekim Ankara'da pek bir kutlama yapılmadı diye biliyorum. Ankaralılar??
Anadolu'nun pek çok AKP'li belediyesinde de...
"Hassas dönem"inize kafam girsin. Neymiş o hassas olan? Cumhuriyet Bayramı kutlamasını engelleyecek hassaslık nedir ya? Utanmazlık damarınızda şişkinlikler var da hassas mı hissediyorsunuz kendisinizi? Birilerinin bir taraflarını yalamaktan diliniz mi hassaslaştı yoksa? Olur olmaz yerlerde ve zamanlarda göstermelik namazlar kılmaktan dizlerinizde mi problem var? Kendi pis kokunuz yüzünden burnunuz mu hassaslaştı? Paralarınızı saymaktan işaret parmaklarınız hassaslaşmıştır belki de. E sizin işiniz de zor...
Ağırıma gidiyor artık bunlar. Kaldıramıyorum. Benim de onurum hassas.
29 Ekim 2008
Agucuk Gugucuk
Böyle bir ortamda ne anlamı varsa kutlama yapmanın...
Geçen aylardan birinde, ki ilgili blog yazısını bulamadım, sansürü protesto amacıyla blogların açılış sayfalarına "Bu siteye erişim kendi kararıyla durdurulmuştur." gibi bir ibare koymuştuk, hatırlarsınız. Dalga geçiyorlar bizimle ki alın sansür öyle olmaz böyle olur dediler Devlet Baba ve erkanları.
Suç, bazı blogların kaçak maç yayınlarını dava eden Digitürk'ünmüş gibi lanse ediliyor. Digitürk'ü her ne kadar sevmesem ve her ne kadar her ay 49 YTL kazandırsam da adamlar son derece haklı. Dünyanın parasını verip maçın yayın hakkını almışsın, öbür tarafta bir zibidi internet üzerinden yayınlıyor aynı görüntüleri. Ben olsam ben de mahkemeye verirdim vallahi billahi.
Fakaatt... "Zamanla hakimlerimiz ustalaşacak, toptan site kapatmaları yerine sadece kusurlu siteyi kapatacak duruma gelecekler." kabilinden bir açıklamayla acemiyiz canlarım, sevin bizi tavrı takınmaya çalışan Adalet Bakanı'mız, zamanında bilimfelsefedin'i, blogspot camiasına dokunmadan kapatmayı becerebildiklerini unutuyorlar mıdır ki?
Digitürk salağı, yiyemeyeceği şeyin altına girmiş bulunuyor. Adına blog denilen, insanların çıkıp düşündüklerini ve yorumlarını çat çat söyleyip "masum" gençliğin zihnine nifak tohumları ektiği, internet gibi kimsenin birbirinin söz hakkını engelleyememesi gereken bir ortamda özgürce atıp tuttuğu bir nevi açık oturumu tümden kapatmak için bundan güzel bahane olur mu?? Üzerine de "Ya biz daha acemiyiz, hakimlerimiz de yaşlı zaten, gençler bu konulara daha aşina, bizim yaşlı hakimlerimiz de inşallah bir gün öğrenecekler konuları" gibi saçmasapan bir açıklama yapar sempati toplarsın orta yaş üstü bilgisayardan anlamayan kitleden, oldu da bitti. Hayır madem bu konulardan anlamadığınızı itiraf ediyorsun, o zaman müdahele hakkını nereden buluyorsun ki?! Ben gitsem birini kessem biçsem öldürsem, ya tıptan anlamam ama öğrenicem böyle kese biçe, anlayış gösterin, bizim oralarda Oxford da yoktu tıp fakültesi de desem.. Yer misiniz ki?
Burdan söyleyeyim arkadaşlar. Bu yasak da mahkemenin sevgili delillerini toplamasından sonra kalıcı olarak gelecek ve gitmeyecek bir daha. Proxy sitelerinden girip yazıyoruz nasıl olsa diye düşünen mi ararsınız, ne tepki vereceğiz de düzelecek diye boşveren mi... Blog yazarlarının bir birlikteliği olmadığı gibi haklarını savunacak kimse de yok. Zaten kendilerinin de savunma yapmaya hiç niyetleri ve enerjileri yok.
Bu yasak temelli olarak gelecek ve bir daha gitmeyecek. O proxyden bu programdan girip iki cümle yazıp çıkacağız ve kendimizi otoriteye karşı çıkan gözüpek anarşik veletler sanacağız. Hem böylesi daha heyecanlı gelir değil mi, minik özgürlük savaşçılarım benim...
Cumhuriyet Tatili'niz kutlu olsun...
26 Ekim 2008
Yassak Hemşerim!
2 gün gazete okumadık TV izlemedik (Tamam kabul, 2 günden biraz daha fazla olmuş da olabilir) blogger kapanmış?! Sağda solda blogspot'un da kapatıldığını okuyorum ama bu sadece bir kavram karmaşası mı anlamadım. Ya da bu iki servis birleşmiş miydi ki? :p
Ne yorumlarınıza ulaşabiliyorum, ne yazı gönderebiliyorum düzgün yoldan. Proxy sitelerine muhtaç oldum, blog hacklenirse şaşırmayın. Gerçi kim neetsin benim blogumu da..
Türkiye İran'a dönmez diyenler hala o kadar ısrarcı mı bu görüşlerinde acep??
23 Ekim 2008
Zü-züüü
Dün akşam kalan son koltuk minderlerini çöpe atıp sabah 5'te kendisinin bağırışlarına uyandığımda ve yatak örtüme yine koku bıraktığını gördüğümde bu tereddüt uçuverdi!
Kısırlaştırılmamış bir erkek kediyle yaşanmıyor yaşanamıyor! Poşet ve kağıda bayıldığı için ortalıkta asla ve asla bunlardan bırakamıyoruz, gördüğü anda o rezil sıvıdan bırakıveriyor üstlerine. Bütün koltukları batırdı, hepsi bilmem hangi çöplükte şimdi. Yorganım 3 kere kuru temizlemeye gitti, kırlentlerimizi makinede yıkaya yıkaya şekilsiz elyaf yığınlarına döndürdük, kaç valiz kaç terlik çöpe atıldı, kaç perde kırklandı bilemiyorum. Eski kedimin bize zararı 24 adet minder olmuştu, bununki ise 1 ev.
Yine de... Ne bileyim işte.
Uludağ'dan kapımıza gelen kazık
Kandırıkçı Erikli'ye kanmayın a dostlar. Reklamlarda eksik/yalan yanlış bilgi vermek nasılsa cezasız kalıyor diye atıp tutmakta bir zarar görmemiş kendüleri.
Kahretsin ki suları çok güzel. Ve 22,8 YTL ödeyip yeni damacanamızı aldık içeri gıcık gıcık.
22 Ekim 2008
Luna-gaarrkk!
Melih Gökçek'in Ankara'sında son durum
19 Mayıs 1943 tarihinde hizmete açıldığından beri alkol satılan Gençlik Parkı'na içki satışı yasaklanıyor. Gökçek: Parkı aile parkı haline getiriyoruz.
Gençlik Parkı'nın da alkol yasağı içine alınmasından sonra Ankara'da AKP'li belediyelere ait olup içki içilebilen hiçbir sosyal tesis ve park kalmayacak.
Çocukluğumda yıldan en az 2 kere giderdik Ankara'ya, aile büyüklerini ziyarete. Ankara'ya gidince de benim gönlüm edilir, Lunapark'a gidilirdi illa ki. Ahtapot'u çok severdim, midem bulanmasına rağmen. Gondol'dan acayip korkardım, ki hala binemedim şu yaşıma kadar. Çarpışan arabalarda teyzemin dişi kırılmıştı bir keresinde, yine de akıllanmaz her seferinde "Bir jeton daha, bir kere daha" ısrarlarıyla 3-4 tur çarpardım millete. Labirente 1 kere girmiştim, çıkmak oldukça zor olduğu ve dakikalar ilerledikçe artan bir izleyici kitlesi her yanlış yola saptığınızda güldüğü için bir daha denemedim. Korku tüneline girmek isterdim, annem izin vermezdi. Kapanışı dönme dolapla yapardık. Tepeden Gençlik Parkı'nı izlemek çok keyif verirdi. Sonra bir masaya oturur, koyu renk cam şişeden akıllandığımız için kutuda meyve suyu içerdik ben, küçük dayım ve anneannemlerin mahallesinden peşimize takılıp onları da götürmemiz için ağlayan çocuklar. Annemle babam da çay. Çekirdek çitlerdik bol bol, boşalan kesekağıdına da çöplerini doldururduk. Saat 9-10 olunca da eve döner, mahalle çocuklarını yuvalarına dağıtır, biraz oturup yatar uyurduk. Çocuklar da mutlu olurdu ebeveynler de.
Yukarıdaki hikayede çevrede alkol kullanan insanlar yok muydu sizce? Yoo, bir sürü vardı. Ama dikkatimizi çekmezdi, normal insanlardı işte. Dikkatimizi sarıklı, cüppeli, şalvarlı, çarşaflı, ottan boktan tahrik olacak kadar sapık, kaypak, ince bıyıklı, tarikatına göre renkli boneli, başını örtüp götünü açanlarlar kadar çekmezdi. Toplumun "normal" kavramını da değiştirecek bunlar.
Gidelim buralardan...
19 Ekim 2008
Lütfen Uzun Süre Hohlamayınız.
Bir kere çok normal ürünleri o kadar garip hallere sokmuşlar ki insandan merak uyandırıyor. Mesela bakın, bu bir Katı Şampuan. Çok yoğun bir yasemin kokusu veriyor ve 80 yıkamaya kadar dayanıyormuş. Köpürtüp saçlarınıza sürüyor ve yıkıyorsunuz. Benim gibi en son 10 yaşında annesi tarafından saçına Hacı Şakir beyaz sabun sürülen birisi için katı haldeki bu maddeyi kullanmak ilginç olacak.
Ya da Banyo Balistiği dedikleri dondurma toplarına benzeyen toplar var. Küvete attığınızda 3-4 dakikada bütün kokuyu ve muhteviyatındaki yağları suya veriyor. Şu yandaki resimdeki biraz daha alengirli, suya atıldığında içindeki kalpler ve çiçekler de suda yüzmeye başlıyormuş. "Ah bir jakuzim olsa kocaman!!" dedirtiyor. Bizim çükko küvette işlerin zorlaşacağına eminim.
Bildiğimiz Banyo Köpüğünün katılaştırılmış halleri var mesela. Elinizle ufalayıp küvetin içine biraz atıyorsunuz, sonra da suyu açıp köpürmesini izliyorsunuz. Ben bunu ufalamaya kıyamam gerçi :p Ama şunu da belirtmeli ki mağazalarında bu fotoğraftaki gibi sanat eseri halde bulunmuyor bu arkadaşlar. Benim gördüklerim azcık yandan yemiş idi; çiçeği ezilmiş, diğerine değdiği için şekli biraz deforme olmuş gibi gibi... Henüz denemedim ama deneyenlerin yalancısıyım, durulanmaya gerek olmadan çıkıyormuşsunuz banyodan. Çok Amerikanvari...
İşi biraz daha eğlenceye dökmüşler arkadaşlar. Bu sebeple yakın zamanda camlarının "muhafazakar" militanlar tarafından indirileceğini düşünüyorum. Masaj Kremleri dedikleri üzünleri süslü püslü, acayip kokulu sabun kalıbı şeklinde barlar. Barı elinize aldığınızda vücut sıcaklığınızla erimeye başlıyor. İstediğiniz kadarını eritip başlıyorsunuz masaja. Tanıtıma bakın tanıtıma: "Evde telefonsuz, mum ışıklı, en sevdiğiniz film ve bir bardak şaraplı gecenin mutlu sonu, en ideali iki kişi için..." Arsızlaarr!
Erkekler için tıraş kremleri, jöleler; hatunlar ve metroseksüeller için taze yüz maskeleri, katı parfümler, yüz temizleyicileri; keyfine düşkünler için duş jöleleri, banyo köpükleri vs vs vs. Çok ürünleri var arkadaşların. Burnunuz kokulara karşı fazla duyarlıysa mağazalarında dolaşmak biraz problem olabilir ama. Kaşına kaşına bir hal oluyor!
PS. Bu yazıyı Lush International'a da yollasam bana 1 yıl bedava alışveriş hakkı filan verirler mi, ne dersiniz? Ha unutmadan, Gloria Jeans'teki gibi bir kartları var; her 25 YTL'lik alışverişte 1 tane damgalıyorlar kartı. 5. damgada katı şampuan ya da saç kremlerinin istediğinizden 100 gr hediye ediyorlarmış. Cici şeyler...
16 Ekim 2008
Verişveriş
Sinema bloguma yazmaya başladım bu bekleyiş zarfında. Düşündüğümden daha fazla zaman alacak gibi görünse de keyifli birşeymiş.
Canım sıkkın değil, sevgilimden ayrılmadım, ailede bir problem yok Allaha şükür, ofis katlanılmaz olmadı, saçlarımdan hoşnutsuz değilim, evimi seviyorum, kısaca bir problemim yok hayatta. Öyleyse çılgıncasına alışveriş yapma dürtüm neden hortladı anlayamıyorum. Şurada görebileceğiniz lambayı ve burada görebileceğiniz telefonu aldım bir çırpıda. Sonrasında pişmanlık da hissetmiyorum, işin kötüsü. Alışveriş arsızı oldum sanırım. Doyumsuzluk... kötü birşey.
Velhasıl kelam eklemek ve siz sevgili blog okuyucularını uyarmak istediğim de bir konu mevcut. Haziran ayından beri kariyer.net'i tekrar takip etmeye başlamış biri olarak işinize 5 elle sarılın diyorum. Kriz olduğu herkesin dilinde de, korkarım işten çıkarmalar da başlayacak yakında. Bu bok şirkette bir müddet daha kalacağım gibi görülüyor, püü!
12 Ekim 2008
Back to Normal
Gezdim-gördüm yazısı için fotoğraflarımın elime ulaşmasını bekliyorum, zira kendileri laptoplu Barcelona gezisi arkadaşının bilgisayarında. Her bir fotoğraf 10 mb olunca kartlar doluyor, taşıyor haliyle! Yalnız 2.günün sonunda elim bir bilgisayar puştluğu yüzünden o ana kadar çektiklerimin hepsi uçtu, Akvaryum'da çektiğim öyle böyle olmayan fotoğraflar da sizlere ömür. Neyse, daha fazla ayrıntı verip gezi yazısının kapsamını daraltmayalım.
Tek bir şey söyleyeyim; daha önce seyahate çıkmadığınız insanlarla uzun yola çıkmayın. Aradan 1 hafta geçmesine rağmen henüz kendilerini özlemedim bile :p
5 Ekim 2008
Prenses Alice
Ama çok hasta oldum.
Hatta serum yiyip 3 gün rapor bile aldım. Rapor da bitti gitti.
Bir insan gezerken kendini bu kadar harap eder mi yahu?
İnsan ağzıyla içip ayağıyla gezmeli...
Sahi, yarın pazartesi. Ne iş yapıyordum ki ben??
28 Eylül 2008
4.Gün
Sabah uyandığımda alt dudakta 2, üst dudakta 2 olmak üzere toplam 4 adet uçuk çıkardığımı gördüm. O derece vücudu hor kullanarak geziyoruz. Yine de görülmesi gereken her yeri yetiştiremeyeceğimizi düşünen arkadaşlar mevcut. Kendileri Hitler'liğe özenmiş durumda zaten, bakalım aile içi şiddete karışmadan dönebilecek miyiz.
Bir de şu kötü pazar arabaları var ya, bebek gibi kızların adamların ellerinde sokaklarda arz-ı endam etmekteler. High-tech tekerlekler, su geçirmez kumaşlardan kaplamalar filan. Alışverişe, markete, bakkala, çiçekçiye git; dönüşte aldıklarını doldur arabana süre süre getir. Mantıklı aslında.
PS. Ölümüm Desigual isimli mağaza zincirinin elinden olacak. Bu kadar güzel tasarımları olan bir zincir neden her 50 metrede bir mağaza açıp, insanları mecburen içeri sokturup bir tek eteğe 79 Euro verdirir? Neden ama neden??
25 Eylül 2008
FCB
Beleşçilik ruha yerleşince zor oluyor!
Hasta la vista bebek!
24 Eylül 2008
Boşaltım
Bence gayet mantıklıydı. Neden o kadar güldüler ki?
23 Eylül 2008
Politzei
23.09.2008 @ Radikal :
ERZURUM’da Emniyet Müdürlüğü’nün Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye (EDAŞ) olan 48 bin YTL’lik elektrik borcu yüzünden trafik ekiplerinin EDAŞ görevlilerini dövdüğü ileri sürüldü. Trafik Şube Müdürlüğü’nde görevli bir baş komiserin kendilerini tekme tokat dövdüğünü iddia eden elektrik teknisyenleri Yavuz Mağ, Muammer Aytekin ile araç sürücüsü Osman Kaya, Numune Hastanesi Acil Servisi’nde tedavi altına alındı.
Eski Türk filmlerindeki klişe bir repliği hatırladım nedense;
"Borcunu ödeyecek bir yol bulabiliriz yavrum"
AD A.Ş.
Kendi adımı taşıyan biriyle hiç karşı karşıya gelmedim. Birkaç kez gıyabında duydum, onda bile direk bir antipati geliştirdim adaşıma. Şükür Ayşe, Fatma gibi sık rastlanan bir adım yok da seri katillikten kurtuldum. Ne biçim narsistlik bu anlamadım ki, benim adım sadece benim olacak düşüncesi?!
22 Eylül 2008
Yo creo que Mrs.Gonzales es una persona muy simpatica
PS. Mrs. Gonzales İspanyolca öğretmenimizdi ve evet, bize öğrettiği ilk cümle kendini sempatik olarak nitelendirdiği, başlıkta geçen kelime öbeği idi. Zavallıcık...
18 Eylül 2008
Amazon
Ofisten birinin eşi dün farkettiği bir kitle için doktora gitmiş. Bugün göğsünü aldılar. Kansermiş.
Daha 40 yaşında bile yok kadın.
Benim ailemde de var bu illetten. Hem ana, hem baba tarafında. Daha 26 yaşındayım. Korkuyorum.
Eskiden güneşle doğup güneşle yatarken, bahçeden domates biber yiyip akşamları yıldızlar altında sohbet ederken, geceleri dışarda uyurken yokmuş bunlar.
Geliştik ya, ne mutlu bize...
16 Eylül 2008
Alice yardım istiyor
1988-89 yıllarında TRT2'de izlemiştim. Hikayeyi tam olarak hatırlamasam da ana hatları aklımda. Evden kaçan bir çocuk, terkedilmiş bir eve giriyor ve orda gördüğü (ama bize gösterilmeyen) korkunç bir şey neticesinde bayılıyor. Bir adam bu çocuğu alıp evine götürüyor. Çocuk sürekli baygın, hiç ayılmıyor ve saçları inanılmaz bir hızda uzuyor. Adamın evindeki çocuk işçiler, bu baygın çocuğun saçlarını kesip kıllardan yağlı boya fırçası yapıyorlar. Bu fırçalarla yapılan resimlerin içine girilebiliyor.
Çok saykodelik bir hikaye olduğunun farkındayım. Görüntüler gözümün önünde olmasa rüya olduğundan bile şüpheleneceğim. Var mıdır bu uçuk kaçık filmi bilen?
15 Eylül 2008
Acıların Çocuğu GM
12 Eylül 2008
Üzüm'üm
Bazen durup düşünüyorum, iyi mi yaptım bu kömürcü çocuğu sokaktan alıp eve getirdim diye. Bencillik mi acaba? Sokakta ölürdü, annesi de yoktu diyorum kendime. Ne olursa olsun hayatını sürdürmek onlar için de bizim için olduğu kadar önemli mi, yoksa özgürlük daha mı hayati bilemiyorum.
Hele şu sokak çocuğuna bakışını yakaladıktan sonra...
Haber Kuşu Alice
10. Meğer e-postayı hayalet atmamış.
İki ay önce ölen kocasının adresinden ‘gece gelip gırtlağını sıkacağım’ diye e posta alan kadın savcılığa başvurunca şaşırtıcı bir intikam hikayesi ortaya çıktı.
Ben hiç şaşırmadım canım. Tipik bir 2 kadın, 1 adam hikayesi. Başlığa da bakın, meğer hayalet uslu uslu duruyormuşmuş. Hey yarabbim.
9. Yeni Rektöre Jet Suç Duyurusu :
Cumhurbaşkanı'nın köşke gelen listede ikinci sırada olmasına rağmen Akdeniz Üniversitesi'ne rektör olarak atadığı İsrafil Kurtcephe (!) gelir gelmez ortalığı karıştırmış. Sağa sola "Görevinizden istifa edin. Aksi halde hakkınızda bir şekilde soruşturma açılarak, görevinizden alınırsınız. Doğal olarak ben kendi ekibimle ve kadrom ile çalışmak isterim. Buna karşı çıkmanız halinde yetkilerimi kullanırım.” demeye başlamış bile!
8. Kuşhan’ın kliniği kapatılıyor.
19 yaşındaki Dila Kurt'un ölümünden sonra harekete geçen Sağlık Bakanlığı, Muzaffer Kuşhan’ın Polonezkoy’deki zayıflama merkezinin kapatılmasına karar verdi.
Adamın izni yokmuş, iyi mi. Bu kadar da medyatik bir kişilik, kimsenin aklına gelmemiş rutin kontrolleri yapmak herhalde.
7. Tanburacı: Terim tedavi edilmeli
Fatih Terim'in hakaretlerine maruz kalan Osman Tanburacı: İnsanlar hangi güçlere güvenerek bir medya mensubuna hakaretamis telefon açma fırsatı bulabiliyor.
Ne demiş Terim, ona bir göz atalım hemmen. 9 Eylül'de yaşanan konuşma, Tamburacı'nın Sky TV’de Türkiye-Belçika milli maçına ilişkin yorumlarda bulunmasından sonra gerçekleşiyor.
Bu bize aktarılanı. Ama ben pek garipsemedim yahu.
6. Erdoğan: Esas içmeyenlere yönelik baskı var
Başbakan Erdoğan içki yasağını protesto edenlere cevap verdi: "Esas içmeyenlere yönelik baskı var."
Özkök: Başbakan kontrolünü kaybetti
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Başbakan'ın suçlamasını yanıtladı: "İçki içmeyenlere saldırıldığını hiç görmedim. Ama bunun aksi örneklerini çok gördüm."
Kara Murat benim! Hayır, Kara Murat asıl benim! Hayııırr, Kara Murat bizim komşunun çocuğu!! Ama güzel olan bir nokta var; birbirlerine girdiler sonunda! Nihahıha
5. Doğan Grubu’ndan Fırat’a 1 milyon YTL’lik dava
Doğan Grubu AKP Genel Başkan yardımcısı Fırat aleyhine 1 milyon YTL’lik manevi tazminat davası açıyor.
Ahaha n'olduuu??! Neyi paylaşamadınız kuzularım? Yiyin birbirinizi ohh
4. ‘Yoldan çıktılarsa Allah belalarını versin’
AKP’nin ağır toplarından Bülent Arınç Deniz Feneri Derneği için, ‘Almanya’dakiler şaşırıp yoldan çıktılarsa Allah belalarını versin’ dedi.
Dün akşam Justice diye bir dizi izledim, tipik Amerikan avukatçılık dizilerinden. İyi taraf, mahkemede kötü tarafın eline koz vererek bir lunaparkta olan kazadan lunaparkın güvenlik görevlisinin suçlanıp park yönetiminin aklanmasına sebep oluyordu az daha. Kötü taraf da böyle bir açık bulunca atlıyordu haliyle. Neden bilmem, öyle bir şey geldi aklıma.
Bir de başımızdaki adamların literatürüne bakar mısınız, "Suçlular mahkemede yargılanacaktır"lardan "Allah belalarını versin"lere geçtik. Bu cümle başına yakın zamanda bir "Püü!" ünlemi koyulacağı kanaatindeyim.
3. İngiliz hastanın durumu kötü!
İngiltere'de 6 haftalık ömrü kaldığı söylenen adam malını mülkünü dağıttı. Bir yıl sonra sağlığının yerinde olduğunu öğrenen adam parasız kaldı.
Ahahah bu Kemal Sunal filmi değil mi yahu! Çok klişe :p
2. Onurlu yaşam seviyesinin sınırı ne?
Dört kişilik ailenin açlık sınırını 255 YTL olarak açıklayan TUİK'in Başkanvekili'nin savunması: Yaptığımız hesap doğru. Açlık sınırı kavramını farklı kullanacaksak, farklı isim bulalım. Mesela memurumuzun onurlu yaşam seviyesi diyelim.
Bu sabah Nihat radyoda bunun için güzel bir tabir kullandı. "Acından ölmemek için" gereken gelir miktarı. 4 kişilik aile un, su ve tuzdan yaptıkları hamuru yiyip kuyu suyu içerken teneke barakalarında ısınmak için birbirlerine sokulup uyur, üzerlerine gazete kağıdı örter ve çöpleri karıştırarak bulduklarını yerlerse bence de yeterli bir para.
Bir de utanmadan bunu açıklıyorlar ya, rezillik yemin ediyorum.
1. Trabzon’da gönüllü fişleme coşkusu!
Trabzon’da ramazan eğlencelerinin yapıldığı alanda stant açan polis gönüllü vatandaşların parmak izini kayıt altına alıyor.
Çok yardımsever bir milletiz. Ayrıca çok da dangalağız. Bir insan parmak izini vermek için nasıl gönüllü olabilir?! Bana bir ev, bir de ufak bir araba verirlerse ancak anlaşırız oysa.
11 Eylül 2008
Addicted
Full-time blog okuyucusu olma yolunda olduğumu farkettim. Her gün yeni birilerini bulup okuyup beğenip ekliyorum listeye. Blog-junkie olma yolunda sağlam adımlar...
Sıkıntımın günlük yaşayışa yansımasını böylece sergiliyorum efenim.
Aaaa!!!
10 Eylül 2008
Bağlantı-SIZ
Faturayı ödemedikleri için kesilmiş!!
65 ülkede faaliyet gösteren uluslararası, İngiliz tabanlı bir firmadan bahsediyoruz!!
Fatura ödense de 2 gün daha gelmeyecekmiş internet. Bak bak, demiyorlar biz 2 gün daha repoya koyacağız o parayı diye. Yahu bir şirketin aylık ADSL ücreti ne kadar olabilir ki?
Mendil açıcam plazacık önüne. Bu, şirketin kurtuluşu için önerim.
Kendi kurtuluşum için önerim de öğle yemeği vakti 300 gr mat kuşeye 6 renk bastırdığım vernikli CV'mi bütün restorantları dolaşıp takım elbiseli, döpiyesli insanların kucağına koymak. Elbet biri İK'cıdır da keşfedilirim, di mi?
9 Eylül 2008
Huysuz Alice
Mimi tutsun diye blog dünyasına bir misyoner edasıyla kazandırdığım Dokuz'a, Aydan Atlayan Kedi'ye ve Leydi Ceyd'e paslıyorum. Tembellik yook!
8 Eylül 2008
Eski zaman mazi olur...
* Üniversitedeyken asla yurtdışında çalışmayı/yaşamayı düşünmezdim. Şimdi bir imkan olsa da tası tarağı toplayıp gitsem diyorum.
* 25 yaşına kadar evlenmeyeceğimden ve çocuk doğurmayacağımdan neredeyse emindim. Evliliği bilmem ama, bir bebek isteyeceğim 6-7 yıl sonra.
* Çok realisttim, romantizm çocukça gelirdi. Meğer ben çocukmuşum.
* Aşk yok derdim, aşk varmış o da tek kullanımlıkmış diyorum artık.
* Bana yanlış yapanın canı çıksın derdim, tek kalemde adam silerdim. Bu kadar sertlik, bu kadar çizgi gibi doğruluk iyi olmuyormuş insan ilişkilerinde meğerse.
* Politika boktur sanırdım, meğer bok olan politikacılarmış.
* Mutlu olmak için az şeye ihtiyacım var diye düşünürdüm, insan aldıkça isteyen doymak bilmeyen bir yaratıkmış sonradan gördüm.
* Şu dünyada canımı verebileceğim 3 kişi var derdim. O 3'üne dışarıdaki ciğeri 5 para etmez insanlara gösterdiğim sabrın yarısını bile göstermemeye başladım. Hep orda olacaklar ya, peh...
* Çok arkadaşım var sanırdım, çoğu 4 günlük bir şeymiş.
* Kendimi hırssız diye nitelendirirdim, canımı sıktıklarında insanları itin götüne sokmaktan ve gözlerini oymaktan çekinmediğimi farkettim.
* Çok naiftim, keşke hala öyle olsam.
* Mümküm olduğunca uzun yaşamak isterdim, artık bir noktadan sonra bıkarım gibime geliyor.
* Büyüsem de içimdeki çocuk baki kalacak derdim, uzun zamandır ufaklıktan haber alamıyorum.
* Süperwoman'ım, herşeyin altından kalkabilirim diye düşünürdüm. Çok yoruldum.
* Ailemden hiçbir şey saklamam sanırdım, saklamak gerekiyormuş.
* 6-7 yaşlarındayken elime bıçağı her alışımda karnıma saplamak gelirdi içimden. Şimdi metro gelirken önüne atlayıveresim geliyor. Ama ölümden hala çok korkuyorum.
* Ölümden daha çok korkuğum şey yakınlarımın ölmesiydi, şimdiyse yaşlanmak.
* Aynalara doyamazdım. Şimdiyse bakmayı içim kaldırmıyor, herşeyden bu kadar yakınıp değiştirmek için hiçbir şey yapmayan tembel ve kabullenmiş, yenik kadını görmek istemiyorum.
* Eskiden yüzüme bakıp ruh halimi anlayabilirdiniz, artık çok güzel rol yapıyorum.
Moda, insanın kadehte vişne suyu içmesidir.
İskeledeki içki yasağını protesto ederken gözaltına alınan Tonguç Koç serbest bırakıldı.
Moda İskelesi’nde ‘içki yasağı’na karşı sürdürülen cuma eylemleri, önceki gece polisin müdahalesiyle karşılaşırken, gözaltına alınan Tonguç Koç savcıya ifade verdikten sonra serbest bırakıldı. Bir gece gözaltında kalan Koç, polis aracında bir polis memuru tarafından tokatlandığını iddia etti. Moda sakinleri olayın ertesi günü de sokaklarda içki yasağı eylemini ve polislerin müdahalesini konuştu.
Hiç şansın yokmuş senin, adın da Tonguç oy oy oy. Bir tokatla kurtulduğuna şükret, bunlar adamı faili meçhul da yapmaya başlayacak pek yakında.
5 Eylül 2008
No alkol yes zemzem
Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi, ''alkollü içki satan dükkan ve mekanların denetlenmesi için'' ÖZEL TİMLER kurulmasını kararlaştırdı. Çankaya Belediye Başkanı CHP'li Eryılmaz, ''Alınan bu karar Meclis'in CHP'li üyelerinden saklanarak alındı. Dava açacağız'' dedi.
05.09.2008 @Hürriyet:
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığından, Belediye Meclisinin “gece denetim ekibi” kurma kararının “içkiyi yasaklama amacını taşımadığı”, sadece “sağlık, gürültü, yangın ve iş yerlerinin çalışma saatlerinin denetimine” yönelik olduğu bildirildi.
Ne de güzel bahane buluyonuz siz yaa!
Yatır yatır büyüsün
Avcılar'da 3 katlı bir bina tutup kız öğrenci yurdu işletmek.
4 kişilik bir oda için 10 aylık dönemde kişi başı 5500 YTL istiyorlar!!
Küçücük bir hesapla tek bir odaya 4 çocuğun 1 ayda ödediği para 2200 YTL ediyor. Bir katta 6 oda olsa, 3 kattan 18 oda eder ki oh ki ne oh. 10 aylık aldıkları parayı 12 ay'a ortalarsak adamların aylık ortalama geliri 33,000 YTL.
Bunca matematikten sonra sıra geldi Sayısal'dan para kazanmaya... :p
4 Eylül 2008
İstifaaaa
Modern zaman kelepçeleri bunlar olsa gerek.
Allah seni Davul etsin
Düm-tek-düm düm-tek-düm tek tek-düm tek düm-tek tek- düm düm-tek düm
Bu davulcuların adam gibi çalabilmeleri için;
Eğitim şart!
Bu gece de uyanırsam kafasına terlik atmayı düşünüyorum. Umarım daha çok vahşileşmem.
2 Eylül 2008
İtinayla Ruh Beslenir
Gare Du Nord - Pablo's Blues
Hayatımda yaşadığım en zor lyric bulma süreci sonunda sözlerini de yazayım tam olsun diyebiliyorum;
Ah, the woman I love
took from my best friend
Some joker got lucky
stole her back again
You better come on
in my kitchen
baby, it's goin' to be rainin' outdoors
1 Eylül 2008
Anahtar - bölüm 2
* Wonderland Online nasıl bir oyun?
Wonderland'le oyun olmaz canım. Yani olur da, oynanan sen olursun. Hala farkedememiş miydin bunca yıllık hayatında?
* Organ Mafyasının Cep Numarası
Turkcell'de bulamadığın için burada arıyorsun sanırım, ee adamlar ünlü ve meşgul. Rehbere kayıt etseler zırt pırt "Alo abi çıkma böbrek var mıydı?"larla uğraşacaklar. Bu yüzden cep numaralarını vermek yerine 0800'lü bir Müşteri Hizmetleri hattı kurulması planlanıyor. Altyapı çalışmaları tamamlanır tamamlanmaz sizleri haberdar edeceğim. Muhabiriniz Cevat Kelle.
* Borcu Batağındayım
Burcu olmasın o? Benim şu hayatta tanıdığım Burcu'ların geneli gıcık insanlardı, o bakımdan batak demiş olabilirsin. Ama eminim ordaa bir Burcu var uzaktaa, ve o Burcuu iyi bir insaann
* Kumaş Pantolon Giyiyorum.
Nerde giydiğine bağlı olarak aferin ya da püü denilebilecek bir insanmışsın. Ofiste, sokakta, süpermarkette bu davranışın takdir edilirken plajda terlikle kovalanabilirsin, demedi deme.
* Şüphen mi var?
Şüphesiz...
* Pazar sendromundan kurtulmak
Bilinmiyor, araştırılıyor. Ama ben çözümü buldum; pazartesini de tatil yaparsak pazar sendromu diye birşey kalmaz!
* Ginepig nereden alınır?
Gine'den. Ehehahe neyse, Eminönü'den alabilirsin, ayakkabı kutusuna koyup veriyorlar. İstanbul dışındaysan da Pet Shop'lara gidip 10 katı paraya temin edebilirsin çok lazımsa. Şirin hayvanlar olmalarının yanında çişlerini eğitimle en fazla 20 dakika tutabildiklerini, 20 dakika sonunda hala kucağındaysa üstüne salacaklarını unutma.
* Kız erkek mimi popo
Burada Mimi arkadaşımızın kimliği öğrenilmeye çalışılmış. Sanırım...
* la tanga roja.com
Ehueheu Allah tependen bakmasın! Kelime oyunu mu yapıyon bana düdük! Sevdim seni Pikachu.
* ğöt arıları
Amazonlarda yaşayan bir tür yabani arı olan ğöt arıları (Lt. apis ğöt) buldukları canlıları hormonların yön göstermesiyle kaba etlerinden sokan arılardır. Kendilerinin çok canayakın, eğlenceli ve entellektüel olduğu rivayet edilir.
* muzip tanrı ismi
Haşa deee!! Şirk koşmak en böyük günah. Tövbe et zındık. Şöyle aratacaksın : "Gavur Yunan Tanrısı Yandanyemiş Şarapçı Pezemenk Keçi Ayaklı Flüdünü Dittiğim Dötten Bacaklı"
Bloğumu mu kapattıracaksın len?!
Bugünlük de bu kadar. Yaz mevsimini resmi olarak bitirdiğimiz şu serin ve rüzgarlı 1 Eylül gününden hepinize esenlikler diliyorum.
31 Ağustos 2008
Alice the tembel businesswoman
Bu duygu üniversite bitince bitmemeli miydi yahu?!
28 Ağustos 2008
Mahrumiyet Bölgesi
Su yok.
Klima çalışmıyor.
Camlar açılmıyor.
Hava sıcak.
Tuvaletler karanlık ve susuz.
Ofis kolonya kokusundan geçilmiyor.
Müdürlerimiz home office takılmakta, onlara giren çıkan yok.
Ve benden iş bekliyorlar!!!
Bir tarafımla gülmek istiyorum bu zihniyete. Solitaire oynaraktan. Niah!
27 Ağustos 2008
Polis gördün mü kaç...
Bursa ve Sivas'ta dur ihtarına uymayan iki kişi polis kurşunuyla öldü. 2008'de aynı gerekçeyle ölenlerin sayısı böylece 13'e yükseldi.
Türkiye İnsan Hakları Vakfı tarafından hazırlanan bir rapora göre 2008 yılının ilk yedi ayında polisin ‘dur’ ihtarına uymadığı gerekçesiyle ya da açılan rastgele ateş sonucu 11 kişi öldürüldü. Bu rapordaki rakamlara iki gün içinde iki kişi daha eklendi. önceki gün saat 01.00 sıralarında polis, Sivas’ta ‘dur ihtarı’na uymayan bir aracı takibe aldı. Kaçmaya çalışan araca polis ateş açtı ve aracın sürücüsü 41 yaşındaki Turan Özdemir göğsünden vurularak öldürüldü. Poliste inceleme yapan polis, bira şişeleri buldu. Özdemir, alkollü araba kullandığı için polisten kaçmıştı. Aynı şekilde 25 Kasım 2007 tarihinde Baran Tursun isimli genç İzmir’de kafasından vurularak öldürülmüştü.
Polis'e yol sormayın.
Polis'le konuşmayın.
Polis'e güvenmeyin.
Polis'le göz göze gelmeyin.
Polis gördünüz mü derhal uzaklaşın.
Polis size birşey derse duymamış gibi davranın. Bir kere daha derse canınızı seviyorsanız cevap verin.
İşsiz güçsüz adamları skindirik bir sınavdan geçirip eline tam otomatik silahı verdiklerini unutmayın. Cinnet geçirip ailesini katledenlerin çoğunlukla Emniyet mensubu olduğu gerçeğini gözardı etmeyin.
Kısacası, polis gördünüz mü kaçın.
25 Ağustos 2008
Özgür Colin
Kaybolan yavru balina, yatı annesi sanıyor
Avustralya’da, annesini kaybeden yavru balina, bir yatı annesi sanıyor. Öyle ki yatın çevresinden ayrılmıyor ve yatı emmeye çalışıyor. Yetkililer, en fazla 2 aylık olduğunu tahmin ettikleri balinayı kurtarmak için annesini arıyor.
22.08.2008 @ntvmsnbc.com :
Yatı annesi sanan yavru balina uyutuldu
Avustralya’nın Sidney kenti açıklarında bir tekneyi annesi sanan ve emmeye çalışan yavru balina “Colin” uyutuldu. “Colin”in uyutulması, Sidney’de hayvan hakları savunucularının protestolarına neden oldu.
Bir de isim koymuşlar, sevimli sevimli... Show uğruna balinaları havuzlara tıkan zihniyet, şuncağızı kurtaramadı mı? Yaptıklarını daha insancıl bir çözüm olarak adlandırıyorlarmış. Yazık değil mi bu bebeğe :(
20 Ağustos 2008
17 Ağustos 2008
Yettim gari!
Saçlarımın uçları mısır püskülü gibi oldu. Rengi de turuncu zaten, ohh...
1 tek gün saat 3-5 arası 2 saat güneşlenerek müthiş bir bronzluk elde ettim, cildimi seviyorum.
Gözlerimin altında ne bir halka, ne de bir morluk kaldı.
1 aydır filan İstanbul'dan uzak gibi hissediyorum kendimi, o derece dinlenmişim yani.
Kardeşimin sınav sonuçları belli oldu, İstanbul'a geliyor. Ho hoo beklesin bizi İstanbul geceleri.
Çok süper fotoğraflar çektim.
Tavlayı hala sayarak oynamama rağmen feci öğrendim.
Ülkemizin en güney kısımlarındaki gençler için çığır açtım : araba kullanan bir hatun!
Bir de dialog aktarayım:
Alice, ki başında allı güllü bandanası, boynunda Canon EOS 400D'si, gözünde kırmızı çerçeveli güneş gözlüğü, ayağında bol bol pantalonu, belinde popo çantası (Süper bir icat), tarihi bir ören yerini ailesiyle birlikte gezdikten sonra terketmektedir. Civarda yaşayan ve ailesi muhtemelen pansiyonculuk yapan köylü çocuk bu tipleri görür, görevi pansiyona müşteri bulmak olduğu için önce durup uzun uzun süzer sonra da lafa girer:
Çocuk : Siz turist misiniz?
Alice : Hayır.
Çocuk : Ama turiste benziyorsunuz.
Alice : Turistlerin 4 tane bacağı olur bilmiyor musun? Ne alakamız var.
Çocuk : ...
8 Ağustos 2008
!!!
Doğum günü çocuğu olacağım ey ahali! :D
Not: Yine tatile çıkıyorum, eşşek miyim neyim di mi :p 1 hafta sonra bronz tenim, ışıl ışıl saçlarım ve morlukları geçmiş gözaltlarımla görüşmek üzere...
Hulk Konserleri
Şimdi, adres vermeden sokağımı tarif edeyim size. Tek yönden trafik akan bir daracık yol. Yol kenarında 1 sıra park etmiş araçlar. Şişli ilçemizin köhne arka sokaklarından biri diyebiliriz yani. Debisi (1 saniyede geçen araç miktarı) 1/360 olan sakin bir muhit.
Saat 20:00 sularında gürültü gelmeye başladı hafiften. 20:30 gibi doruk noktasına ulaşıldı. Bir kadın, bir adam, sonra bir başka adam, tekrar bir kadın sırasıyla elektro saz eşliğinde çığır çığır Türk Halk Müziği icra etmeye başladılar. Ben evimde sinirden ve şaşkınlıktan gülmeye başladığım sırada Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül aldı eline mikrofonu. O anda Şişli'nin 4 noktasında birden Halk Konserlerinin sürdüğünü söyleyip başladı seçim vaazını vermeye. Şişli'nin 3 noktasında daha benim durumumda olan garibanlar vardı demek ki. Bu adam 4 konseri de dolaşıp konuşmadan hayatta kesmezler müziği kanısına vardım. Konuşma bitti, elektro saz aldı sazı eline tekrar. İşkence saat 22:30'a kadar sürdü. Son 1,5 saat boyunca camımızın önünde çekirdek çitleyip arada göbek atan bir takım kadınlar peydah oldu. 22:30'da müzik sustu, kadınlar çekirdeklerini çitleye çitleye ve günün dedikodusunu yapa yapa evin önünden geçip gittiler.
Oy almak için her şey mübahtır. İnsanın 1 ay sonra gelen sevgilisiyle muhabbetinin içine etmek de, di mi!!!
7 Ağustos 2008
Bir patlama daha
Üsküdar Belediyesi'nin ek hizmet binasının önündeki çöplükte saat 09.25'te bir patlama meydana geldi. Patlamaya havan topu mermilerinin neden olduğu açıklandı. Bu açıklamadan kısa bir süre sonra daha çarpıcı bir açıklama geldi. Patlamalar tesadüfen değil bizzat havan atışıydı. Üstelik bir kere değil tam 4 havan atışı... Şok eden bu bilgiden sonra gözler havan mermilerinin patladığı belediye ek tesislerinin 500 metre ilerisindeki 1. Ordu Komutanlığı'na bağlı Selimiye Kışlası'na çevrildi. Sızan bilgilere göre havan atışlarının asıl hedefi belediye binası değil Selimiye Kışlası'ydı.
Neler oluyor yauu?? Canlı bombayı, çöpe bırakılan bombayı filan aştık artık, bu seferki havan topu?! Nükleer bombaya kadar yolu var bunun gençler.
6 Ağustos 2008
Cumhur'un Başkanı Kayıp (!)
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dün akşam rektörler atamasını onayladıktan sonra ailesiyle birlikte tatile gitmek üzere Ankara'dan havalandı. Ankara-Antalya rotası çizilen uçak havadayken rota değiştirirken, Gül ve ailesinin nereye gittiği bulunamadı. Doğan Haber Ajansı Gül'ün uçağının Dalaman Havaalanı'na indiğini belirledi ancak daha sonra nereye gittiği öğrenilemedi.
Bir Mission Impossible durumu yaşıyoruz ülkecek. Bu ne gizlilik Allahasen? Sanırsın ki MOSSAD, gizli ajanı MXA8K'yı gizlice İran'a sokuyor. Tarikat kampına filan mı gidiliyor tatile de böylesine bir gizlilik sürdürülüyor? Brad Pitt'le angelina Jolie'nin ikiz bebeklerini görüntülemek bile Abdullah Gül'ü yakalamaktan kolaymış :p
5 Ağustos 2008
Ayrıl da gel Freeman!
4 Ağustos 2008
Sweet heart
Çok pis kaynanalık damarım tuttu. Çocuğun facebok profili de kapalı, inceleyemiyorum. Bir poke atsam da cevap verse, profil açılsa diyorum da tuttum kendimi. Bir ihtar şöyle filmlerdeki gibi "Onu üzersen kendini ölmüş bil adamım" geçiyor içimden. Film izlemeyi azaltmalıyım sanırım :p
Abla=abi yarısı mi yoksa abla=anne yarısı mi bilemedim şimdi...
1 Ağustos 2008
Ah Deezer vah Deezer
Buzcevheri ve Taylan yazmış bugün, Dailymotion kapandı diye. Töbe tööbe çekip biraz müzik dinleyim diye Deezer'ı açayım dedim. O da ne?! "Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir". Cümlenin sonunda kimin bu saçma kararı aldığını gösteren bir ibare olmadığı gibi nokta bile koyulmamış. İlginnçç...
Bir bakın youtube'a, bir de deezer'la dailymotion'a. Kendini hacker sanan bir lamer işi mi bu, Adalet Bakanlığı'mızın parası kalmadı adam gibi IT'ci tutacağına internet cafedekilere mi yaptırıyor kapattırma işini, yoksa o kadar çok site kapanıyor ve insanlar o kadar tepkisiz ki "Ağmaaan nolcek" demeye mi başladılar?
Ciddiyete bakın, anlarıyla şanlarıyla yazıyorlar mahkemeler isimlerini.
Bir de şu laubaliğe bak baakk! Bir gariplik yok mu sizce de?